İrandaki 1979 devrimi ve yeni rejimin komşu ülkelere yaklaşımı, Arap ülkelerindeki halkların ve hükümetlerin çoğunluğu arasında olumsuz tutumlara yol açtı. Devrim öncesi dönemde, İran ile Arap ülkeleri arasındaki ilişkilerdeki değişim ümidi, Humeyni devrimi ile birlikte yerini ümitsizliğe bıraktı. İran ile komşuları arasındaki uçurum, İranlı yetkililerin ve rejime yakın olanların Arap devletlerine karşı olan keskin ve sert söylemlerinin ve devrimi diğer ülkelere ihraç etme faaliyetlerinin bir sonucu olarak gittikçe derinleşti. İran, küresel terör listelerinde yer alan silahlı gruplara ve milislere yönelik lojistik ve askeri destek sağlamak yoluyla özellikle Lübnan, Filistin, Irak, Suriye, Yemen, Bahreyn ve Suudi Arabistan gibi ülkelere müdahale ediyor. İran ile Arap ülkeleri arasındaki ilişkilerin araştırılması, ülkeler arasındaki ortak sınırlar nedeniyle büyük önem taşıyor. İranlı araştırmacılar, İran ile Arap ülkeleri arasındaki ilişkilerin 40 yıl içerisindeki durumunun istenen seviyede olmadığı hususunda hemfikirler. İran rejiminin ilk 10 yılı içerisinde, taraflar arasında yaşanan en önemli gelişmeler arasında, Irakta Kadisiye Saddam, İran’da ise "Mukaddes Savunma" olarak bilinen Birinci Körfez Savaşı yer alır. Bu savaş ardında bir milyon ölü bıraktı. İran-Irak savaşının sona ermesi ve Irakın Kuveyti işgalinden sonra ikinci Körfez Savaşının başlamasından sonra İran, bölgesel oyun kartları düzenlemeye başladı. İran yeni bir sayfa açmaya ve Arap ülkeleri ile yakınlaşma fırsatını yakalamaya çalıştı. Çünkü savaş sonrasında verilen zayiat ve savaşın ekonomik sonuçları, eski İran Cumhurbaşkanı Ali Ekber Haşimi Rafsancani liderliğinde yeni bir evrenin başlamasını gerektiriyordu. Haşimi Rafsancani ve Hatemi liderliğindeki reformist iki hükümet komşu ülkelerle birçok anlaşmazlığı çözme ve dostane ilişkiler kurma hususunda başarılı oldu. Ancak, muhafazakar Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın göreve gelişi ve Muhammed Hatemi’nin görev süresinin son iki yılında İran’ın Irak’taki artan rolü ve İran nükleer dosyası üzerindeki uluslararası baskının artması, İran devriminden bu yana süregelen ilişkilerde bir düşüşe yol açtı. Hasan Ruhani 2013 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde İran’ın komşu ülkelerle olan ilişkilerini iyileştirme sözü vermişti. Ancak, Arap Baharı olaylarının ve İran’ın devrimi ihraç etme politikasına geri dönmesinin bir sonucu olarak şu ana kadar herhangi bir ilerleme kaydedemedi. Bundan dolayı, İran ve Arap komşuları arasındaki ilişkiler ile ilgili olarak Birinci Körfez Savaşının sona ermesinden sonraki 30 yıl dikkate alındığında, ilk yarının ikinci yarıdan daha iyi olduğu söylenebilir. Cumhurbaşkanları Haşimi Rafsancani ve Muhammed Hatemi ile Dışişleri Bakanları Ali Ekber Velayeti, ve Kemal Harrazi ikililerinin dönemi, Mahmud Ahmedinejad ve Manuçehr Muttaki ile Hasan Ruhani ve Muhammed Cevad Zarif ikililerinin döneminden daha iyiydi. İran Devrim Rehberinin Dışişleri Bakanını görevlendirmedeki yetkisi ve genel olarak dış politikadaki rolü göz önüne alındığında, ilk 15 yıl boyunca Arap komşularla mevcut olan ilişkilerin seviyesi, Hamaney’in göreve başlamasından bu yana geçen süreçten çok daha iyi bir durumdaydı.