Mısırda otuz yıllık Hüsnü Mübarek döneminin sonunu getiren 25 Ocak Devrimi’nin üzerinden 8 yıl geçti. 18 gün sonra yani 11 Şubat 2011’de Mübarek istifa ettiğini ve görevini orduya devrettiğini açıkladı. ‘Devrim’in Gençleri’ yaşadıkları o anları ve aradan geçen 8 yılın ardından gelinen noktayı anlattı.Devrim’e katılanlar arasında yer alan 30’lu yaşlarındaki Ömer Samir, o günlere dair şunları aktarıyor; “Hayallerimiz gökyüzüne dokunuyordu. Şüphesiz en güzel ve en saf günlerimizi yaşadık. Ancak daha sonra meydandaki arkadaşlar arasında yaşanan anlaşmazlıklar neticesinde bizler de bölündük.” Devrim’den birkaç ay önce Kahire Üniversitesi Ekonomi ve Siyasal Bilimler Fakültesi’ni bitirerek diplomasını almış olan Samir, konuşmasının devamında, “Tunus devrimi, Zine el-Abidine Ben Ali rejimini alaşağı etmişti. İşte o zaman Mübarek rejiminin karşısına çıkmaya karar verdik. Ben de sosyal medya üzerindeki bazı sayfalardan, örneğin ‘Hepimiz Halid Bin Said’iz’ sayfasından 25 Ocak tarihinde protesto için çağrılar yaptım. O süreçte en çok istediğimiz şey zulüm rejiminin İçişleri Bakanlığı’nı yapan Habib El Adli’nin görevden alınmasıydı” ifadelerini kaydetti.Tahrir Meydan’ındaki gruplar arasında siyasi tartışmalar Sözü Tahrir Meydan’ındaki olaylara getiren Samir, “Meydan’da ne kadar gece geçirdiğimi hatırlamıyorum. Ancak uyanır uyanmaz soluğu meydanda alıyordum. Gece yarısına kadar kalırdım. Günler geçtikçe sloganların coşkusu bir başka boyut kazanıyor, dozu biraz daha artıyordu. Sözgelimi rejimin hesap vermesi ve Mısır halkının çıkarlarının gözeten yeni bir yönetimin kurulması gibi talepler artık yüksek sesle dillendirilmeye başlamıştı. O günlerde sloganlar arasında en yüksek bir şekilde dile getirilenler şu ikisiydi; “Halk rejimin düşmesini istiyor” ve “sosyal adalet, ekmek ve eşitlik” diye konuştu. ‘Mübarek rejimini düşürmek ve demokratik sivil bir devlet kurmak’ hedefiyle Meydan’da toplanan onlarca farklı ideolojiden ve kültürden insanların nasıl bir araya gelebildiğini anlatan Samir, “Hepimiz gündüz Meydan’da durur, geceleri ise nöbetleşe kalırdık. Devlet kanallarında neler anlatıyorlar diye söylenenlere kulak kabartırdık. Ulusal şarkıları Meydan’da dinlerken duyduğum hazzı daha önce hiç tatmamıştım. Vatan aşkıyla dolup taşmıştık. Çoğumuz yanındakini tanımıyor ancak birbirimize karşı güven hissediyorduk. Hayallerimiz ve isteklerimiz göğe kadar ulaşıyordu. O süreçte insanlığımıza, saygınlığımıza, sosyal adaletimize ve yeni iş fırsatları yaratacak ekonomimize yaraşır şartlar hayalini kuruyorduk. Arzuladığımız özgürlüğü yaşıyorduk. Ancak Mübarek’in düşmesinin ardından Meydan’daki yoldaşlar arasında çıkan siyasi çatışmalar sebebiyle değerler ve savunulan ilkeler kayboldu” ifadelerini kullandı.