Rejimin ve müttefiklerinin anlayışına göre teröre karşı kazandıkları savaş ve yıllarca kontrol dışı kalan toprakların çoğunu geri alabilmeleri ile elde ettikleri sözde zaferin ardından Suriye halkından ödenmesi istenen bedel ya da maliyet, bir tür kara mizah. Bedel; saatler belki günler boyunca uzun bir kuyrukta sabırlı ve gülümser bir halde durmandır; yüzünde ısınmak için sınırlı miktarda mazot veya evde kullanmak için bir gaz tüpü alabilmenin verdiği memnuniyet göze çarpmalı. Aynı zamanda dağıtım sırasında yaşanan yolsuzluk ve kayırmaları da görmemelisin. Hatta yetkililere evlere günde 4 saat elektrik verilmesinin çok olduğunu da söylesen iyi olur. Sadece iki saat yeter; geri kalanından muzafferler ve aveneleri faydalansın. Öyle ya, kendilerinin ve destekçilerinin gereksinimleri için hiçbir meşakkate uğramadan onları temin etmek, savaş patronlarının ve elemanlarının hakkı değil mi? Bu hakkı terörle güreşip ülkenin dört bir yanına güvenlik ve selameti geri getiren onlara bağışlamak senin boynunun borcudur! Aynı şekilde bedel, gıda kıtlığını öğütücü bir savaştan çıkmış bir ülkede doğal bir mesele olarak görmendir; aşırı pahalılık ve üretim projelerinin çoğunun durması karşısında artık güç yetiremeyen yaşam koşullarını protesto eden veya homurdanan herkesi de ayıplaman gerekir. Ne olmuş yani çocukların biraz aç kaldıysa ya da bebekleri emzirmek için süt üretilemiyorsa. Öncelik senin ve ailen sıcak yuvada nimetlerden faydalanırken savaşa gidip de hendeklerde boğuşanların çocuklarında olmasın mı?! BM’nin şu verilerini duyduğunda da bunların asılsız ve peşin hükümlü olduğunu söyleyerek burun kıvırmalısın: Suriyelilerin yüzde 80’inden fazlası, yoksulluk sınırı altında yaşıyor; bunların da yüzde 70’i yoğun bir fakirlikle, yüzde 60’ı işsizlikle boğuşuyor; yaşam süresi 20’nin üzerinde; Suriyeli çocukların yarısı, sağlık gözetiminden ve sürekli eğitimde mahrum. Burun kıvırmalısın çünkü bunların dillendirilmesi, bugün evrensel komploya ve emperyalist tasarılara hizmet ediyor. Onlar ki düşmanlara karşı direniş gücü ile elde edilen eşsiz zaferin anlamını boğmak istiyorlar! Suriye şehirlerinin ve köylerinin çoğunda hâkim olan yıkımın acı verici sahneleri seni sarstığında bunu bir temizlik hareketi ve ülkenin yenilenmesi olarak algılaman gerekir. Rastgele yerleşim yerleri, vatanın bedenini ve medeni yüzünü çirkin gösteren çıbanlara benzemiyor muydu? Uzun bir süredir elektrik ağlarının arızalanması, kanalizasyonlardaki korkunç sızıntı, eski ve dar yollar ile uğraşıyorduk ya hani! İnsaniyetin yüksek merdivenlerinde bir basamak için rekabet eden bir ülkeye yakışır mı bunlar? Gördüğün tablo, vatanın ve vatandaşın her ziyaretçi ve turist karşısında gururlanabileceği modern bir hizmet altyapısı kurulması için başlatılan bir yıkım çalışması ise ne gam! Zaferin maliyetlerinden biri de attığın her adımda güvenlik ve askeri bariyerlere çarptığında dudaklarına minnet dolu bir gülümseme kondurmandır. İnsanlık onurunun gerektirdiği en ufak bir saygının bile gözetilmediği denetlemeye ve gaspa uğradığında bu bariyerlerin senin ve vatanın koruyucuları olduğunu hatırına getirmelisin. Onlar olmasaydı başlar yollarda top gibi yuvarlanır, patlayıcı yüklü araçlar insanları tek tek ya da kitleler halinde biçerdi! İşte bu noktada baskıcı uygulamaların muzaffer bir şekilde geri dönmesini kutlaman ve