Kaddafi ed-Dem: Kaddafi’nin adamlarıyla silahlı kuvvetler arasında yapılmış herhangi bir anlaşma yok

  • 5/31/2019
  • 00:00
  • 2
  • 0
  • 0
news-picture

Mareşal Halife Hafter liderliğindeki Libya Ulusal Ordusu 4 Nisan’da, ‘silahlı milisler ve radikaller’ olarak nitelendirdiği kimselere karşı başkent Trablus’ta sürpriz bir askeri operasyon başlattı. Günler geçtikçe silahların dilinin yerini yavaş yavaş siyaset ve diplomasinin dilinin almasıyla birlikte Arap ve Batı başkentlerinin yakından takibi altında Libyalı taraflar arasında görüşmeler gerçekleştirildi. Kulislerde neler oluyor? Taraflar nasıl hareket ediyorlar veya nasıl ittifakla oluşturuyorlar? Ya da nasıl iki ay içerisinde müttefiklerini değiştiriyorlar? Bu sorular, gerek ülkenin doğusundan gelen adamlar için gerekse de uluslararası arenada tanınan Fayiz es-Serrac başkanlığındaki Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) üyeleri için de geçerli. Albay rejiminin kabileleri ve destekçileri ne olacak? Independent Arabia, bütün bu soruların ortasında Albay Muammar Kaddafinin eski muhafızlarından biri olan, halihazırda Mısır’da ikamet eden ve gerek yurtiçi gerekse de yurtdışındaki çok sayıda Libyalı taraf arasında bağlantı noktası olan Ahmed Kaddafi ed-Dem ile gerçekleştirdiği diyalogda, son günlerde Libya kulislerinde yaşananlara ışık tutmaya çalıştı. Yurtdışından liderlik edenler dışındaki tüm Libyalı taraflarla temasları bulunduğunu dile getiren Kaddafi ed-Dem’i,  eski rejimin on binlerce asker ve polisinin Libya Ulusal Ordusu’na katılmış olmasına rağmen, eski rejimin destekçilerinin ne Libya silahlı kuvvetleriyle ne de uluslararası arenada tanınan Tobruk Parlamentosu ile herhangi bir siyasi anlaşma yapmadıklarını belirtti. Bu kimselerin halihazırdaki en mühim öncelikleri üzerinde fikir birliği ettiklerini belirten ed-Dem, siyasi çatışmalara girişmeden evvel devleti yeniden ele geçirme girişimlerini bulunduğunu söyledi. Ayrıca vatanın çalındığını ve geri alınması halinde siyasi bir savaştan ve seçimler için yapılacak hazırlıklardan bahsedileceğini belirtti. Diyalog sırasında, Libya devrimi geçekleştiği zaman yaşanan olayların ardında idare ettiği temaslardan bahseden Kaddafi ed-Dem, 20 Ekim 2011’de öldürülmesinden saatlerce önce kuzeni Albay Muammer Kaddafi ile son kez iletişime geçtiği zamanı anlattı.Batı, Libya’daki krizin kötüleşmesinden sorumlu Kaddafi ed-Dem, kendisini dört yıl önce muhalif bir cephe olarak kurduğu Ulusal Mücadele Cephesi’nin siyasi lideri olarak tanımlıyor. Halihazırda Trablus çevresinde dönüp dolaşan savaşların, kontrolü ele geçirmeye yönelik bir savaş veya Libyalı gruplar arasında yaşanan bir çatışma olmadığını dile getiren Kaddafi ed-Dem, bilakis bu savaşın vatansever Libyalı şahsiyetler tarafından desteklenen Libya ulusal ordusu ile başkenti kontrol eden aşırılık yanlısı çeteler arasında yaşandığını söylüyor. Libyadaki durumun kötüleşmesini ve ülkede devam eden bölünmeyi, NATO’nun gerçekleştirdiği askeri operasyonlarının ilk anlarına kadar geri götüren Kaddafi ed-Dem, “Gerçeklerin araştırılması amacıyla bir komite gönderilmeksizin birkaç gün içinde Arap Birliği tarafından onaylandıktan sonra adaletsizce bir karar alındı. 