İran fay hattında ‘Zarif’ bir sarsıntı

  • 3/2/2019
  • 00:00
  • 1
  • 0
  • 0
news-picture

Bu yalnızca 24 saat sonra geri çekilen bir bakan istifası değil, aynı zamanda İran’da radikaller ile reformcular arasındaki ateşli çekişme hattı üzerinde meydana gelen şiddetli bir sarsıntı idi. Hani Mollalar rejiminin ABD yaptırımlarından sonraki boğucu ekonomik krizin sorumluluğunu yüklemeye çalıştığı o çekişme. Muhammed Cevad Zarif’in istifa edip daha sonra istifasını geri çekmesinden daha önemli olan şey, İran’a hâkim olan bu büyük karmaşadır. Özellikle de rejimin ve radikal kanadın, istifanın sebebine dair birbirini tutmayan açıklamalar yaparak, çelişkiye düşmesi açısından. Önce Zarif’in, Beşşar Esed ile Tahran’da gerçekleşen toplantıda bulunmamasına itiraz olarak istifa ettiği söylendi. Tüm toplantılarda hazır bulunan Kasım Süleymani, bunun sürpriz ziyaretin hazırlığında işlenen bir protokol hatasından kaynaklandığını söyledi. Daha sonra Zarif’in istifasını, iki ay önce, Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani hükümeti ile Dini Lider Ali Hamaney’in etrafındaki radikaller arasında yaşanan köklü ayrışmaların ardından verdiğine dair açıklamalar yapıldı. Rejimin dilinden dökülen tüm konuşmalar, bu karışıklığa işaret eden deliller arasındaki yerini aldı. Gerek Esed’in beklenmedik ziyaretine dair söylenenler, ki bu ziyaret, Kasım Süleymani’nin gizli daveti ile gerçekleşmiş; amacı, Esed’in Washington’dan aldığı tekliflere cevap vermekmiş. İçeriği de Hasan Emir Abdullahiyan’ın söylediğine göre, İran ve milisleri ile olan ittifakın sona ermesine karşılık, hayatı boyunca başkan olarak kalması imiş. Ve gerekse Velid Muallim’in Zarif’i Şam ziyaretine davet etmesine dair söylenenler. Sanki Zarif’in tek sorunu Tahran’da Esed ile yapılan toplantılardan uzak tutulmasıymış gibi. Bu arada İran, hiçbir toplantıda Esed’e ülkesinin bayrağını göndere çekme lütfunda bulunmadı ya da bunu aklına getirmedi. Abdullahiyan’ın Çarşamba günkü açıklamaları, Tahran’da Esed ile işbirliği konusunda yaşanan keskin ayrışmanın varlığına dair inancı artırdı. Bu ayrışma, Esed’in Rusya ve İran’ın Suriye’de çıkar ve etkinlik üzerine yaşadığı zıtlıklardan faydalanma girişimlerine dair artan bilgiler ışığında yaşanıyor. Yakın zamanda da biri Moskova’dan, diğeri Tahran’dan emir alan iki Suriye ordusu arasında silahlı bir çatışmanın eşiğine gelindiği haberi alındı. Esed’in ziyareti, radikaller ve reformcular arasındaki çekişme hattında yaşanan sarsıntıya dair detaylı bir meseledir. Abdullahiyan, Zarif’in istifasını iki ay önce sunduğunu ve bunun Esed’in gelişi konusunda Tahran’da dillendirilen ayrışma ile alakası olmadığını söylerken, Şura Meclisi Milletvekili Ahmed Ali Rıza Beygi, Zarif’in iki aydan fazla bir süredir istifa sunduğunu ve bunun rejimin artan sorunlarını körüklemek için kasıtlı olarak Esed ile yapılan görüşmelere bağlandığını açıkladı. Tahran siyasetinde yaşanan ayrışmalar sonrası bir şey değiştirmeyecek olan istifadan geri adım atılması önemli değil. Ancak Zarif’i bakanlığa geri getiren, hızlı bir düzenlemeye davetiye çıkaran bu sarsıcı istifa, üslubu bakımından önemli göstergeler taşıyor. Şöyle ki Zarif, istifasını Ruhani’ye değil de, Dini Lider Ali Hamaney’e sundu. Hatta Hamaney ve radikallerin pek haz etmediği sosyal medya kanalı Instagram üzerinden doğrudan halka yöneldi. Zarif, İran’ın ulusal çıkarları ile gücünü korumak ve Dışişleri Bakanlığı’nın konumu gözetmek adına istifa ettiğine, bunun kendisi için üzücü ve rahatsız edici olmadığına, kimseyi memnun etme ihtiyacı hissetmediğine dair düşüncelerini dile getirdi. Bu sözler, satır aralarında çok şey barındırıyor. İran’ın ulusal çıkarları, Esed’in ziyareti ve görüşmeleri ile sınırlı kalmayıp, İran’ı darboğaza sokan ve radikallerin füzeler ve bölge istikrarını sarsıcı müdahaleler ile cevap vermeye devam ettiği yaptırımların ardından ABD ve Batı dünyası ile başa çıkma yolunda da kendini gösterir. Kimseden rahatsız olmadığı sözü ise, tam olarak kendisi ile pek çok konuda