Fransa sokakları, meydanları ve önemli merkezleri, kendilerini “Sarı Yelekler” olarak adlandıran ve aralarında deniz aşırı ülkelerden gelenlerin de bulunduğu 300 bin kişinin cumartesi günü düzenlediği protestolara sahne oldu. Gösterilerde 1 kişi öldü, 17’si ağır en az 538 kişi yaralandı. Başlamasının ardından sendikaların da katılım gösterdiği gösteriler halen devam ediyor. Sarı Yelekler hareketini organize edenler bir başka “Kara Cumartesi” için çağrıda bulundu. Fakat bu kez çağrı, Fransanın tüm bölgelerinden yola çıkılarak başkent Paris’in felce uğratılması için yapıldı. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, şimdiye kadar söz konusu gösteriler karşısında sessiz kalmayı tercih etti. Oysa yakıt fiyatlarının ve vergilerin artmasını, orta ve alt düzey sınıfların alım gücünün azalmasını, işsizlik oranının yüksek seviyelere çıkması ve cumhurbaşkanlığı görevine gelişinden bu yana sürdürdüğü reformların meyve vermeyişi karşısında yapılan protestolara sessiz kalması mümkün değildi. Halk arasındaki popülerliğini gittikçe yitiren Macron’un politikalarını destekleyen Fransızların sayısı artık yüzde 25’i geçmiyor. Bu nedenle protestoların kontrol altına alınması için yangını söndürecek birinin müdahalesi gerekiyordu. Cumhurbaşkanı Macronun krizin yönetimini Başbakan Edouard Philippe ve İçişleri Bakanı Christophe Castaner’a bıraktığı açıktı. Başbakan Philippe, hükümetin reformları sürdürmekte kararlı olduğunu vurguladı. Yakıt fiyatları ve vergiler konusunda geri adım atmayacaklarını ve Fransada gösteri yapma özgürlüğünün olduğunu belirten Başbakan, aşırıya gidilmemesi uyarısında bulunarak gösterilerin bazı anarşist görüntülere sahne olduğunu da sözlerine ekledi. İçişleri Bakanı Castaner de devletin protesto özgürlüğüne bağlı kalma konusunda kararlı olduğunu vurguladı. Bu durum karşısında inisiyatifi yeniden ele alma girişiminde bulunan Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron yaptığı açıklamada akaryakıt zamları sorununun protestolarla değil “diyalogla” çözülebileceğini söyledi. Macron hedeflerinin fosil kullanımını azaltmak için bu türdeki yakıtlara daha fazla vergi uygulamak olduğunu belirtti. Hükümetin ‘petrol ve türevleri üzerindeki vergileri artıracağını’ kaydeden Macron yönetimin mali önlemlerini açıklamaya başladığını ve şehirdeki hava kirliliğini artıran araçlar yerine elektrikli araç almak isteyenlere yardımda bulunduğunu aktardı. Macron’un açıklamalarında protesto gösterilerinin gerekçelerinden farklı olarak ek vergiler konusuyla sınırlamak istediği açıktı. Ancak yapılan yorumlar vergi artırımlarıyla başlayan protestolar daha da karmaşık bir hale gelebileceği yönünde. Analistlere ve siyaset sosyologlarına göre gösteriler yayılabilir ve hız kazanarak devam edebilir. Son yapılan kamuoyu yoklamaları, protestoların yalnızca buz dağının görünen kısmı olduğuna işaret ediyor. Uzmanlar bu durumun Fransız toplumunun marjinalleşmekten korkan kesiminin içinde biriktirdiği “nefesi” boşaltması olarak nitelendirirken emeklilerin de gösterilere katışlmasının statünün düşüşü anlamına geldiğini belirtiyor. Genel olarak hayat standartlarını savunan emekliler birçok kez mikrofonlara hayatlarında ilk defa “sokağa indiklerini” açıkladı. Macron’un işverenler ve varlıklı insanları ön plana çıkarmasıyla Fransızların gözündeki “zenginlerin Cumhurbaşkanı” imajı vatandaşların yaşadığı “hayatın gerçeklerinden” kopuk olduğu düşüncesini körüklüyor. Macron, Birinci Dünya Savaşı’nın 100’üncü yıl dönümü vesilesiyle ülkenin doğu ve kuzey bölgelerine yaptığı ziyaretler sırasında bu durumun farkına varmıştı. Zira gittiği birçok şehirde protestolarla karşılandı. Cumhurbaşkanlığı görevine gelmesinin üzerinden bir buçuk yıl geçen Macron’un popülaritesindeki büyük düşüş, önümüzdeki günler için pek çok riski de beraberinde getiriyor. Fransada en sağcısından en solcusuna tüm tarafları Sarı Yelekler hareketine destek vermeye iten belirgin bir olgu olduğu ortaya çıktı. Eleştirilerin odağında hükümetin politikaları ve Cumhurbaşkanı Macron var. Macronun partisi Le Republique En Marche (Yürüyüş) bile hükümetin politikalarını savunmakla sessiz kalmak arasında gidip geliyor. Hükümet, bu hareketin kontrolünü ele geçiren “şiddeti” kınamaya çalışmakla yetiniyor. Fransa’nın Hint Okyanusundaki Reunion adlı adasında yerel makamlar üç günlük sokağa çıkma yasağı uygulamak zorunda kaldı. Zira Adada geçen cumartesi gününden bu yana yağma ve şiddet olayları yaşanıyor. Büyük şehirlerin girişlerinde son iki gündür protestocuların barikatlar kurduğu görüldü. Polis ve göstericiler arasında yaşanan çatışmalarda güvenlik güçleri cop ve göz yaşartıcı gaz kullandı. Gözaltına alınan göstericilerin davaları görülmeye başlandı. Mahkemeye çıkarılan göstericilerin bazılarına birkaç ay hapis cezası verildi. Le Parisien gazetesi dünkü haberinde polisin cumartesi günü terör eylemi hazırlığındaki 4 kişiyi yakaladığını aktardı. Gazete söz konusu kişilerin Sarı Yelekler hareketinin gösterilerinden faydalanmaya çalıştığını vurguladı. İçişleri Bakanı dün yaptığı açıklamada “radikal” protestocuların “aşırılıklarından” şikayet etti. Ekonomi Bakanı Bruno Le Maire, göstericilerin uyguladığı “şiddeti” ve bazı ırkçı uygulamaları kınadı. Peki, bundan sonra ne olacak? Protestolar artacak mı yoksa göstericiler geri mi çekilecek? Yetkililerin bu sorulara verecek cevabı yok. Protestocular devam etmeye kararlı. Başbakan Philippein açıklamalarına göre hükümet ekonomi politikasını uygulamaya devam etmede kararlı. Bu yüzden tüm gözler Paris’i gelecek cumartesi felç etmesi ve “kara bir gün” yaşatması beklenen Sarı Yelekler hareketinin vereceği karara çevrildi.
مشاركة :