40 ülkenin uçağı ve yine yaklaşık 30 bin kadar filo Libyaya baskın düzenledi. Şehirlere ve köylere isabet eden bu baskınlar, on binlerce sivil ve askerin hayatını kaybetmesine ve altyapının tamamen tahrip olmasına neden oldu” ifadelerini kullandı. Kaddafi ed-Dem, mevcut durumun sorumluluğunun büyük bir bölümünün NATO, BM Güvenlik Konseyi ve Libyanın işgaline katılan ülkelere ait olduğunu dile getirerek, söz konusu sorumluların hatalarını düzeltmeleri ve müdahalelerinden dolayı ülke halkından özür dilemeleri gerektiğini dile getirdi.Silahlı kuvvetler ile milisler arasındaki savaşKaddafi ed-Dem sözlerini şöyle sürdürdü: “Libya parlamentosunun doğuda teşkil edilmesinden ve uluslararası arenada tanınmasının ardından Hafter’in ordunun liderliğini üstlenme ve yeniden yapılandırma sorumluluğunun yanı sıra ordunun da ülkenin doğusundaki tüm şehirlere ve köylere dağılması icap ediyordu. Çetelerden ve milislerden temizlemek üzere ordunun başkente girmesi doğaldır. Çünkü ordunun başlıca görevi ülkeyi korumak, yabancı müdahalelerin önüne geçmek ve milislerle yüzleşmektir. Libya silahlı kuvvetleri aşiretçi veya partizan değildir. Bu yüzden orduya destek olduk ve yanında yer aldık. Mareşal Halife Hafter ile ilgili daima bir karışıklık söz konusuydu. Hafter, seçilen tek meşru organ olan Libya parlamentosu tarafından ordu komutanlığına atandı. Bu halk ve parlamento tarafından verilen bir karardı.” Kaddafi ed-Dem, Trablus çevresinde süregelen savaşın, meşru silahlı kuvvetlerle silahlı çeteler arasında vuku bulduğunu belirterek  şu açıklamalarda bulundu: “Bu politik bir savaş değil. Bu savaş, ordu ile sekiz yıl boyunca Libyanın zenginliklerini sekiz yıl boyunca silah zoruyla kontrol eden çeteler arasında gerçekleşiyor. Radikalizm ve silahlı çetelerin kalıntıları ile mücadele eden silahlı kuvvetler tarafından gerçekleştirilen operasyonlar ile siyasi arena arasında bir ayrım yapmalıyız. Ordu, özellikle Katar, Tunus, Türkiye, Çad ve Sudandan gelen gruplarla mücadele ediyor.  Libyalılar arasındaki diyaloglar farklı cihetlerle sürdürülüyor. Bu diyaloglar, ülke güvenliğin sağlanmasıyla ilgili olan hususlardan farklıdır.”Kaddafi ed-Dem şöyle devam etti: “Libyadaki savaş yeni değil, 8 yıldır devam ediyor. İnsanlar sokaklarda öldürüyor ve ölüyorlar. Libya’nın zenginliği ve kaynakları boşa harcanıyor. Bütün bu yıkımın neye hizmet ettiğini bilmiyoruz. Ancak sorumluluk, öncelikle Libyayı istila etmeye ve imha etmeye karar vermiş olan Batı ülkelerine aittir. 