2019’da dünya: Almanya’da hükümet dağılma tehlikesi ile karşı karşıya

  • 12/30/2018
  • 00:00
  • 13
  • 0
  • 0
news-picture

Avrupa’nın en güçlü kadının emekliye ayrılması ve Washington’la ilişkilerin düzeltilmesi yeni yılda Almanya’nın karşı karşıya olduğu en önemli zorluklar arasında bulunuyor. Almanya, 2019’da partilerin siyasi haritasında bir değişikliğe ve yaklaşık 13 yıldır ülkeyi yöneten ve “Avrupa’nın en güçlü kadını” olan Başbakan Angela Merkel’in emekliye ayrılmasına yol açabilecek önemli iç zorluklarla karşı karşıya… Her ne kadar Başbakan Angela Merkel aralık ayının başında, 18 yıldır genel başkanlığını yaptığı ve ardı ardına 4 seçim kazandırdığı partisi Hristiyan Demokrat Birliği’nin (CDU) liderliğinden çekilse de 2021 yılında sona erecek olan görevini bırakmama konusunda ısrar ediyor. Ancak analistlerin büyük bir çoğunluğu Merkel’in söz konusu tarihe kadar dayanamayacağı ve 1 yıl içerisinde görevi bırakacağı tahmininde bulunuyor. Her ne kadar müttefiki Annegret Kramp-Karrenbauer partinin genel başkanlığına seçilmesi Merkel’in başbakanlık koltuğunda kalmasını kolaylaştıracak olsa da diğer gelişmeler erken bir istifaya neden olabilir. Bu gelişmelerin başında hükümetin dağılması ya da gelecek sonbaharda düzenlenecek olan yerel seçimlerde partinin kötü sonuçlar elde etmesi geliyor. Hükümete ortak olmayı kabul ettiğinden beri sahip olduğu halk desteğini istikrarlı bir şekilde kaybeden koalisyonun temel ortaklarından Sosyal Demokrat Parti’nin (SDP) koalisyondan ayrılma ihtimali de hükümetin dağılmasından duyulan korkuyu arttırdı. The Insider Berlin Siyaset Ve Medya Çalışmaları Merkezi’nden siyasi analist Nasır Cibara, Sosyal Demokratlar’ın içinde bulunduğu krizin sürmesinin hükümeti tehlikeye düşüreceğini belirttiği açıklamasında “Eğer hükümet dağılırsa erken seçimlere gidilir. Bu da hiçbir büyük partinin yararına olmayacaktır” değerlendirmesinde bulundu. Ayrıca hükümetin düşmesinin kesin olarak Merkel’in emekliye ayrılması anlamına da geleceğini kaydetti. Sosyal Demokrat Parti; 2018 ylının sonlarında düzenleyeceği ve hükümette kalmak ya da ayrılmak konusundaki oylamayı ertelemişti. 2018 yılının mart ayında kurulmasından beridir krizlerden kurtulamayan hükümetin 2021 yılına kadar ayakta kalabileceğine inanmadığını belirten Nasır Cibara’ya göre; SDP’nin oylamayı ertelemesinin nedeni; parti tabanın ve destekçilerinin hükümetten ayrılma lehine oy vermesinden duyduğu korkudur. Merkel’in görevini erkenden bırakmasına neden olabilecek bir diğer senaryo, gelecek sonbaharda düzenlenecek yerel seçimlerde aşırı sağcı Amanya İçin Alternatif Partisi’nin önde olduğu iki eyelet, Saksonya ve Brandenburg’ta partisinin kötü sonuçlar elde etmesidir. Bu konuda Cibara şöyle diyor: “Geçen yıl iki doğu eyaleti, Bavyera ve Hessen’de düzenlenen yerel seçimlerde olduğu gibi kötü sonuçlar elde edilmesi parti içerisindeki sağcılar ve ılımlılar ile aralarındaki savaşı kazandıklarını düşünmelerine neden olabilir. Bu da Hristiyan Demokrat Parti