Bu yıl Arjantin’in ev sahipliği yaptığı G20 Zirvesi, etkinlik öncesinde ve sırasında en çok konuşulan ülke olarak Suudi Arabistan açısından diğer zirvelerden çok farklıydı. Ülkesini temsil eden heyete başkanlık eden Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Zirve’nin en çok ilgi gören lideriydi. Her ne kadar G20 uluslararası bir zirve olsa da daha çok Suudi Arabistan temalıydı. Veliaht Prens, son günlerde Suudi Arabistan hakkında kopartılan fırtınalara ve katılımını engellemek için gösterilen tüm çabalara rağmen tüm dünyaya Suudi Arabistan’ın kabuğuna çekilmeyeceğini kanıtlamak için zirveye katıldı. Birçok ülke, örgüt ve parti bu çabalara katılmasına rağmen tüm dünya çok geçmeden Muhammed bin Selman’ın Zirve’ye katılmasının 2 ay boyunca bir ülkenin maruz kalabileceği en şiddetli karalama kampanyasını boşa çıkardığını keşfetti. Bu sonuca ulaşmamızın nedeni sadece Veliaht Prens’in katılımının hem uluslararası düzeyde etkili bir ülke olarak Suudi Arabitan’ı dışlamak isteyen herhangi bir çabadan daha büyük olduğunu ortaya koyması ya da Rusya, İngiltere, Fransa, İtalya, Çin, Hindistan, Güney Afrika, Arjantin, Güney Kore, Endonezya ve Meksika gibi büyük ülkelerin liderlerinin Suudi Arabistan lideri ile bir araya gelme fırsatını kaçırmamak istememesi değildir. Bilakis Veliaht Prens’in katlımı ile G20 Zirvesi’nde vurduğu en büyük damga, Suudi Arabistan’ın karşı karşıya kaldığı krizin düşmanlarının istediği gibi siyasi ve devam eden bir kriz yerine ne kadar sürerse sürsün nihayetinde medyada yürütülen bir kampanyanın ötesine geçemediğini kanıtlamasıdır. G20 Zirvesi’nde en başından beri dikkat çekici kareler yaşandı. Çin Devlet Başkanı’ndan önce Çin heyetinden birinin uçaktan inerek Başkan’a Çin ulusal marşını çalması, Almanya Başbakanı Angela Merkel’in özel uçağında sorunlar yaşanması nedeniyle ticari bir uçakla Arjantin’e gitmek zorunda kalması, Arjantin Devlet Başkanı ile görüşmesi sırasında kötü çeviri yapan çevirmene kızan Trump’ın katılımcıların önünde kulaklığını çıkararak atması, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un havaalanına ulaştığında diğer liderlerin aksine kendisini karşılayacak hiçbir Arjantinli yetkilinin olmadığını öğrendiği zaman yaşadığı şaşkınlık ve havaalanı çalışanları tarafından karşılanması ile krizin çözümlenmesi gibi devlet başkanlarına zor anlar yaşatan ama basına iyi malzeme veren karelere tanıklık edildi. Ama tüm bunlara rağmen Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın katılımının etkisi tüm bunları aştı. Etrafını saran onlarca kamera, herkesi şaşırtan bu güçlü katılımda karşı karşıya kalacağı zor bir anı yakalamak için hazır bekledi. Aslında büyük devletler, Suudi Arabistan ile geçici bir kriz ya da yalan suçlamalar nedeniyle bozulmaması gereken ilişkilerinin ve çıkarlarının önemini çok iyi biliyor. Buna ek olarak Suudi Arabistan’ın en başından itibaren takınmış olduğu ve hiçbir tarafın dünyadaki konumuna etki etmesine ya da rolünü geriletme çabasına izin vermeyeceğini gösteren güçlü ve sabit pozisyonun güvenirliği de bunda önemli bir rol oynamıştır. Bunun tam tersi bir durum yaşanmasını bekleyen, tahmin eden ve ümit eden herkes kuşkusuz Arjantin’de Suudi Arabistan’ın nasıl herkesten çok ilgi odağı olduğunu gördüğünde hayal kırıklığına uğramıştır. Suudi Arabistan G20 Zirvesi’nde tüm sınırların ötesinde büyütülen bir krizi aşmaya kadir olduğunu, bu krizi kendi çıkarına olacak şekilde başarı ile yönetebileceğini hatta tüm dünyanın gözü önünde siyasi kazanımlara dönüştürmeyi başarabileceğini kanıtlamıştır. Böylece Arjantin Zirvesi’nin en büyük kazananı olmuştur. Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın dikkat çekici katılımı, bilhassa bu Zirve’nin Suudi Arabistan’ın rolünün küçültülmesi için bir fırsat, düşmanları tarafından bir kan davasına dönüştürülen Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesi olayını büyütme dizisini devam ettirme şansı olarak gören tüm çabaların önünü kesmiştir. Suudi Arabistan bu krizde düşmanlarına açıklamalar, bildiriler, süslü hitaplar ya da sistemli bir şekilde bilgi sızdırmaları ile karşılık vermek yerine kendisini hedef alma çabalarından çok daha büyük olduğunu ve önüne koyulan engelleri aşmaya gücü olduğunu kanıtlamayı seçmiştir. Daha da önemlisi bu krizin bir kar topu gibi büyüyerek Suudi Arabistan’ın karşı koymaya gücünün yetmeyeceği bir siyasi krize dönüşmesi istenen bir medya krizi olduğunu kesin bir şekilde kanıtlamıştır. Suudi Arabistan, Veliaht Prensi’nin katılımı ile G20 Zirvesi’nde kendisine yöneltilen tüm suçlamalara ve karalama kampanyalarına son darbeyi indirmiştir.
مشاركة :