insanları korkutmak ve sindirmek için daha da şiddetlilerini talep etmen gerekir. Rejime dost olan onlarcasının kaybolması ve tutuklanması girişimleri için de güvenlik hizmetlerini tebrik etmen lazım. Zira o kişiler durumun kötülüğüne işaret ederek yaptıkları protestolar ile zaferi çirkin gösteriyorlar. Tüm bu komplocuları içine alması için hapishanelerin artırılmasını istemende de bir sakınca yok. “Evlatlarımız vatana ve vatanın efendisine feda olsun”… Büyük zafer karşısında şehit yakınlarının bu ibareyi dillendirerek gurur duymaları gerekir. Tüm gençleri erkek olan binlerce aile yok olmuşsa da olsun… Eğer savaş tacirleri hesabına çalışanlardan biri olarak bir uzvunu veya bir gözünü kaybetmiş ya da felç olmuş isen hayatta kaldığın için şükür ayetleri oku, o zaman acılarına tutunur yaşadıklarını unutursun. Hatta devletten senin bakımınla ilgilenmesini falan isteme; değersiz ödülden de vazgeç, tabi sana verilen bir ödül varsa! Tutuklu bir kardeşin ya da yakının varsa da bu büyük zaferin ardından tutuklu ve kayıplara ne olduğunu ortaya çıkarma fırsatı sağlayan kolaylığı övmekten başka ne yapabilirsin ki… Olay basit. Yapman gereken tek şey şehrindeki nüfus dairesine başvurarak vefat sebebini ve saatini öğrenmek. Ölüm sebebi genelde kalp krizi olur; e onu da anlayışla karşıla, tutukluluk hissinin verdiği şiddetli üzüntü ve pişmanlıktandır. Pişman olmayıp da ne yapacak, efendilerine karşı sesini yükseltip özgürlük ve saygınlık istedi! Savaşçılardan biri topraklarının bir kısmına el koyduysa işgal etmek için senin topraklarını ya da evini seçti diye şeref duyman gerekmez mi? Evin büyük bir şehrin merkezinde ise ve toprakların bol ürün veren bereketli topraklarsa bile olsun, yine de şereftir! Ayrıca şu gerekli tekrarları yapmaktan da yılmamalısın: “Muhalefet, hain ve yabancı talimatlara boyun eğen bir ajandır”, “Mülteciler, vatanın onlara ihtiyacı varken kaçtılar ve dönmek için en ufak bir hakları yok” vs. İftihar etmelisin, ülken acı tecrübelerle mevcut düzeni reddedip değişim isteyen tüm halkları korkutacak bir korkuluğa benzediği için. Cezayirli yetkililer vatandaşlarını yaşlı Buteflika’nın beşinci kez göreve gelmesini protesto etmeye devam ettikleri takdirde sonlarının Suriyelilerin sonu gibi olacağı yönünde tehdit etmediler mi? Zaferin maliyetlerinden biri de ülkenin göğünde sanki ona sahiplermiş gibi salınan yabancı bayrakların sayısı ile övünmendir. Suriye’nin vatanın göğünde İsrail hava saldırısına karşı doğru zamanda bir karşılık vereceğinden de emin ol! Aşırılık ve teröre karşı ordusu ile bize yardım eden Rusya için şarkılar söylemen, liderinin konuşmalarındaki meydan okuyan ses tonu karşısında neşe ile tezahürat etmen, spor takımları da dahil olmak üzere çeşitli başarılarını kutlaman, askeri gücünü abartarak tek bir anda kendisine karşı koyanların tümünü yenilgiye uğratabilecek ölümcül silahlarla alakalı efsanelerin reklamını yapman da gerekir. Ama daha önemlisi sizin tarafınıza geçen her İranlının yüceliğine boyun eğmen ve sana yabancı olan mezhep törenlerini sıcak duygularla alkışlamandır. Bazı Şii mezarlarını koruma bahanesi ile sürekli olarak yürütülen demografik müdahalelere de göz yumsan hatta desteklesen iyi olur. Bu sadece dini ve ritüellerini canlandırmanın bir yolu değil; aynı zamanda direniş cephesinin direnç gösterme imkânını da artırıyor!
مشاركة :