artan bir anlaşmazlık yaşadığına dair bilgileri doğrulayan Hasan Ruhani’yi hedef alıyor. Kimseyi memnun etme ihtiyacı hissetmediği sözü ise, çok açık ki şahsi olarak Hamaney’e verilen bir mesajdır. Sadece Ruhani’nin reddettiği istifanın ciddiyetini göstermek için değil, yaptırımlarla boğuşan İran’ın düşmanlarını artıran radikallik ve kışkırtma politikalarındansa ülke için kendisinin uyduğu diplomatik kuralların daha iyi olduğunu söylemek için de. Zaten Ruhani de birkaç gün önce, “İran, 40 yıldan bu yana en zorlu krizi ile karşı karşıya. Ekonomik savaş, askeri savaştan daha zorludur ve destek almadığımız sürece ne ekonomik ne de askeri savaşımızda başarıya ulaşamayız” demişti!  Ama aşırılık yanlısı politikaları ve müdahaleleri devam ederken nereden destek gelsin? Hele de Varşova Konferansı ile İran ve milislerine karşı mücadele etme ve terör örgütleri listesine dahil etme çağrısından sonra. Zarif’in Dışişleri’nde çalışan diplomatlara yerlerinde kalıp göreve devam etmeleri için yaptığı çağrı da istifası kadar önemli gibiydi. Zira özellikle söz konusu diplomatların da istifaya hazırlandığına dair haberlerin gelmesinden sonra İran rejiminin başında fırtınalar estiren ayrışmaların derinliği üzerindeki örtüyü daha da kaldırdı. Bu tavır, elbette ki sadece Zarif’in istifası ile ilişkili değildir. Zarif’i ve onları istifaya davet eden sebepler aynı! Zarif’in istifasını geri çekmesi, bu sarsıntının ortaya çıkmasına sebep olan köklü ayrışmalara bir ilaç olabilir mi? Kimse bir değişiklik yaşanmasını beklemiyor çünkü, İran rejiminin, uzun bir süredir yani yaptırımlardan, radikallerin İran’ın ekonomik krizler ve grevler karşısında yaşadığı zorlukların sorumluluğunu Ruhani hükümetine yükleme çabalarından, yerel para biriminin korkunç bir şekilde değer kaybetmesinden önce büyüsü bozuldu. Bir doların 130 bin tümenden fazla bir tutara denk gelmesinden sonra 500 tümenin basımı, 400 tümene mal olur oldu. İran rejiminin büyüsü, üniversitelerinin ve gençliğinin damarlarında hala nabzı atan Yeşil Devrim bastırıldığından bu yana bozuldu. Hasan Ruhani ve Muhammed Cevad Zarif, ABD Başkanı Donald Trump, İran ile imzalanan nükleer anlaşmayı iptal etmeye karar verdiğinden beri radikallerin hedef tahtasında. Zira bu ikisi, bu ittifakın önde gelen mimarlarındandı. 14 Ağustos’ta Trump, düzenlenmiş bir anlaşma çağrısı yaptığında, Hamaney, İran’ı boğan krize rağmen bunu reddetti. “Bunu ihanet olarak adlandırmak istemem ama yönetimde işlenen korkunç bir hataydı” sözleri ile de ekonomik krizin sorumluluğunu ülkede yürütülen politikalara ve kötü yönetime yani Ruhani hükümetine yükledi.  Zarif’in o esnada yaptığı açıklamalar, Hamaney’in sözleri ile tamamen zıttı. Hatırlayalım, İran Ticaret Odası temsilcileri ile yaptığı bir görüşmede, rejimin düşmesi ve İran’ın dağılması konusunda uyarmış; Ruhani’yi ve hükümet politikalarını açık bir şekilde savunarak, “Düşmanın hedefi İran’ı yerle bir etmek. Biz, radikalinden reformcusuna ve muhalifine kadar hepimiz aynı gemideyiz. Sanmayın ki Ruhani gitse bile radikal kanat kazanmış olacak!” demişti. Bu radikallerin öfkesini körüklemek için yeterliydi. Nitekim Şura Meclisi’ndeki 24 milletvekili Kasım ayında kendisinden güvenoyunun çekilmesi hazırlığı olarak Zarif’in soruşturulmasını talep etti. Öyle ya kara para aklama, uyuşturucu kaçakçıları ve kanunu kötüye kullananlar hakkında konuşmuştu. Etrafındaki nefret halkasının özellikle 2 Aralık’ta tutuklanması ve Ulusal Güvenlik ve Dış Politikalar Konseyi karşısında sözlerini tekrarlamasından sonra genişlediği görüldü. Böyle bir havada radikallik üzerine kapalı devreden çıkmaya karar verdiği çok açık. Ancak onun rejimin derin fay hattı üzerinde şiddetli bir sarsıntıya yol açan istifası, bir depreme sebep olabilirdi. İstifasını geri çekmesi bu depremi veya vaktini engelleyecek mi bilinmez. Hele de Hamaney’in Danışmanı Tuğgeneral Yahya Rahim Safevi, İran’ın ABD yaptırımlarından sonra Venezuela’nın karşılaştığı sonla yüzleşmesinin mümkün olduğunu söylemişken.

مشاركة :