Almanya Başbakanı Angela Merkel ile Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron, iki ülke arasında tarihi öneme sahip Elysee Anlaşmasının 56. yıl dönümünde, yeni bir Alman-Fransız işbirliği anlaşmasını imzaladı. Fransa kamuoyunda Fransız kimliğini olumsuz yönde etkileyeceği yönündeki eleştirilere Fransa Cumhurbaşkanı cevap verdi. Macron önce iki ülke arasındaki ihtilaflı Alsas-Loren bölgesinin Almanya’ya verileceği ve Almanca’nın zorunlu dil haline getirileceği iddialarına cevap verdi. Yine anlaşmaya göre Fransa’nın BMGK’daki sandalyesini Almanya ile paylaşacağı konusunda da açıklamalarda bulundu. Macron, “yeni anlaşmanın Elysee Anlaşması’nın yerine geçmeyeceğini ancak yirmi birinci yüzyılın zorluklarına uygun olarak bu anlaşmayı tamamlayacağını” söyledi. 7 bölüm ve 28 maddeden oluşan ve Elysee web sitesinde tam metni yayınlanan antlaşmanın ve Cumhurbaşkanlığının açıklamalarına rağmen, siyasi haritanın her iki tarafından gelen aşırı sağ ve sol şüpheci yorumlar durmadı. Macron’un Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki rakibi Marine Le Pen, anlaşmanın Fransız yasalarına uygun olup olmadığının araştırılması için anlaşmayı meclise sunmayı teklif etti.Alsas-Loren sorunu 1870 Sedan Savaşından önce Fransanın toprağı olan Alsas-Loren bölgesi, Frankfurt Barış Antlaşmasıyla Alman İmparatorluğunun bir Eyaleti hâline geldi. Ancak Lorenin küçük bir kısmı Fransaya bırakıldı. I. Dünya Savaşından sonra kısa bir süreliğine, Alsas-Loren Sovyetleri ismi altında bağımsız olsa da, Versay Antlaşması ile Fransaya bağlandı. Yeni gelen Fransız Yönetimi hızlı bir şekilde bölgeyi Fransızlaştırmaya başladı. Zamanla Fransızlaşan bölgeye, Fransa pek çok tahkimat, kale ve Maginot Hattını konuşlandırdı. II. Dünya Savaşında Fransanın yenilmesiyle tekrar Almanyaya geçen bölge, Almanların teslim olmasıyla yeniden Fransız yönetimine bırakıldı. Günümüzde ise Fransız yönetimi altında. İkinci dünya savaşının bitiminden 18 yıl sonra Elysee Anlaşması imzalandı. İşgal, yıkım ve katliamlar iki ülkeyi barış yapmaya itti. Böylelikle tarih içinde adı zamanla değişen Avrupa Birliği’nin o gün temelleri de atılmış oldu. Antlaşmanın ana noktalarını savunma, dış politika, iç ve dış güvenlik, iki ülke arasındaki dayanışma oluşturuyor. İki taraf, ortak çıkarlarını etkileyen tüm önemli kararlar hakkında, mümkün olduğunca birlikte çalışma konusundaki ortak pozisyonları belirlemek için istişarelerde bulunmaya karar verdiler. Bu açıdan bakıldığında, altı ana madde içeren "Barış, Güvenlik ve Kalkınma" başlıklı ikinci bölüm, iki ülke arasındaki gelecekteki işbirliğinin resmini çiziyor. Savunma işbirliğine ilişkin madde, iki ülkenin "topraklarına saldırılması durumunda silahlı kuvvet dahil olmak üzere sahip oldukları her türlü yolla birbirlerine yardım etmelerini" öngörüyor. Bu aynı zamanda son birkaç yıl içinde tarafların uğradığı terörist operasyonları da içeriyor. Bu bağlamda anlaşma, Fransız-Alman Savunma ve Güvenlik Konseyinin kurulmasını ve güçlerinin sınırlarının ötesinde ortak konuşlandırılmasını mümkün kılıyor. Anlaşma aynı zamanda Avrupa’nın “savunma ve savunma verimliliğini” güçlendirmeyi ve savunmasız alanlardaki boşluğu doldurmayı da amaçlıyor ki bu durumun Avrupa Birliği ve NATO’yu güçlendireceği öngörülüyor. İki ülke aynı zamanda silahlı kuvvetlerinin işbirliğini, ortak savunma programları geliştirmeye, diğer ortakları da dahil ederek işbirliğini genişletmeye, endüstriyel savunma ve teknoloji işbirliğini teşvik etmeye karar almış durumda. Güvenlik ile ilgili olarak, anlaşma; iç güvenlik, terörle mücadele, organize suç ve istihbarat ve adli işbirliği alanlarında işbirliğinin iyileştirilmesini sağlamaktadır. Diplomatik ve politik alanda, partilerin dışişleri bakanlıkları arasındaki işbirliğini güçlendirmeye ve üst düzey kadroları değiş tokuş etmeye ve Birleşmiş Milletler, Güvenlik Konseyi, NATO ve Avrupa Birliğinde istişareyi güçlendirmeye karar almış durumdalar. Almanya Başbakanı yeni anlaşmada öngörüldüğü gibi ortak savunma işbirliğinin arttırılmasının “Avrupa Ordusu”nun kurulmasına zemin hazırlayacağını düşünüyor. Ortak ordu teklifini daha önce Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron da dile getirmiş ve ABD Başkanı Trump tarafından sert şekilde eleştirilmişti. Dün Macron yine aynı çağrıda bulunarak “kendimizi korumak için gerçek bir orduya ihtiyacımız var” dedi. Ancak Avrupa ordusu pozisyonunda Almanya ile Fransa arasında yakınlaşma olmasına rağmen savunma ve siyasi konularda aynı yakınlaşmayı sağlamak zor. Fransa ile BM daimi üyesi, meşru nükleer güç sahibi ve askeri üssü hala Almanya’da bulunan Amerika arasında yakınlaşma sıkıntılı. Yine Almanya yasaları askeri güçlerinin Almanya dışında konuşlandırılmasını büyük ölçüde sınırlandırıyor ve savunma konularında daha katı standartlara sahip. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, “Avrupa’nın bu çabalarını memnuniyetle karşıladığını ancak bu ordunun NATO’ya bir alternatif olamayacağını ”söylemişti.
مشاركة :