2011de Libyayı istila etmeye karar veren Batı ülkeleri bu kararın Libyayı bu sonuca götüreceğini bilmiyorlar mı? Batının aptal olduğunu sanmıyorum. Bu planlanmış bir şeydi ve şu ana kadarda devam etti. Ülkede yaşananlar hakkında ciddi ve şeffaf soruşturmalar yapmaları gerekiyor. Ayrıca hala ülkeye her taraftan silah, milis ve paralı asker akını var. Dünya bütün bunları görmüyor mu? Dünya bütün bu kaçakçılık faaliyetlerini izliyor. Bütün bunlar onların gözlerinin önünde gerçekleşiyor. Bununla birlikte Katar gibi bazı ülekler Libyadaki aşırılık yanlısı milisleri destekleme konusunda ısrar ediyor. Libyayı başarısız olmuş bir devlet pozisyonuna sürüklemek istiyorlar.”Kaddafinin adamları nereye gitti? Albay Muammer Kaddafi rejiminden binlerce asker ve polisin Libya silahlı kuvvetlerinin saflarına dahil olduğunu reddetmeyen Kaddafi ed-Dem, ülkenin silahlı kuvvetlerinin tüm Libyalılara ait olduğunu, tüm parti ve kurumları içerdiğini ve bütün vatandaşlara açık olduğunu belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: “Ordu bir kabile yahut parti değil. Odu içerisinde ülkenin her yerinden gelen askerler var. Bundan dolayı orduya destek verdik ve yanında olduk. Bir kez daha söylüyorum, Kaddafi’nin adamlarıyla silahlı kuvvetler arasında yapılmış herhangi bir anlaşma yok. Ayrıca ordunun saflarından herhangi birinin de Libyayı yönetme gibi bir niyeti söz konusu değil. Onlar sadece ülkelerini, ülke sınırlarını ve vatandaşlarını savunmak gibi ulusal bir görevi yerine getiriyorlar. Kaddafi destekçilerinive Lübnanlı vatanseverleri Libya ordusunu mevcut savaşlarında desteklemeye iten tek şey,suçlu çeteler, terörist milisler ve paralı askerler tarafından ele geçirilen vatanlarını kurtarmaktır. Ülkeyi silahlı çatışma kabusundan ve kaostan kurtarmaya çalışıyorlar. Muammer Kaddafinin Libya monarşisini devirdiği Eylül Devriminin destekçileri olarak değerlendirilen eski rejimin liderlerinin serbest bırakılması ve üzerlerindeki kısıtlamaların kaldırılması çağrısında bulunuyorum.”Trablus savaşlarının akıbeti “Libyalıların ellerinde olmuş olsaydı,silahlı kuvvetler Trablusa saatler içerisinde girerdi” ifadesini kullanan Kaddafi ed-Dem sözlerine şöyle devam etti: “Ancak karar artık Libyalıların elinde değil. Batı savaşın bir çözüme kavuşmasını reddediyor. Trablus ele geçirildi. Bunu gerçekleştiren herkes Batı’nın gündemine hizmet ediyor ve onun çıkarlarını yerine getiriyor. Batılı ülkeler Libya meselesinin bir çözüme kavuşması konusunda ciddilerse, hatalarını düzeltmek zorundalar. Fakat onlar çatışmayı idare etmekle birlikte çatışmanın sona ermesini istemiyorlar. İstisnasız tüm rakiplerimizle ve hatta Fayiz el-Serrac hükümetine yakın olan kimselerle sürekli görüşüyor ve istişarelerde bulunuyoruz. Kahirede ve başka yerlerde herhangi bir arabulucu olmaksızın toplantılar yaptık. Libyalılarla konuşmak için herhangi bir arabulucuya ihtiyacımız yok. Trablusu kontrol eden silahlı gruplarla bile temaslarda bulunduk ve hala görüşmeler yapıyoruz. Hepimiz birbirimizi tanıyoruz ve hepimiz bir çıkış yolu arıyoruz.” Kaddafi ed-Dem ile o zamanlar Savunma Bakanı olan Abdülfettah es-Sisi arasında gerçekleşen bir toplantıdan (Kaddafi ed-Dem’in özel arşivinden) “Tüm Libyalılar şimdi krizden kurtulmanın bir yolunu arıyor” Herkesin bedel ödediğini ve eve dönmek istediğini belirten Kaddafi ed-Dem, “Batılı ülkeler, ellerini ülkenin üzerinden kaldırmalı. Diyalogu bozan taraf onlar” ifadelerini kullandı. Yabancı büyükelçilerin bazı Libyalı tarafları kontrol altına almasından