​Dünya Bankası Afrikadaki sefaleti gözler önüne serdi

  • 3/19/2019
  • 00:00
  • 1
  • 0
  • 0
news-picture

Uzun yıllardır, “Afrika Rönesansı” ve “21. Yüzyıl Afrikası” gibi ifadelerle Afrika’dan bahseden uluslararası finans ve kalkınma kurumları, kıta hükümetlerinin yapısal reformları ve 10 yıldan uzun bir sürede kaydedilen yüzde 5lik istikrarlı ekonomik büyüme oranlarına övgülerde bulunuyorlardı. Dünya Bankası ise Kenya’nın başkenti Nairobi’de sunduğu yıllık “Afrikada Yoksulluk” raporunda, uzmanların söyledikleri ve izlemeye çağırdıkları Afrika ekonomik başarılarına büyük gölge düşüren veriler ve bilgiler ortaya koydu. Raporda, Sahra altı Afrika ülkelerindeki (Somali, Cibuti, Komorlar ve Moritanya) nüfusun yarısının yoksulluk sınırının altında sefalet içinde yaşadığı ve dünyanın en fakir ülkeleri listesinin bir ülke dışında tamamının Afrika ülkelerinden oluştuğuna işaret edildi. Rapora göre dünyadaki açlık oranlarının dörtte birinden fazlasının bulunduğu Afrika kıtasında nüfusun beşte biri yetersiz besleniyor. Kıtanın 25 milyonu tedavi hizmeti verecek sağlık tesisleri ve ilaçların olmaması sebebiyle AIDS yüzünden yavaş yavaş ölmeye devam ediyor. Dünya, 1990ların başından günümüze kadar açlık oranlarını yüzde 36’dan yüzde 10’a düşürerek büyük bir ilerleme kaydetti. Ancak bu ilerleme neredeyse Çin ve Pasifikteki bazı küçük ada ülkeleri başta olmak üzere neredeyse Asya kıtasıyla sınırlı kalmış durumda. Afrika’da ise, Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) son verilerine göre açlıkla boğuşan insanların sayısı, 278 milyondan 461 milyona yükseldi. FAO, açlık ve yoksulluğun sosyal ve güvenlik koşullarına yansıyabileceği konusunda uyarıda bulunurken siyasal istikrar ve göçle doğrudan ilişkisinin de dikkate alınması gerektiğini vurguladı. Uluslararası kurumlar, Afrika örneğindeki verilerin doğruluğu ve niteliği ile ilgili çalışmaların altında yatan faktörleri tanımlamada ve genel olarak yoksulluk sorununun nedenlerini teşhis etmede zorluk çekmeye devam ettiklerini kabul ediyorlar. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), yoksulluk seviyesini belirlemede; yaş, okula kayıt, temel sağlık hizmetleri, eğitim, kişi başına düşen milli gelir ve güvenlik durumu gibi bir takım göstergeleri baz alıyor. UNDP uzmanları, resmi Afrika organlarının bu göstergelere ilişkin verilerinin yanlış ve çok sınırlı olmasından şikayetçiler. Afrika ülkelerinde Birleşmiş Milletler’in (BM) uzmanlaşmış misyonları tarafından yürütülen çok sayıda geliştirme ve sağlık projesine fon sağlayan Bill & Melinda Gates Vakfı, Afrika’daki ekonomik büyüme modelinin yeniden gözden geçirilmesi çağrısında bulunurken, bu durumun sosyal etkilerine karşı uyardı. Uzmanlar sorunun çözülmemesi halinde 2050 yılına kadar Nijerya ve Kongo dışındaki tüm Afrika ülkelerinde açlık oranlarının yüzde 44’e ulaşabileceğini tahmin ediyorlar. Nijerya ve Kongo, doğal kaynakları olan en zengin Afrika ülkeleri. Dünya Bankası raporu, kıtanın yaşadığı ekonomik büyümeye rağmen yaşanan bu gerilemeyi Afrikadaki yoksulluk ve birçok nedenden dolayı bozulan sosyal kalkınma göstergelerine bağlıyor. Hepsinden önemlisi, son yıllarda uluslararası kurumlar tarafından düzenlenen çok sayıda bilinçlendirme kampanyasına rağmen 2050 yılına kadar kıtadaki nüfusun iki katına çıkarak hızlı bir demografik büyümeyle ekonomide bozulma yaşanması bekleniyor. Ekonomiyi etkileyen diğer nedenler arasında ise tarımsal faaliyetleri felç eden ve yerlerinden edilmiş kişilerin sayısını artıran savaşlar ve silahlı çatışmalar bulunuyor. Dünyadaki çatışmaların yarısı, Güney Sudandan Somaliye, Nijeryadan Maliye, Kongo’dan Orta Afrika Cumhuriyetine kadar tüm Afrika’yı kapsıyor. Bununla birlikte iklim değişikliği, daha önce görülmemiş sel baskınları ve kuraklıklara yol açarak tarım mahsullerinin zarar görmesine neden oluyor. Temel sağlık hizmetleri ve tesislerin yetersizliği nedeniyle hızla yayılan hastalıklar, tarım sektörünün ihtiyaç duyduğu insan gücünde eksikliğe yol açarken yollar, sulama sistemleri, depolama tesisleri ve tarım malzemeleri gibi altyapıdaki eksikliklerden bahsedilmiyor bile. Raporda ayrıca Afrika kıtasındaki sefaletin artmasının bir nedeni olarak tanımlanan faktörlerden biri de son yirmi yılda gerçekleşen genel ekonomik büyümeyle birlikte fakir ve zengin arasında oluşan ekonomik uçurumun muazzam boyutlara ulaşması. Raporda, önceki çalışmaların kıtanın azgelişmişliğini teşhis etmeye yetecek ölçüde önem vermediği bir konu olan bu uçurumun bir an önce önüne geçilmesi çağrısında bulunuluyor. 1950’lerin başında yalnızca dört Afrika ülkesinin bağımsız olduğuna dikkat çekilen raporda, kıtanın siyasi sistemlerini istikrara kavuşturmak, ekonomik büyümenin meyvelerini toplamak ve bunu sürdürülebilir kılarak etki alanını genişletmeye yönelik gerekli resmi kurumları kurmak için 4 ya da 5 yıla ihtiyaç duyulduğu tahmin ediliyor.

مشاركة :