Çok sayıda Avrupalı ve Arap ülkelerin yanı sıra Fransızlar, Lübnan’ın Paris-1 ve Paris-2 konferanslarında reform ve kalkınma konusunda verdiği sözleri gerektiği gibi yerine getirmediğini hatırlıyor. Hâlihazırda ülkeyi otorite boşluğuna sürükleyen Lübnanlı gruplar arasındaki siyasi anlaşmazlıklardan ya da zorlu ekonomik durumdan dolayı donör ülkelerin Lübnan’ı yeniden desteklemek isteyecekleri öngörülmüyordu. Bunun için geçtiğimiz yıl 6 Nisan’da düzenlenen Sedir (CEDRE) Konferansı’nın gerçekleştirdiği dikkat çekici başarı, çok sayıda Suriyeli mültecinin güney kıyılarına akın etmesinden endişelendiklerinden dolayı Avrupalıların Lübnan’ı desteklemeye ve ülkenin çökmesini engellemeye özen gösterdiğine dair söylemlerin ötesindeki sebepleri araştırmaya sevk ediyor. 41 devleti ve 10 uluslararası kuruluşu Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un başkent Paris’te konferans çağrısına karşılık vermeye iten bu gayret niçin? Başkent Beyrut’a ulaşan diplomatik bir rapor, Macron’un konferansın başarılı olmasına yönelik ilgisinin yanı sıra Suudi Arabistan’ın da konferansın başarılı olup desteklenmesinde önemli ve kararlı bir rol oynadığından bahsediyor. Zira konferansa katılan devletlerin çoğu, Riyad’ın nabzını yoklamaya ve bu konuda görüşünü araştırmaya dikkat etti. Suudi Arabistan’ın Lübnan’ı desteklemek için düzenlenen konferanslarda daima donör ülkelerin başında yer almasından dolayı değil, aksine Hizbullah ve artan rolü aracılığıyla İran’ın müdahalelerinin neticesinde keskin siyasi anlaşmazlıkların olduğu ve devletin rolünün engellendiği bir ortamda bu ülkeler, söz konusu konferansa yönelik tutumlarını Suudi Arabistan’ın tutumuyla birleştirmeye özen gösterdi. Tabi bölgesel çekişmelerin ve Lübnan’ı Arap kimliğine uzak İran ekseniyle irtibatlandırma girişimlerinin olduğu bir ortamda bu, kesinlikle tuhaf ve dikkat çekici bir durum değildi. Çünkü uluslararası yaptırımlarla karşı karşıya kalan İran’ın başkentine hâkim olduğunu iddia ettiği bir ülkeyi desteklemeye hazır donör ülkeler mevcut değil. Fakat Suudi liderlerin Arapların temel taşı ve göz bebeği olarak ifade ettiği Lübnan, Suudi Arabistan’ın stratejik değerlendirmelerinin başında yer alıyor. Suudi Arabistan Kraliyet Divanı Müsteşarı Nizar Alula, Kral Selman bin Abdulaziz ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın yeni hükümetin kurulmasına ilişkin tebrik mesajı aracılığıyla birkaç gün önce Lübnanlı liderlere tam olarak bunu iletti. Alula, tüm alanlarda Lübnan’ın yanında durulduğunu ve iki dost ülke arasındaki ayrıcalıklı ilişkileri pekiştirmeye özen gösterildiğini belirtti. Sedir Konferansı’na geri dönecek olursak, söz konusu diplomatik rapor, Riyad’ın konferansı desteklediği ve konferansın başarılı olup Lübnan’a kötü ekonomik durumdan kurtulmasına yardım ettiği konusunda Suudi Arabistan’ın önemli tutumunun katılımcı ülkelere iletildiğini söylüyor. Suudi Arabistan, sadece destek vermekle yetinmeyip kalkınma projelerinin çoğunun tamamlanması sürecine hızlı bir şekilde iştirak edeceğini vurguladı. Bir milyar dolara ulaşan Sedir projelerine yardım etme kararlarının yanı sıra 160 milyon dolarlık Arap otoyolunun hayata geçirilmesine iştirak edilmesi buna bir örnektir. Rapor, Suudi Arabistan’ın desteğinin ve Macron’un gösterdiği ilginin Sedir Konferansı’nın başarılı olmasında temel bir rol oynadığını söylüyor. Zira Lübnan, artan ekonomik krizinden kurtulmak için Sedir Konferansı’nın son fırsat olduğunu düşünüyor. Son