dolayı duyduğu üzüntüyü dile getiren Kaddafi ed-Dem, aralarında iktidarda bulunan kimselerinde bulunduğu bu tarafların elçiliklerden emir beklediklerini söyledi. Kaddafi ed-Dem, başkalarının müdahalesi olmaksızın ciddi diyalog geçekleştirmek için çaba sarf etmek gerektiğini belirterek, “Bütün Libyalı taraflarla bir araya geliyoruz. Buraya Kahireye geliyorlar ve onlarla görüşüyoruz. Bu kişiler arasında bize karşıt kutupta bulunanlarda var. Kendileriyle savaştığımız kimseler buraya, Kahire’ye geliyorlar ve onlarla görüşmelerde bulunuyoruz. İnsanlar çözüm için hazırlar, fakat Libya’da barış olmasını istemeyenler var. Bu kimseler ülkede kaos ve şiddetin devam etmesini istiyorlar. Sadece Libyada da değil, tüm bölgeyi kuşatan bir durum bu.Ahmed Kaddafi ed-Dem’in özel arşivindenLibya ve diğer ülkeler40 yıldır siyasi ve diplomatik çalışmalarda bulunan ve ayrıca Mısır-Libya İlişkileri Özel Koordinatörü ve Albay Muammer Kaddafi’nin özel elçisi olarak görev yapan Kaddafi ed-Dem,Libya meselesinde yer alan devletlerin ve niyet ve hedefleriyle ilgili bakış açısını şu açıklamalarıyla ortaya koydu: “Fransa, Libya ordusunun birleşmesini ve terörizm ve aşırılıkçılıkla mücadelesini destekleyerek ülkeye yönelik tutumunu düzeltmeye başladı. Türkiye ve Katar ise başkent Trablus ve diğer bölgelerdeki milisleri desteklemeye devam ediyor. İtalya bu devlet arasında en şiddetli olanlarından. Geçmişte olduğu gibi gelecekte de Libya’yı sömürülecek bir ülke olarak görüyor. İtalya’nında aralarında bulunduğu bazı Batı ülkeleri Libya’ya petrol veya gaz variliymiş gibi muamele ediyor. İtalyanın bu sömürgeci zihniyeti reddediyoruz. Yalın ayak olduğumuz zamanlarda onlara karşı direndiğimizi ve onları ülkeden kovduğumuzu söylüyoruz. Bugün ise adamlarımız, yeterli tecrübemiz ve yeteneklerimiz var.Ama elimizi barışa uzatıyoruz. Herhangi bir şekilde nefret gütmüyoruz. Onlara sömürgeciliklerinin başarısız bir proje olduğunu hatırlatıyoruz. Fransa, Libya ordusunu destekleyerek ve Libyalı taraflarla temaslarda bulunarak takip ettiği yolu düzeltmeye başladı. Londra, kartlarını İslami radikalizm üzerine oynamaya devam ediyor. Bizimle gerçekleştirdikleri her görüşmede terörist grupları hükümete dahil etme gereği konusunda ısrar ediyorlar. Oysa onların sayısı Libya halkının yüzde 5’ini geçmiyor. Libya krizinden en çok etkilenen ülkeler arasında Mısır ve Cezayir bulunuyor. Tunus ise hala limanları arcılığıyla Libya içlerine silah ve milis geçirmeye devam ediyor. Mısır’daki hükümet, Libya halkını birleştirmek, silahlı kuvvetleri desteklemek, terörizm ve aşırılıkçılıkla mücadele etmek için Libyalı taraflar arasında yoğun diyalog oturumları düzenlemeye çalışıyor. Burada tüm rakiplerimizle bir araya geliyoruz. Ancak bazı Batılı ülkeler duruma müdahale eder etmez süreç çıkmaza giriyor.”Kaddafi ed-Dem,IndependentArabia editörüyle yaptığı röportaj sırasında(Hüssam Ali, IndependentArabia) “Milisler, hükümetin bilgisi dahilinde Tunus ve Katar’ın yardımlarıyla ülkeye giriyorlar. Katar rejimi Türkiye ile işbirliği içinde Libyadaki milisleri finanse etmeye