içerisinde büyük sarsıntılar yaşanacağı anlamına gelir.” Eylül ve ekim aylarında Hessen ve Bavyera eyaletlerinden düzenlenen seçimlerde Hristiyan Demokrat Parti ve Bavyeralı ortağı Hristiyan Sosyal Birliği büyük oranda oy kaybetti. Bu kötü sonuçların ardından Merkel, partinin genel başkanlığından çekildiğini deklare etmiş ve yerine yine aynı eğilimlere sahip ve parti içindeki ılımlılardan olan Annegret Kramp-Karrenbauer seçilmişti. Kramp-Karrenbauer’in partinin sağcı kanadından ve birçok konuda Merkel’e karşı olan rakibi Friedrich Merz’e karşı küçük bir oranla kazandığı bu seçim, ardında ciddi bir şekilde bölünmüş bir parti bıraktı. Nasır Cibara, gelecek seçimlerde daha iyi sonuçlar elde edilmemesi halinde parti içindeki tartışmaların artacağını söyledi. Almanya, Avrupa bağlamında ise Fransa ile safları sıklaştırma ve AB içerisinde reform gibi ek zorluklarla karşı karşıya. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından Almanya hükümetine sunduğu reform önerilerine Berlin yönetimi içeride yaşadığı krizler nedeniyle halen bir karşılık vermedi. Macron’un önerilerinin en önemlileri AB ülkeleri için birleşik bir bütçe ve euro bölgesi için bir Avrupa maliye bakanlığı oluşturulmasıydı. Cibara konuya dair şu değerlendirmede bulundu: “Macron’un önerisi, Almanya’nın diğer Avrupa ülkeleri için bir mali güvenlik şemsiyesi olması ve başkalarının borçlarının sorumluluğunu üstlenmesi anlamına geliyor. Bu da Almanlar için büyük bir zorluktur. Bu nedenle şimdiye kadar hükümet öneriye karşılık vermekten kaçındı.” Avrupa’nın batısında İtalya ve Yunanistan mali krizler yaşarken doğusundaki yoksul ülkeler ise büyük oranda Brüksel’in mali yardımları sayesinde ayakta duruyor. Almanya ise Birlik içerisinde hiçbir mali ya da ticari açığı olmayan tek ülke konumunda. Atlantik ilişkilerine bakıldığında ise Almanya’nın 2019 yılında Donald Trump’ın başkan olmasından bu yana Washington ile bozulan ilişkileri düzeltmesi gerektiği görülüyor. Trump başkan seçildiğinden beri sürekli bir şekilde Almanya’yı NATO’da üzerine düşen mali katkıyı yapmamakla ve Alman ve Amerikan malları arasında büyük bir ticari dengesizlik olmasıyla eleştiriyor. Cibara, bu çatışmada dengelerin Trump lehine olduğunu ve Almanların ABD ile iyi ilişkilerini korumak için bazı tavizlerde bulunmak zorunda kalacaklarını söyledi. İran krizi de iki taraf arasındaki ilişkileri etkileyen bir diğer unsurdur. Washington’ın İran’la imzalanan 5+1 nükleer anlaşmasından çekilmesine rağmen başta Almanya olmak üzere Avrupa halen anlaşmaya bağlı kalmakta ısrar ediyor. Berlin, ABD yaptırımlarına rağmen Tahran’da yatırımı bulunan birçok şirketine orada kalması için güvenceler sunmaya çalıştı. Yine de şirketler yaptırımlarla karşı karşıya kalma korkusuyla ardı ardında İran’dan çekildi. Cibara konuya dair şunları söyledi: “Alman hükümetinin ABD ile ticari ilişkileri olmayan küçük ve orta ölçekli şirketlerini koruması mümkündür. Ancak İran’la ilişkileri konusunda ABD’ye hayır demesi mümkün değildir.”

مشاركة :