Libya, Birleşik Libya Krallığı adıyla 1951 yılında bağımsız oldu. İdris es-Senusi, kral olarak Libya’nın başına geçti. Birleşik devlet, 3 vilayetten oluşuyordu: Sirenayka, Trablus ve Fizan. Bağımsızlık öncesi süreç, yeni dönemin ilk yıllarında bazı gelişmelerin meydana gelmesinde rol oynadı. İngiltere, Sirenayka ve Trablus bölgelerini işgal ederken, Özgür Fransa Kuvvetleri de Fizan bölgesine girdi. Trabus’taki İngiliz kuvvetleri, tüm idari işleri kendileri yaparken, Sirenayka’daki İngiliz kuvvetleri ise bazı ulusal şahsiyetlere idari anlamda bir dizi kolaylıklar tanıdı. Böylece bazı ulusal şahsiyetler, çeşitli kurumların yönetimini üstlendi. Fizan bölgesinde ise Fransız kuvvetleri, tüm şiddetli geleneksel sömürge yöntemlerini uyguladı. Fizan bölgesinin Cezayir’e ilhak edilmesi, çoğu Fransız liderin siyasi bir tercihiydi. İkinci Dünya Savaşı, henüz sona ermemişti. Müttefik devletler, mihver devletlerin sömürgesi altında bulunan ülkelerin geleceği konusunda anlaşmaya varamadı. Prensip olarak Libya’nın bağımsızlığına henüz karar verilmemişti. Ülkenin geneli, savaş alanıydı. Fakat İtalya’nın yenilip Almanya-Afrika Kolordusu’yla birlikte ülkeden ayrılmasının ardından Libyalı komutanlar, bağımsızlık hedefini gerçekleştirmek için yerel ve uluslararası faaliyetlerini artırdılar. Zafer kazanan müttefiklerin düzenledikleri görüşmelerde ve konferanslarda Libya’nın geleceği ele alındı. Müttefiklerin arasındaki anlaşmazlıktan dolayı mesele, Birleşmiş Milletler’e (BM) taşınarak bağımsızlığa karar verildi. Trablus ve Sirenaykalı politikacılar, üç bölgenin tamamen birleşmesini istiyordu. Trabluslu liderler, nüfus yoğunluğu ve medeni açıdan devlet yönetimine geçmeye daha layık olduklarını düşünüyorlardı. Sonuçta uluslararası girişimlerin ve ulusal bilincin ardından anayasayı yazan ulusal bir cemiyet seçildi. Uzun görüşmelerin ardından Sirenayka ve Fizanlı üyeler, federal rejimin kabul edilmesini savunurken, Trabluslu temsilcilerin çoğu ise tam birleşmeyi savunuyordu. Nüfus yoğunluğundan ve siyasi bilinçten dolayı Trablus bölgesinde birçok parti kuruldu. Bağımsızlık Partisi hariç bu partilerin hepsi de federal rejime karşıydı. Sirenayka bölgesinde Ömer Muhtar Cemiyeti, tam birleşme eğilimleriyle uyumlu aktif bir siyasi bloğu temsil etti. Zaman sınırlıydı. Çünkü Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1952 yılbaşını bağımsızlık tarihi olarak belirledi. Sonuç olarak üç taraf, üç bölge arasında federal yönetimin kabul edilmesi konusunda uzlaşmaya vardı. Devletin yönetim biçimi olarak krallık rejimi kabul edildi. Birleşik Libya kralı olarak Sirenayka Emiri İdris es-Senusi’ye biat edildi. Bağımsızlık ilanının hemen ardından kral, her bölgeye hükümet başkanı ve vali tayin etti. Merkez ve eyaletler düzeyinde idari çalışmaların başlamasıyla birlikte iki taraf arasında yetkiler konusunda anlaşmazlıklar çıktı. Eyaletler kanununa göre vali, kralın temsilcisi olup federal hükümet başkanının kararlarına bağlı değildi. Erken dönemde çıkan bu sorunu aşmak için her eyalette bölgesel hükümetin görevlerini üstlenecek yürütme konseyleri kuruldu. Yani her eyalette başında yürütme konseyi başkanlarının olduğu bakanlardan oluşan bir yürütme bakanlığı tesis edildi. Bu yeni organın inşası, henüz yeni kurulmuş yoksul devlete mali külfetler getirmesine rağmen bu yeni organ, kuruluş hedefleri arasında yer almayan başarılar gerçekleştirdi. İlk olarak eyaletlerdeki yürütme konseyi içerisinde