İranlılar ne diyor? İran, Amerikalılar ve Ortadoğudaki Arap ülkeleri tarafından diğer ülkelerin işlerine müdahale etmekle suçlanıyor. Hamaney, 23 Kasım 2017de yaptığı konuşmada, İran rejiminin politikası olması itibariyle söz konusu müdahaleleri savundu ve bunu haklı çıkarmak için İran’ın küfrün ve kibrin bulunduğu her yerde hazır bulunacağını dile getirerek, İran’ın Irak ve Suriyedeki rolünü açıkladı. Hamaney’in konuşmasının üzerinden birkaç saat geçmeden Devrim Muhafızları Ordusu Komutanı Muhammed Ali Caferi, daha önce benzeri görülmemiş bir itirafta bulunarak, İranın Yemene danışmanlık desteği sağladığını açıkladı. Yani açık bir şekilde Devrim Muhafızlarının isyancı Husi grubuna silah tedarik etme ve eğitim verme rolüne işaret etti. İranın mevcut dışişleri bakanı ülkesinin Ortadoğu politikasını birkaç kez savundu ve Ekim 2017de The Atlantic dergisinde yayınladığı bir makalede şu ifadeleri kullandı: “İran, komşuları arasında en güçlü ve en eski bağımsız devlet olduğu üç yüzyıl boyunca herhangi bir ülkeye saldırmadı. Arap meseleleri aynı zamanda İran’ın da meseleleridir. İran’ın Arap meseleleri ile ilgilendiğini söylemek hususunda tereddüt etmeyeceğiz. Bunun aksi düşünülebilir mi? Sınırları, suyu ve kaynakları paylaştığımız ve hava sahasını kullandığımız komşularımızın, yaşadığımız dünyanın bu bölümünü nasıl etkilediğiyle elbette ilgileniyoruz.” Zarif, ABD’de eğitim görmüş ve İranın politikalarını uluslararası düzeyde pazarlamak için Amerikan okullarının yöntemlerini kullanmaya çalışan bir İranlı yetkilidir. Makalesinde İranın bölge meselelerine ilgisinin kötü olmadığını, bilakis istikrarı sağladığını dile getiren Zarif, “Civarımızda bulunan herhangi bir rejimden korkmuyoruz. Talebimiz bölgedeki tüm ülkelerin güvenlik, barış ve istikrara sahip olmalarıdır” ifadelerini kullanıyor.İranın Körfez komşularıyla ilişkilerinde bir dönüm noktası Arap-İran ilişkileri düzeyinde büyük bir tırmanışa sebep olan birtakım gelimeler yaşandı. Bunlar arasından en önemli olanı, İran Devrim Muhafızlarına bağlı Besic milislerinden bir grubun 2 Ocak 2016da Suudi Arabistan Büyükelçiliğine ve Konsolosluğuna saldırıda bulunmasıdır. Riyad, söz konusu saldırıya cevap olarak İran diplomatik misyonunu ülkeden kovmuş ve Tahranla olan ilişkilerini kesmişti. Ayrıca Güvenlik Konseyi, Tahrandaki elçiliklere yönelik gerçekleştirilen saldırıları şiddetle kınamıştı. Suudi Dışişleri Bakanlığı saldırının gerçekleştiği ayın sonunda, İran rejiminin devrimden sonra uluslararası öfkeye neden olan 85 yıkıcı eylem hakkında bir bildiri yayınladı. Bu listeye göre, İran ve ona bağlı gruplar, aralarında 1982de Lübnanda 96 yabancının kaçırılması eyleminin de bulunduğu bir dizi eylem gerçekleştirdi. Ayrıca 1983te Beyrut’taki ABD Büyükelçiliğini bombaladı ve Fransız askeri üssünde bir intihar saldırısı gerçekleştirdi. İran bunların yanı sıra, Kuveyt’teki Amerika ve Fransa elçiliklerine saldırı düzenlendi ve Körfezdeki petrol tankerleri vurdu. 