devam ediyor. İktidardaki aileye mensup kimselerin de aralarında bulunduğu Katarlılarla temaslarda bulunuyoruz. Bu kişiler Katar’ı Körfez ülkeleri arasında yalnız bırakan ve Arap dünyasındaki bütün devletlerin düşmanlığını kendine çeken mevcut ülke politikasından rahatsızlar. ABD başından beri diğer Avrupa ülkelerinden farklı bir yol takip ediyor. ABD 2011’de savaşın başlamasından bu yanahava savunmasına ve deniz kuvvetlerine yönelik baskınlarda bulundu. Sonra geri çekildi. Şu anki ABD Başkanı Donald Trumpın gelmesiyle birlikte ABDnin gerçek yüzü ortaya çıktı. İnsanlar Trump’ın politikaları karşısında şok oluyorlar. Fakat Trump, Filistinde, Suriyede, Irakta veya başka bir yer fark etmeksizin bölgedeki tüm meselelerde maske takmaksızın hareket ediyor. Bununla başa çıkmak daha kolay.”Kaddafi ed-Dem kimdir? Albay Muammer Kaddafi’nin yakınında bulunan isimlerden biri olan Kaddafi ed-Dem, Kaddafi’nin özel elçisi olarak görev yapmasının ve 100’den fazla devlet başkanına gizli ve açık mektup vermesinin yanı sıra, siyasi, diplomatik ve askeri kariyeri ile gurur duyuyor. Kaddafi ed-Dem, doğudan batıya ve kuzeyden güneye dünyanın çoğu hükümetiyle çalıştığını ve şu ana kadar bu ülkelerin çoğuyla olan temaslarını koruduğunu söylüyor. Ayrıca Libyayı bu cehennemden çıkarmaktan başka bir şey düşünmediğini dile getirerek, halkın bir an önce istikrara kavuşmasını istediğini belirtti.Libya devriminde gizli görevlerAlbay Kaddafi’nin Ekim 2011’de Sirte’de öldürülmesinden birkaç ay önce rejim etrafındaki savaşların kızışmasıyla birlikte o dönem kulislerde neler olup bittiğine değinen Kaddafi ed-Dem, sözlerini şöyle sürdürdü: “Albay’ın öldürüldüğü sırada Mısır’da bulunuyordum. Bana Batı ve Libya muhalefetiyle iletişim kurma görevi verilmişti. Batı’nın Libya’ya müdahalesinin ardından, savaşı durdurmak, bir çözüm ve çıkış yolu bulmak üzere özellikle Fransa, İngiltere, İtalya, Rusya, ABD ve Güvenlik Konseyi olmak üzere Batı’yla bir dizi girişimlerde bulunduk. Batının öne sürdüğü en önemli girişim, savaşı durdurma karşılığında Kaddafinin bütün güvenceleriyle birlikte istediği ülkeye girebilmesiydi. Bu, krizin başlangıcından son güne kadar kabul edilebilir bir öneri olmadı.Savaşı durdurma girişimlerini kim engelledi?Kaddafi sözlerini şöyle sürdürdü: “Batı ve Arap hükümetleri ile olan temaslarım aracılığıyla Batı, Kaddafinin -özellikle Aziziye’deki evine yönelik gerçekleştirilen baskından ve oğlu SeyfulArab’ın öldürülmesinin ardından- ülkeden kaçacağını düşünüyordu. Daha sonra Kaddafi, iktidarın veya Güvenlik Konseyinin savaş kararları dışında NATO’ya gidip bombardımanların durdurulmasını içeren bir girişim başlattı. Libyalıların hangi rejimi istediklerine karar vermeleri gerekiyordu. Fakat Batı teslim olmasını istedi. Oysa Kaddafi gibi bir adam teslim olmazdı. Kaddafi ile görüşmelerimizden birinde, Güvenlik Konseyi kararlarının kaldırılmasının hemen akabinde Sirteye gideceğini söyledi. Fakat Batı önce gitmekte ısrar etti. Kaddafi bunun sadece kendisi için değil bütün Libyalılar içinde bir utanç olduğunu