Birkaç gün önce Suudi Arabistan’ın Cidde şehrinde Kızıl Dalga 1 askeri tatbikatı başladı. Bu tatbikata Somalili gözlemcilerin yanı sıra 6 ülkenin (Suudi Arabistan, Ürdün, Mısır, Sudan, Cibuti, Yemen) deniz kuvvetlerine bağlı özel güçler ve piyadeleri katıldı. Söz konusu tatbikat, Kızıldeniz’e kıyısı olan Arap ülkelerinin ekonomik çıkarlarını ve ulusal güvenliklerini korumak amacıyla ortak bir yapı oluşturmak için imzaladıkları anlaşmanın ardından ilk kez yapılıyor.’Son askeri tatbikatla ilgili şu sorular gündeme geldi: Tatbikatın amacı ne? Savaş hazırlıkları mı yapılıyor? Yoksa, ‘Barış zamanında tatbikat, savaş zamanında az kan demektir’ klasik askeri düşüncesine dayalı olarak mı böyle bir tatbikat yapılıyor? Yukarıdaki soruları yanıtlamadan önce Kızıl Deniz’in son yıllardaki durumuna işaret etmek gerekiyor. Zira Arap ulusal güvenliğine zarar verecek gerçek stratejik tehditler, bölgesel güçlerin emelleri ve Kızıldeniz’de gayri meşru hâkimiyet düşünceleri gözlemcilerin gözünden kaçmıyor. Yaklaşık 10 yıl önce Kızıldeniz, neredeyse korsanların faaliyet alanına dönüşecek ve buradaki deniz ulaşımı sekteye uğrayacaktı. Söz konusu ülkelerde, özellikle de Somali’deki siyasi çalkantılar ve iç savaşlar, küresel ticaretin güvenliğini ve uluslararası petrol hareketini esaslı bir şekilde tehdit ediyordu. Bu durum, uluslararası suları silahlandırma düşüncesine götürdü. Bunun Kızıldeniz’e kıyısı olan Arap ülkelerine olumsuz sonuçları olmakla birlikte, Kızıldeniz’in güvende kalması bu ülkeler için büyük bir kazançtır. Kızıldeniz kıyısındaki bazı konumların ve yerlerin uluslararası bir mesele haline getirilmesine, diğer bir ifadeyle buraya yerleşip askeri üs inşa etmeye yönelik uluslararası rekabete karşı, Kızıldeniz’i savunmak amacıyla Arap merkezli bir yapı inşa etmek için kesin bir karar alınması gerekiyordu. Gerçekten biz, Çin-ABD ve Rusya-Avrupa mücadelesinde kara kıtada meydana gelecek 21’inci yüzyıl savaşına yönelik bir hazırlık görüyoruz. Bir yandan klasik anlamda askeri savaşlar olmasa bile Afrika ülkelerinin kaynaklarını elde etmeye yönelik ekonomik çatışmalar var. Diğer yandan birçok Afrika ülkesinde terörün peşine düşme gerekçesiyle haklı-haksız bahaneler buluyorlar. Ancak üçüncü kısım daha tehlikeli. Zira İran, Kızıldeniz’de nüfuzunu genişleterek Yemen’deki şer odağı Husiler aracılığıyla Babü’l-Mendeb boğazını kontrol etmek istiyor. Açıkçası Kızıldeniz’e zarar vermeye yönelik İran’ın yıkıcı planları var. Özellikle Kızıldeniz, başta Mısır olmak üzere gelişmekte olan ülkelerin can damarını oluşturuyor. Kızıldeniz’de herhangi bir yapısal bozukluktan dolayı Süveyş Kanalı, uluslararası rolünü kaybedebilir ve Mısır ekonomisi zarar görebilir. Zaten mollalar da her gün sabah akşam bunun hayalini kuruyorlar. Yukarıdaki sorulara geri dönelim. Bu tatbikatlar, yeni Arap oluşumunun savaşa ya da askeri çatışmaya hazırlandığı anlamına