Olan oldu ve Tahran, Washington tarafından yabancı bir ülkeye karşı benimsenen böylesi bir tutumun ilk örneğine konu olarak öldürücü darbeyi aldı. Washington daha önce, İran Devrim Muhafızlarını ‘terör muhafızları’ haline getirdiği örnekte olduğu gibi, muhalif bir ülkenin ordusunu terör örgütü olarak sınıflandırmamıştı. ABD’nin bu kararı mesnetsiz değil. Nitekim ABD’nin açıklamalarına göre ‘pasdârânın (muhafızların)’ elleri gerek doğrudan gerek dolaylı olarak pek çok Amerikalının kanına bulandı. İran rejimi, Irak’ta 2003’ten bu yana askeri görevini yerine getiren 603 Amerikalının ölümüne sebep oldu. Özellikle Robert Mueller’in soruşturmasından aklandıktan sonra ülkesinin dış siyasetinin yol işaretlerini çizmede mutlak güç haline gelen Başkan Trump’ın aldığı karar ile temsil edilen şiddetli saldırgan stratejinin dönüşü, önümüzdeki mayıs ayında Mollaların başına gelmesi beklenen büyük felâket yolunu başlatacak. Beyaz Saray Sakini, ülkesinin Barack Obama’nın ön ayak olduğu kusurlu nükleer anlaşmadan çekilmesinin birinci yıl dönümünde yeni yaptırımlar dayatma yoluna girmeden önce, bölgeye ve dünyaya dışarıdan saplanan, endişelere sebep olan ve terörü himaye eden İran hançerinin üzerine yaralı bir kartal gibi çullanıyor. İran ‘Terör’ Muhafızları, Humeyniciliği vurgulayan bir oluşumdur. Sefil devriminin ilk gününden bu yana da Tahran bayrağını Arap başkentleri semalarında dalgalandırmanın hayalini kuruyor ve bu uğurda Bağdat’tan Beyrut’a, Sana’dan Şam’a dek savaşıyor. Bu ekibin görev alanının içeriden dışarıya taştığını ve görevlerinin Devrim Rehberi’ne mutlak bağlılık ve destekten mevcut ve gelecekteki Amerikan yaptırımlarına karşı koyma hedefiyle mali yatırımları güçlendirme, uyuşturucu pazarlamacılığı, petrol ve silah kaçakçılığına kadar çeşitlendiği bilinse, ki biliniyor, Trump’ın kararının bir deprem niteliğinde olduğu ortaya çıkar. Mike Pompeo Amerikan İstihbarat Merkezi (CIA) Müdürü iken birkaç defa İran ‘Terör’ Muhafızları’nın ülke ekonomisinin yaklaşık yüzde 20’sini elinde tuttuğuna işaret etmişti. Bunun için ABD Hazine Bakanlığı’nın geçtiğimiz ocak ayında İran Devrim Muhafızları’na bağlı ya da Suriye’de İran tarafından desteklenen milislere hava yardımı sunduğu gerekçesiyle Mahan ve Keşm gibi İran havayolu şirketlerine yaptırım uygulaması şaşırtıcı değil. Trump, İranlıların tehdidinden ve verdikleri gözdağından korkmuyor. O biliyor ki üst düzey CIA ve Savunma Bakanlığı yetkilileri tarafından belki de isteksizce alınan kararla yüzleşme kozunu büyük ölçüde yakaladı. Üstelik İranlıların çatışmanın tavanını yalnızca ‘lafla’ -daha dikkatli bir tarif isterseniz ‘yazıyla’ da diyebilirsiniz- yükselteceklerinin de farkında. Ancak pratik gerçeklik, onların lehine olmak şöyle dursun aleyhine. Nitekim askeri denge, onların strateji biliminde ‘Samson seçeneği’ olarak bilinen şeye başvurmalarına imkân tanımaz. Zira dengesini kaybetmesi ya da İran ‘Terör’ Muhafızları Lideri Muhammed Ali Caferi’nin bizzat açıklama yaparak tehdit ettiği üzere; Ortadoğu veya Batı Asya’daki Amerikalıları tehlikeye atması durumunda Washington İran’ı otuz sene değil, üç asır geri götürmeye güç yetirebilir. ABD’nin kararı, şimdi veya yakın gelecekte Devrim Muhafızları’na yönelik silahlı güç kullanma yetkisi anlamına gelmiyor. ABD’nin yaptığı, Kasım Süleymani ve onun Ortadoğu ve dünyadaki takipçilerinin boynuna, sıkıca saran ve onlara şerli lojistik destek sağlayan para yardımlarını kesen çelik bir tasma geçirmek. Böylece bir Amerikan vatandaşının ya da ABD topraklarında yaşayan birinin İran’a herhangi bir yardımda bulunmasını önlemiş oluyor. Bazı Amerikalı yetkililerin düşüncesine göre son ‘terörist’ sınıflandırması, büyük Besic milislerinin de dahil olduğu İran grubu ve ona bağlı örgütlerden 11 milyon üyeyi kapsayabilir. İranlı haber ajanslarına göre ABD Başkanı’nın bu ayın 15’inde yürürlüğe girecek olan kararı imzalamasından 24 saat önce Devrim Muhafızları’nın portföy yönetimi uzmanları, yönettikleri 5’i aşkın kurum ve bankadaki hisselerini Atlantik’in ötesinden yayılan kötülüğü önlemek adına hızlı bir şekilde satmaya çalışıyorlardı. Bu son felâket dalgasından sonra Süleymani ve arkadaşlarını vuracak olan geri dönüşler, Hizbullah’ın maddi sıkıntısında sinyallerini vermeye başlamıştı. Daha şiddetlisine ise yakın zamanda Husilerin barış ve istikrarın önünde köstek olmaya devam ettiği Yemen’de tanık olacağız. Pompeo’nun birkaç gün önceki cümleleri arasında bu adama kesin ve kararlı bir şekilde ‘terörist’ gözüyle baktığına ve ABD’nin, O ve ekibine yönelik takibatının durmayacağına dair işaretler vardı. Devrim Muhafızları’nın çatlaması, içeriye bereket getirmeyen İran devriminin bağlamları ve sınırları içinde derin bir eksenin sarsılabileceği anlamını taşıyor. Buna yolda olan ekonomik yaptırımlar da eşlik ederse, sonun gelişi çok uzamaz. Hele de İran sokaklarında kırk yıl öncesine kadar en samimi dostlardan olan Washington’u halka düşman gösterenler sorgulanıyorken.
مشاركة :