sosyal bir ağırlığa ve zorlu yılların tecrübesine sahip ve kendi bölgelerinde toplumun farklı kesimlerine yakın şahsiyetler (bakanlar) yer aldı. İkinci olarak her eyalette seçilmiş bir yasama konseyi, yürütme konseyinin çalışmalarını takip ediyor ve eyaletlerin senato üyelerini seçiyordu. Yürütme ve yasama konseyi üyelerinin sınırlı siyasi tecrübelerine rağmen küçüğün büyüğe saygısı, deneyim ve oluşumlar arasındaki uyum; sevgi ve karşılıklı saygıya dayalı bir iletişim dili ortaya çıkarttı. Üçüncü olarak bakanlar, bölgesel yönetim merkeziyle halk tabanı arasında iletişimi sağladı. Bu bakanların çoğu, o döneme göre varlıklı şahsiyetler olup muhtaçlara yardım elini uzattı. Dördüncü olarak sıradan insanların yürütme ya da yasama üyeleriyle doğrudan temasa geçmelerini engelleyen bir bürokrasi yoktu. Tüm bunlar, sosyal ve yeni siyasi oluşum içerisinde kaliteli bir iletişim sistemi ortaya çıkarttı. Dr. Muhyiddin Fikini’nin başbakanlığı döneminde birlik ilan edilip 25 Nisan 1963 tarihinde federal rejim feshedilene kadar bu siyasi ve idari durum, federal krallıkta bir süre devam etti. Libyalılar, bu tarihi gelişmeyi büyük bir sevinçle karşıladı. Kral İdris’in birliği ilan edip federal rejimi feshetme kararıyla ilgili birçok şey söylendi. Bunun sebebi, Fizan ve Sirenayka eyaletlerinde keşfedilen petrol müydü? Eyaletler arasındaki kaynaklar üzerinde ortaya çıkacak sorunlardan kaçınmak için yabancı petrol şirketlerinin müdahalesi miydi? Yoksa birliğin ilanından önceki yıl meydana gelen askeri darbe girişimi miydi? Ya da sürekli birleşmeyi isteyen halkın baskısı mıydı? Tüm bunlar ya da bazısı, söz konusu kararın arkasındaki sebep olabilir. Hiç şüphesiz birleşme, önemli ve milli bir adımdı. Fakat bu birleşme, o dönemde tahmin edilmeyen hassas tepkilere yol açtı. Merkezi yönetime dönüş yapıldı. Eyaletlerin büyük bir katkı yaptığı federal rejimin ardından, merkezi yönetimin organları, başkent Trablus’ta toplandı. İdari ve siyasi liderlik vasıflarına sahip olan ve halkın büyük bir kesimiyle sosyal ve siyasi iletişim bağlarını temsil eden şahsiyetler, artık siyasi ve idari sahnede mevcut değildi. Üyeleri eyalet içerisindeki şahsiyetlerden oluşan yürütme konseyleri feshedildi. Hem yürütme hem de yasama konseyi üyeleri, yerel ağırlığa sahip şahsiyetlerdi. Bölgedeki siyasi şahsiyetlerin çoğu, yürütmedeki görevlerinden dolayı başkente ve bazısı da köy ve şehirlerine intikal etti. 10 yeni ile sosyal liderlik vasıflarına sahip olmayan sıradan memurlar atandı. İdari anlamda zayıf olan, hükümetleri yaşlı neslin yönettiği ve bölgelerin arasını büyük çöllerin ayırdığı bir devlette merkezi yönetim, iletişim ve ulaşım sıkıntısı çekiyor. Hem tarımsal hem de endüstriyel üretim noktasında sorun yaşanıyor. Yeni siyasi, ekonomik ve sosyal oluşum üzerinde tüm bunların yansıması var. Yeni adım (birleşme), yeni toplumda aktif siyasi bir role sahip siyasi partilerin ve sendikaların kurulmasına izin veren anayasal değişiklikle birlikte olsaydı durum farklı olacaktı. Petrol gelirlerinin çoğalmasıyla birlikte yöneticinin ve yönetilenin davranışını değiştiren çıkar merkezli bir zihniyet ortaya çıktı ve herkes kamu sektörüne yöneldi. Müşteri zihniyeti başladı. Sahip olduğu siyasi ve sosyal sistemleri korumayan ve yeni ortak vatanın yönetimi için nitelikli organlar oluşturmayan farklı bir ülke ortaya çıktı. Kolay para yer altından fışkırıyor. Fakat bu kolay paranın milli sınırları bulunmuyor.
مشاركة :