“Kendi güvenliklerini veya bulundukları işleri koruma içgüdüsü baskın çıktı” Kahire’de bir düşünce kuruluşunda araştırmacı olarak çalışmalarını sürdüren Samir, devrim hedeflerinin kişisel hedeflere dönüşüyle ilgili olarak, “Geçen zamanla birlikte ortama ümitsizliğin ve hayal kırıklığının hakim olmasıyla Devrim’in birçok gencinde ulusal kaygıların yerini kişisel kaygılar aldı. Kendi güvenliklerini veya bulundukları işleri koruma içgüdüsü baskın çıktı” dedi.“25 Ocak Devrim’i bir yerden sonra endişe verici hale geldi” Devrim’in ardından meydandaki olayların siyasi tartışmalar sebebiyle çıktığı görüşü sadece Samir tarafından dile getirilmiyor. O günlerde meydanda bulunan Macide İbrahim, “25 Ocak Devrim’i bir yerden sonra endişe verici hale geldi. Herhangi bir siyasi parti üyeliğim olmamasına rağmen Devrim’in kaybedildiğine dair endişelerim, Mübarek yanlılarının, rejimin düşmesinin ardından yapılan kutlamalara katılmasıyla baş gösterdi. O zaman karşı devrimin pençelerinin ufukta göründüğünü hissetmiştim. Meydan’daki siyasi tartışmaların alevlenmesine paralel olarak karşı devrimin iyiden iyiye kendisini hissettirmesiyle birlikte, işlerin istediğimiz gibi gitmediğine kesin olarak kanaat getirdim” diye konuştu.Tahrir Meydan’ında bir işletme yeri sahibi olan İmad Seyyid, o günlere dair anılarını şöyle anlatıyor; “Devrim’den çok ümitliydik. Bu süreçle beraber Mısırlı vatandaşların tüm alanlarda rahat bir nefes alacağını ve halkın kendi kararını kendisi vereceği beklentisi içindeydik. Ancak Devrim sonrasında hızlı bir şekilde gelişen olaylar, ister ekonomik yönden ister sokaklara uzanan kaosla birlikte artık esamesi okunmayan güvenlik yönünden, tüm vatandaşların hayatlarını olumsuz etkiledi. Zaten yönetim sahnesine çıkarak ulusal çıkarlarımızı kendi özel hedefleri ve kirli projeleri doğrultusunda kullanan İhvan-ı Müslimin’den bahsetmiyorum bile.”25 Ocak dış projelerin bir ürünüydü Konuşmasına devam eden Seyyid, “Ocak Devrimi’ni Mısır’ın yakın tarihine geçen en büyük trajedi olarak görüyorum. İhvan’ın yönetimi elinde tuttuğu döneme (Haziran 2012 – Haziran 2013) bakınca Devrim’in dış kaynaklı projelerin bir ürünü olduğu kanaati oluştu bende. Halk, İhvan’dan yönetimi bırakmasını isteyince ülke kaosa sürüklendi ve şiddet gösterileri başladı. Ancak şimdi yani 8 yıl sonra ülke yaralarının yavaş yavaş kabuk bağladığını ve durumun istikrara kavuştuğunu düşünüyorum. İhvan yönetiminin sebep olduğu şiddetin ardından geçen yıllar sonra şuan Mısırlıların gündeminde öncelikli olarak güvenlik ve istikrar bulunuyor” ifadelerini kullandı.Siyasi Analist Hani Süleyman ise Devrim’e dair izlenimlerini şu sözlerle aktardı; “25 Ocak ve sonrasında yaşanan olaylar Mısır tarihinde birtakım anlayış ve değişikliklere yol açtı. En başta iyi niyetin her zaman iyi sonuçlar doğurmadığı görüldü. Genelde Arap Dünyası özelde ise Mısır’da meydana gelen gösterilerin farklı doğası ve farklı etkileşimleri vardı. Zira devrimci dalgayı kıran olaylarda, aynı zamanda dış güçlerle de bağlantısı bulunan çeşitli nüfuz çevreleri ve çıkar şebekelerinin parmağı vardı.”
مشاركة :