1985 yılında Şeyh Cabir el-Ahmed el-Sabah’a yapılan suikast girişiminde başarısız oldu. Bir yıl sonra İran, hac mevsimini sabote etmeleri için hacılarını tahrik etti ve bu durum 300 kişinin hayatını kaybetmesine sebep oldu. Aynı yıl "Hicaz Hizbullahı" unsurları, Ras Tanura’daki petrol kompleksindeki bir atölyeyi ateşe verdi ve Suudi Arabistanın doğusunda bulunan sanayi kenti Cubeyl’deki Sedef şirketine saldırdı. İran’ın 1987 yılında İran’ın hacıları aracılığıyla patlayıcı madde kaçakçılığı girişimi önlendi. İran rejimi, Suudi diplomat Mesaid el-Gamidi’ye yöenlik Tahran’da gerçekleştirilen suikast girişimin karıştı. Ayrıca Tahrandaki Suudi Konsolosu Rıza Abdulmuhsin, İran Devrim Muhafızları tarafından saldırıya uğradı.Bahreyn ve üç BAE adasının bağımsızlığı İran devriminden sonra gelen velayet-i fakih rejimi Bahreyn işgalinin sona ermesini “Şahın en büyük ihaneti” olarak nitelendirdi. 40 yıl boyunca ilişkiler her zora girdiğinde İran eski iddialarına geri dönüyor. İranın iddiaları Ahmedinejad döneminde yeni çehrelere büründü. 2007 yılında İran dini liderine bağlı olan Kayhan gazetesi, Bahreynin İrana tabi olduğuna dair yayınladığı bir makaleyle tartışmalara yol açtı. İranlıların söz konusu iddiaları, terörist hücreler aracılığıyla Bahreyni istikrarsızlaştırmaya yönelik sabotaj eylemlerine yönelik İran desteğinin zeminini oluşturuyor. Öte yandan İran, Basra Körfezindeki tartışmalı adalar üzerindeki uluslararası tahkim çağrısını sürekli olarak reddetti ve BAE adaları sorunu, İran ve Arap dünyası arasında 40 yıl boyunca temel anlaşmazlık noktası olarak kaldı. 11 Nisan 2011de eski İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın Ebu Musa Adasını ziyaret etmesi iki taraf arasında gerginliğe yol açtı. Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi (KİK) İran cumhurbaşkanının ziyaretini kınadı. Ahmedinejad’ın bu hamlesi, İran’ın bölgesel faaliyetlerine çeki düzen vermesi konusunda uluslararası baskılara sebep olurken, Ebu Musa’yı ziyaret etmekte ısrar eden İranlı yetkililer için yeni bir yol açtı. Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Muhammed Bakıri ve Devrim Muhafızları Genel Komutanı Muhammed Ali Caferi geçtiğimiz ay İranın füze programı ile ilgili olarak ABD güçlerine meydan okumak için adayı ziyaret etti.Arap devletlerinin İran’ın terör desteğine tepkisi Arap devletleri uzun zamandır İran’ın iyi komşuluk ilkelerine ve komşu ülkelerin egemenliğine olan saygısızlığından şikayetçi olmuş ve sonuç olarak Kasım 2016’da 11 Arap ülkesi Birleşmiş Milletler’e (BM) İran’ın bölgedeki süregelen genişlemeci politikalarını protesto eden bir mektup göndermişti. Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz Nisan 2018de, İranın Arap bölgesinde gerçekleştirdiği terör eylemlerini şiddetle kınadı ve Arap ülkelerinin iç işlerine müdahale edilmesini reddederek, “İstikrarı bozma ve mezhepsel çatışmayı yayma konusundaki düşmanca girişimleri kınıyoruz. Arap ulusal güvenliğine yönelik bu tehditler, uluslararası hukukun ilkelerinin açıkça ihlal edildiği anlamına gelir” ifadelerini kullandı. Bahreyn Dışişleri Bakanı ise bundan birkaç öyle yaptığı konuşmada şunları söyledi: “İran ile olan ilişkilerin normal düzeye çekilmesi, İran’ın mezhepsel hegemonya politikasını terk etmesine, vatandaşlık değerlerine saygı göstermesine, devrimini ihraç etme girişimlerini durdurmasına ve iç ilişkilerde iyi komşuluk ve müdahale etmeme ilkelerine uymasına bağlıdır. İran, Devrim Muhafızları aracılığıyla ve buna bağlı terör örgütlerinin desteğiyle hegemonya ve genişleme konusundaki emellerini gerçekleştirmek için halkının servetini ve parasını bölgedeki şiddeti körüklemek ve güvenliği zayıflatmak için harcıyor. Bu terör örgütleri arasında, Lübnan ve Suriye’deki Hizbullah, Yemen’deki darbeci milisler, Bahreyn, Suudi Arabistan, Kuveyt, Irak’taki terörist gruplar ve hücreler bulunuyor.” Ürdün Kralı 2. Abdullah, geçen ay Davostaki Dünya Ekonomik Forumu sırasında, Davostaki Dünya Ekonomik Forumu sırasında milislere destek veren İran’ın davranışlarının riskleri konusunda uyarıda bulunarak, “Savaş davullarının çalmaya başlayacağı hususunda uyarıyorum. Bunun hiçbirimize faydası olmayacak. Umarım diyalog yoluyla bir uzlaşıya varabiliriz” ifadelerini kullandı.Aynı forumda, Lübnan Başbakanı Saad Hariri ise şu açıklamalarda bulundu: “Lübnan başbakanı olarak İran’la mümkün olacak en iyi şekilde ilişkiler kurmak istiyorum. Ancak bu ilişkilerin bir devletten diğerine olması gerekiyor. İran bölgedeki zorluklardan biri olabilir, fakat diyalog bu tehditle mücadelenin bir parçasıdır ve istediğimiz şey budur. İran, Yemene müdahale etme hakkına sahip değildir.” BAE Dışişleri Bakanı Şeyh Abdullah bin Zayed Al Nahyan, geçen Eylül ayında BM Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, bölge ülkelerinin işlerine müdahale eden İran’ın güvenliğe zarar verdiğini ve terörizm ve mezhepçiliği yaydığını söyledi. Krallığın İran balistik füze saldırılarına maruz kalması ile birlikte Suudi Arabistan ve Yemen’e yönelik İran tehditlerinin son sınıra ulaştığını dile getiren Al Nahyan, İran tehditlerine karşı uluslararası tutumların birleştirilmesi çağrısında bulundu.Büyü büyücünün kendisine dönebilir İranın bölgesel rolü sadece uluslararası bir mesele değil. İranlıların endişeleri de günden güne artıyor. İranlılar 2009da Yeşil Hareket’in protestoları sırasında memnuniyetsizliklerini dile getirdiler. Ayrıca Ocak 2018deki en büyük halk protesto dalgası sırasında öfkeli sloganlar attılar. Uzmanlara göre, bu endişe İranı dahildeki etnik huzursuzluğun eşiğine getiriyor ve bu durum zamanla İrana olan komşu bölgelere de uzanabilir. İranlılar, komşu ülkelerdeki halk öfkesinin her gün derinleştiğini ve İran sınırlarını birtakım zorluklara maruz bıraktığının farkındalar. Ocak 2018 protestolarının sakinleşmesinin ardından İran Cumhurbaşkanlığı Araştırma Merkezi tarafından 4 bin 4500 kişi ile yapılan bir ankete katılanların yüzde 13ü protestoların arkasındaki sebebin, halkın İran’ın bölgesel rolünden memnun olmadığını düşündüklerini dile getirirken, yüzde 74,8i ise ülkenin durumundan rahatsız olduklarını söyledi.
مشاركة :