Paris Elysee Sarayı’ndan yapılan açıklamaya göre Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, geçtiğimiz Salı akşamı İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile gerçekleştirdiği resmi telefon görüşmesi, iki amaca hizmet ediyordu. İlk amaç, geçtiğimiz günlerde İran’da meydana gelen ve çok sayıda bölgede etkisini gösteren sel nedeniyle hayatını kaybedenler için başsağlığı dilemekti. İkinci hedef ise Paris’in İran’a göndermeye hazırlandığı insani yardımı ele almaktı. Ancak asıl amaç, Paris’in Washington ile Tahran arasındaki gerilim konusundaki gelişmeler ile ilgili endişeleriyle alakalı. Washington ve Tahran arasındaki gerilim geçtiğimiz Pazartesi günü ilk etkisini gösterdi ve ABD İran Devrim Muhafızları Ordusu’nu (DMO) yabancı terör örgütleri listesine ekledi. İran’da siyasi piramidin başı ve DMO tarafından bu karara verilen tepki tehditkar oldu. Macron tarafından yapılan açıklamada Washington’un son kararına değinilmedi. Ancak buna karşılık, ‘Fransa ve Avrupalı müttefiklerinin 2015 yılının yazında imzaladıkları nükleer anlaşmaya bağlılığını sürdüreceğinin altını çizdi. Fransa Cumhurbaşkanı ayrıca Avrupa Birliği (AB) tarafından alınan kararlar özellikle de Almanya, Fransa ve İngiltere’nin, ABDnin yaptırımlarını bertaraf ederek İran ile ticaret yapmak amacıyla kurduğu INSTEX adı verilen özel ticari mekanizmanın önemine vurgu yaptı. Macron bunun ardından iki uyarı mesajı verdi. İlk mesaj, Tahran ile nükleer anlaşma maddeleri ve Batı tarafının nükleer anlaşmanın 2025 yılından sonraki kaderi hakkındaki endişelerine işarette bulunarak yapıcı diyalogun saygı temelinde devam etmesi çağrısında bulundu. Emmanuel Macron’un ikinci mesajı ise ‘ki burası asıl nokta’; Fransa, bölgede istikrara zarar verecek herhangi bir gerilimden kaçınma çağrısında bulunduğu idi. Fransa Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamada, yapılan bu çağrıda İran’ın isminin geçmemesi aksine genel bir ifade kullanılması dikkat çekti. Ancak yapılan uyarıda mesajın İran’a verildiği açıktı. Dün Fransa Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada da aynı ifadeleri kullanılmıştı. Ancak Dışişleri Bakanlığı’ndan telekonferans yoluyla düzenlenen basın toplantısında ABD’nin DMO’yu terör listesine ekleme kararını takip edip etmeyecekleri hakkında bir soruya, DMO bireyleri ve organlarının terörle ilgili operasyonlar nedeniyle Avrupa yaptırımlarına tabi olduklarına işaret ederek yanıt verdi. Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasında, örgütün bireyleri onlara bağlı organlarıyla İran balistik füze sistemini desteklemesi nedeniyle 2010 yılından beri Avrupa tarafından yaptırım uygulandığına dikkat çekildi. Bakanlık, İran ile imzalanan nükleer anlaşmaya bağlılığın sürdürüleceğine vurgu yapıldı. Paris’teki resmi kaynaklar, ABD’nin kararının durumu daha da zorlaştırdığına dikkat çekti. Ayrıca askeri gerilim de dahil olmak üzere bir çok ihtimale kapı açtığını da ifade ediyor. Fransa’dan yapılan resmi açıklamalarda, Paris’in en azından mevcut durumda Tahran anlaşmaya bağlılığını sürdürdüğü ve üzerine düşenleri yerine getirdiği sürece ABD’yi takip etmeyeceği ve DMO’yu terör örgütü olarak nitelemeyeceği vurgulandı. Ancak buna karşılık DMO’yu örgüt olarak tamamen değil de birey ve ilgili organların terör eylemleri nedeniyle 9 yıldır AB yaptırımları uygulandığına işarette bulunarak ABD’ye yakın bir pozisyonda olduğu belirtildi. Le Figaro gazetesinde, geçtiğimiz Pazartesi günkü sayısında yayınlanan bir makalede, ABD ve İran arasındaki gerilimin iki ülke kuvvetleri arasında doğrudan çatışmaya yol açma ihtimalinin uzak olduğu belirtildi. Başka şekillerde olma ihtimalinin yüksek olduğuna dikkat çekildi. Makalede, Afganistandaki Bagram Hava Üssündeki bir intihar saldırısında dört ABD askerinin öldürülmesinin, Trumpın kararı ile bağlantılı olup olmadığını yoksa sadece bir tesadüf mü olduğu soruldu. Le Figaro’nun askeri uzmanların görüşüne dayanan haberinde İran’ın ABD kararına tepkisini Irak, Suriye topraklarında veya Körfez sularında verebileceklerine dikkat çekti. Habere göre Al Monitor dergisinin eski İran yaptırımları sorumlusu, Richard Nephew’in Trump’ın kararının faydasız olduğunu, bunun son derece ciddi sonuçları olacağını söyledi. Nephew, ABD’nin Suriye’nin kuzey ve kuzeydoğusundaki askeri unsurlarının durumunun Irak’tan çok daha ‘tehlikeli’ olduğunu ifade etti. Devrim Muhafızları dosyası ve beraberindeki İranın nükleer anlaşmadan çekilip yeniden Uranyum zenginleştirme, ABD kuvvetlerinin doğrudan hedeflemesi tehditlerinin yoğunlaşmasından önce, Fransız kaynakları Şarkul Avsat’a yaptıkları açıklamalarda bir çok vesileyle İran’a herhangi bir provokatif eylemden uzak durma çağrısında bulunduklarını söyledi. Tahran’a nükleer anlaşmasına uymama, Körfez ve Kızıldeniz’in güvenliğini tehdit etme konularında uyarılar yapıldığına dikkat çekildi. Bunlara devam etmesi durumunda bir AB ülkesi olan Fransa’nın şu anki tavırlarının tam tersine bir tutum sergileyeceği ve Tahran’a yeniden yaptırım uygulanacağı belirtildi. Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drein, İranın füze programı daha da kötüleşirse yeni yaptırımlar uygulamakla tehdit etti. Bu bağlamda, Paris, Londra ve Berlin’in, bu ayın 2’sinde Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri’ne ortak bir mektup gönderdiğini ve Haziran ayında yayınlayacağı raporunda İran balistik füze programına tam ışık tutmasını istediğini hatırlatmak gerekir. Nükleer anlaşmanın imzalanmasına olanak sağlayan uluslararası 2231 sayılı karara aykırı olduğunun altı çizilmişti.
مشاركة :