günlerde Suudi diplomasisinin, Sedir Konferansı’nı etkinleştirme süreciyle ve hatta Saad Hariri’nin sayıları 250’ye ulaşan projeler için yürütme planı yapmak amacıyla donör ülkelerle Salı günü başladığı toplantılarla yarışıyor gibi görünmesi dikkat çekici bir durumdur. Bu çerçevede Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn’ın Müsteşar Alula’yla toplantısının ardından Suudi heyetinin, kraliyetin Lübnan’ın yanında yer aldığını ve iki dost ülke arasındaki kardeşlik bağlarını güçlendirmek amacıyla tüm alanlarda Lübnan’a yardım edeceğini vurguladığını açıklaması da dikkat çekiciydi. Öte yandan Avn, Lübnan’ın iki ülke arasındaki ikili anlaşmaların etkinleştirilmesine ve işbirliğinin pekiştirilmesine önem verdiğini ifade etti. Ziyaretlerinde Müsteşar Alula’ya eşlik eden Suudi Büyükelçi Velid el-Buhari, görüşmelerin Lübnan Başbakanı ile Suudi Arabistan Veliaht Prensi’nin başkanlık ettiği iki ülke arasındaki ortak komisyonun çalışma hazırlığını ele aldığını dile getirdi. Buhari, Lübnan’daki devlet sektörlerinden ve kurumlarından teknik bir ekibi Suudi Arabistan’daki meslektaşlarıyla görüşmeye göndermek ve ortak komisyonu düzenlenmek için hazırlıklara başlanacağını açıkladı. Riyad’ın Lübnan’ı destekleme kararı çerçevesinde Büyükelçi Buhari, Müsteşar Alula’nın Lübnanlı liderlerle görüşmesinin ardından yazılı bir bildiri okudu. Bildiride, “Suudi Arabistan, Lübnan’a seyahat etmeleri konusunda vatandaşlarını uyarmasına yol açan güvenlik kaygılarının ortadan kalkmasının ardından ve Lübnan hükümetinin güvenlik ve istikrar hususunda kraliyete verdiği teminatlara dayanarak Lübnan’a seyahat uyarısını kaldırıyor” ifadelerine yer verildi. Açıkçası bu bildiri, Lübnan ekonomisinden önce siyasi çevreler üzerinde bir rahatlama meydana getirdi. Siyasi çevreler, Suudi Arabistan’dan ve Körfez ülkelerinden gelen turistlere itimat ettiğinden, bunun turizm sektörüne canlılık getireceğini dile getirdi. İlgili çevrelere göre bu turistlerin sayısı, 10 bine ulaşıyor. Zira bu turistler, seyahat rotalarını Türkiye’ye çevirmiş ve bu durum da Lübnan’ın turizm sektöründe krize yol açmıştı. Müsteşar Alula, Beyrut Havalimanı’na ulaştığında derin anlama sahip harika bir açıklama yaptı. Alula, açıklamasında sadece iki ülke arasındaki ilişkilerin aktifleştirilmesine işaret etmedi. Aksine Alula, açıklamasında, “Biz, daima Lübnanlının zekâsına ve başarısına güveniyoruz. O, tüm dünyada başarılıdır. Uzlaşma dışında Lübnanlılar arasında bir noksanlık yok. Lübnanlı, miras, kültür ve zekâ dâhil Ortadoğu’ya liderlik edebilecek unsurlara sahip” dedi. Tabi Alula, Lübnanlıların zekâsını övmek için gelmedi. Aksine o, dolaylı olarak Lübnanlıların zekâsını harekete geçirmeye çalıştı. Öyle ki Lübnanlılar, yeni bir hükümet kurmayı başardıklarından dolayı dünyanın tebriklerini almayı ihmal etti. Lübnanlılar, kendilerini parçalayan ve Tahran’a Arap başkenti Beyrut’u kontrol etmeye başladığını iddia etmesine izin veren anlaşmazlıklara girdi. Oysaki başkent Beyrut, tarafsızlık sloganı atarken Hizbullah ise Araplara karşı çatışmalara giriyor. Fakat Suudi Arabistan, Lübnan’a Arap kimliğine ve başarısına tutunarak Lübnan’ın lehine olan tüm konferansları -ki en sonuncusu da Sedir Konferansı’dır- destekliyor. Hatta Suudi Arabistan, destek konusunda Sedir Konferansı’yla yarışarak Lübnan halkına zorlukların üstesinden gelmek ve tüm bölgede medeni ortak yaşam modeli sunmak için yeterli zekâya sahip olduğunu hatırlatıyor.
مشاركة :