mı geliyor? Çin tarihinin en büyük askeri strateji teorisyenlerinden ve düşünürlerinden biri olan Sun Tzu’yu iyi okuyanlar, durumun böyle olmayıp, Tzu’nun birkaç bin yıl önce işaret ettiği akıl ve erdem yeteneğine dayalı olduğunu anlayacaktır. Burada erdem, nasihati temsil etmektedir. Körfez ve diğer Ortadoğu ülkeleri, saldırgan politikalarını değiştirmesi için İran’a sürekli olarak nasihat ediyor. Fakat İran, saçma imparatorluk hayallerinin içinde kaybolmuş bir şekilde saldırgan politikalarını sürdürüyor. Erdem, İranlılara ve diğerlerine etki etmedi. Bunun için akıl melekesine göre önleyici askeri stratejiler aracılığıyla ciddi ve organize çalışmaların devreye girmesi gerekiyordu. Bu şekilde çatışan taraflar arasında rasyonel karşılaştırmanın sabit kurallarını bularak zaferi gerçekleştirmek kolaylaşacaktır. Bu kurallar, sadece savaş alanında değil maneviyat, fikir ve vücut enerjisi, çevre, hava şartları, planlama, para, düzen, tatbikat, ödül ve yaptırım gibi geniş bir alanda başarı faktörleriyle bağlantılıdır. Elbette Kızıl Dalga 1, düşmana mesajlar gönderiyor. Kızıl Dalga 1, safları ve stratejik Arap eğilimini birleştirerek önce manevi daha sonra da askeri zaferler gerçekleştirmeye çalışıyor. Kızıldeniz’e kıyısı olan ülkelerin oluşturduğu yeni Arap oluşumu içerisinde şu ilke sabit kalmalı: ‘100 savaşta 100 zafer kazanmak önemli değildir. Asıl önemli olan, düşmanı savaşsız itaat altına almaktır.’ Ortak Arap gücünü gündeme getirmek için Kızıl Dalga 1 tatbikatıyla ortak bir vizyonun netleşmeye başladığı söylenebilir mi? Kızıldeniz, tarihi olarak bize 20’inci yüzyıl Arap tarihindeki şanlı günleri hatırlatıyor. Şu an Ortadoğu’da birinci, dünya da ise dördüncü güç sayılan Mısır deniz kuvvetleri, bölge ülkelerinin kapsamlı lojistik desteğiyle düşman güçlerine karşı Babü’l-Mendeb boğazını kapatmıştı. Her halükarda Kızıl Dalga 1 tatbikatının Arapların askeri gücüne katkı yaptığı söylenebilir. Zira bu tatbikat, terörle mücadeleye katılan ülkeler arasındaki koordinasyona dayanarak deniz güvenliğini korumak için savaş alanında taraflara ortak deneyim kazandıracak ve tarafların savaş yeteneklerini pekiştirecektir. Mısır topraklarında yapılan Arap Kalkanı tatbikatının ardından Kızıl Dalga 1 tatbikatı yapıldı. Bu iki tatbikattan önce de ABD’nin ve Suudi Arabistan’ın katılımıyla ‘Parlak Yıldız’ tatbikatı gerçekleştirilmişti. Uluslararası büyük güçler, bölgenin yeni sınırlarını ve özelliklerini belirlemeye çalışırken jeopolitik değişimlerin meydana geldiği bölgede bu gelişmeler, kartların karılması için askeri düşünceyi ve net bir anlayışı yansıtıyor. Fakat bölge ülkelerinin sübjektif tezleri ve bölgesel vizyonları desteklenmeye daha uygun olacak. Coğrafi çizgiler, Arapları ezeli düşmanlara karşı kaçınılmaz bir çatışma sahasına soktu. Tarihin ipleri, günümüzde ve gelecekte Arap liderlerin elinde kalmaya devam ediyor.
مشاركة :