Budapeşte yönetimi, Suriyeli mültecilerin, Macaristan’ın komşuları Sırbistan ve Hırvatistana girişini engellemek için 2015 yılında sınıra dikenli tellerle yüksek bariyerler kurdu. Ancak buna rağmen Avusturya, komşusu Macaristan’dan topraklarına giren mülteci sayısının oldukça yüksek olduğunu belirterek sığınmacıların ülkeye girişlerini engellemek için katı prosedürler uyguladı. Kuzey Makedonya, Türkiye sınırına bariyer kuran Yunanistan ile arasında duvar inşa etti. Kıtanın kuzeyindeki en uç nokta olan Norveç ise Avrupa’daki “hayallerine” kavuşmak için kuzey yarım küreyi kat eden mültecileri engellemek için Rusya sınırına çit ördü. Aynı şekilde Estonya, Letonya ve Litvanya, Rusya’ya olan sınırlarına aynı işlemi gerçekleştirdiler. Slovenya, dağılan Yugoslav Birliğinden eski kardeşi Hırvatistan ile sınırına duvar çekti. Avusturya ise Slovenya sınırına bariyer kurdu. Avrupa ülkeleri, 1989 yılında Berlin Duvarının yıkılmasından bu yana, sınırlarındaki tel örgüleri ve bariyerleri kaldırmışlardı. Ta ki geçtiğimiz yılsonuna kadar. Akademisyenler Ainhoa Ruiz Benedicto ve Pere Brunet’in “Duvarların inşası: Avrupa Birliği’nde korku ve güvenlik” başlıklı araştırmalarında, İtalya, Yunanistan ve İspanya gibi ülkelerin mülteci botlarının kıyılarına erişimini engellemek için Akdeniz’deki güzergahlarda uyguladıkları sıkı kontroller gibi çeşitli engellere işaret ettiler. Araştırmada, Avrupa ülkelerinin topraklarına giriş yapmak isteyenlere karşı aldığı sert önlemlere dikkat çekildi. Örneğin Polonya, son birkaç yılda tarım ve sanayi sektörlerinde çalışmak üzere yaklaşık 2 milyon Ukraynalı göçmeni alırken güvenlik gerekçeleri ve terör eylemleri korkusuyla güneyden gelen mültecilere giriş izni vermeyi reddetti. Ancak burada bir hile var. Ukraynalı göçmenler iş aramak için Polonyaya gelirken, yetkililer onları Avrupa yanlısı ayrılıkçı hareketler tarafından kontrol edilen Doğu Ukraynadaki çatışmalardan kaçtıkları gerekçesiyle Avrupa Birliğinin (AB) mülteci programına dahil ediyorlar. Böylece, Polonya bir yandan Ukraynalı göçmenleri alırken diğer yandan istemediği mültecilerin topraklarına girmesini engelleyebiliyor. Burada başta İtalya ve Macaristan olmak üzere sınırına duvar örmeye ve hilelere başvurmaya başlayan ülkelerin ezici çoğunluğunun aşırı sağcı ve popülist partiler tarafından yönetildiğine dikkat çekmekte fayda var. Öte yandan bu adımlar, Yunanistan ve Hırvatistan gibi Avrupa politikalarına daha fazla bağlı olan ülkeleri, 2014-2015 yıllarındaki son mülteci dalgasının yükünün büyük bir kısmını sırtlamak zorunda bıraktı. Duvarlar, onları “her yerde işe yarar” olarak nitelendiren ABD Başkanı Donald Trump yönetimi tarafından memnuniyetle karşılanırken Trump’ın destekçileri, Macaristan’ın Sırbistan ve Hırvatistan sınırında kurulan bariyerin “yüzde 99 oranında başarı yakaladığına” dikkat çektiler. Avrupa’da bariyer kurma politikaları, Trump’ın Güney Amerika’dan ABD’ye yönelik kaçak göçleri ve uyuşturucu kaçakçılığını önlemek için ABD-Meksika sınırına örmek istediği duvar için bir model olduğunu söylediler. Mülteci krizlerinin sömürüsü ve Avrupadaki sağcı partilerin kimlik politikalarının yükselişi, Avrupa politikalarını; dışa kapalı, korumacı ve başta Müslümanlar olmak üzere yabancı düşmanlığı şeklinde değiştirmek isteyenlerin “Avrupa Kalesi” fikrine daha fazla önem vermesini sağlıyor. Ancak, sorun, tabiri caizse kalelerin çokluğundan kaynaklanıyor. Baltık devletleri ve Polonya, tarihi düşmanları ve tehdit kaynağı olan Rusya ile yüzleşmeleri gerektiğine inanıyorlar. Fakat İtalyada mesele farklı. Burada bir yandan Almanya ve Fransa liderliğindeki AB bir yandan da mültecilerle girilen bir rekabet var. Bununla birlikte örneğin Avusturya ile mülteciler konusunda uzlaşıya varamayan Macaristanın mülteci düşmanı, aşırı sağcı Başbakanı Viktor Orban’ın hükümeti gibi hükümetler Avrupa ülkelerinde iktidara geldikçe, yalnızca Avrupa siyaseti için değil, aynı zamanda tüm demokrasi düşüncesi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları ilkeleri açısından yaşanacak güçlüklerin kaynağı haline gelecekler. Bir başka açıdan sınırlardaki duvarlar ve bariyerler, içerideki korku ve kimlik politikalarına işaret ederken ekonomik zorlukların ve çeşitli siyasi krizlerin yabancı düşmanlığını körüklediğini gösteriyor. Bunlar büyük umutlar beklenirken yapılan karlı yatırımların birer göstergesidir.
مشاركة :