düşünüyordu. Bana, “Görevimi yapacağım. Libya’daki bu güçlerin hepsine karşı zafer kazanamayacağımızı biliyoruz. Fakat üzerimize düşeni yapacağız” dedi. Ruslar ve Afrikalılar ile de görüşmeler yaptık ve bu felakete çözüm bulmaya çalıştık. Ne yazık ki Batı, Kaddafiden kurtulmaya kararlıydı, bu yüzden Sirtede Kaddafiyi öldürdükten sonra ülkeyi kendi kaderine terk ettiler.”Albay’ın öldürüldüğü anKaddafi ed-Dem Albayın ölüm anıyla ilgili şunları söyledi: “Kahireden Libya’daki en son gelişmeleri izliyor ve takip ediyordum. O günün şafağında Kaddafi ile iletişim kurduk. Bana o sabah çıkacaklarını söylediler.  Kaddafi’nin Sirteden ayrılmasıyla birlikte her an hedef alınacağı beklentisi içerisindeydik. Kaddafi, Trablusun yok edilmesini istemediği için Trablustan ayrılan bir asker ve siyasidir.Suudi Arabistan Kralı Abdullah bin Abdülaziz ve Kaddafi ed-Dem (Kaddafi ed-Dem’in özel arşivinden) “Batı, daha büyük bir proje olan Afrika Birliği’nden dolayı Muammer Kaddafi’yi öldürdü. Çünkü Kaddafi, Birleşmiş Milletler (BM) Afrika projesi üzerinde çalışıyordu ve uzun bir yol kat etmişti. Birleşik Afrika Hükümetini ilan etmemize ramak kalmıştı. Batı, Kaddafi’nin çalışmalara öncülük ettiğini görüyordu. Bu, Batı hegemonyası ve sömürüsü için kabul edilemezdi.”Kahirede 10 saat süren çatışmalarAlbay Kaddafinin öldürülmesinden sonraki rolü hakkında açıklamalarda bulunan Kaddafi ed-Dem sözlerini şöyle sürdürdü: “Kaddafinin hedef olduğunu ve onun ölümüyle birlikte savaşın bittiğini düşünüyorduk. Daha sonra kararı Libyalılara bıraktık. Fakat olayların bu raddeye varacağını hiç düşünmemiştik. 14 Kasım 2012 ile 11 Mart 2014 tarihleri ​​arasında Mısırdaki Müslüman Kardeşlerle aynı tarihe denk gelen Ali Zeydan hükümetinin yönetimde olduğu sırada, öldürülmem için iki milyar dolar ödül konulmuştu. Gece saat 24:00’da evim basıldı ve gelen kimseler güvenlikten olduklarını söylediler. Yaklaşık 10 saat süren silahlı çatışmalara girdik. Bazı Libyalılar mekanın etrafına toplandılar. Onlardan bazıları yaralandı. Etrafımda bulunan dört Libyalının yaralandığını öğrendim. Havaalanındaki uçaklar iki milyar dolarlık ödemenin ardından beni Libyaya götürmek için bekliyorlardı.” Bu aşamada kendisinin büyük bir rol oynadığını belirten Kaddafi ed-Dem, “Bana mevcut felaketin önüne geçmek için tüm dünya ülkeleri, doğudaki Libyalılar ve muhaliflerle temaslarda bulunma görevi verildi” dedi.Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat ve Ahmed Kaddafi ed-Dem (Kaddafi ed-Dem’in özel arşivinden) “9 ay hapis yattım. Mahkeme tarafından beraat ettikten sonra, Libya’ya iade edilmem veya ölümümle ilgili bir dizi şok edici gerçek ortaya çıktı. Neler olup bittiğini yakından takip etmeye başladım. Bu aptallar (Libyanın yeni yöneticileri) insanları tasfiye etmek için nasıl oluyor da yüz milyonlar harcıyorlardı? Libya’yı kontrolü altında alan bu kimselerin Batının ajanları olduğunu düşünmeye başladım. Libya’nın onurunu korumak ve bir çözüm bulmak için tüm Libyalılarla tekrar iletişim kurmak zorundaydık. Bu bağlamda elimizden geleni yaptık ve Ulusal Mücadele Cephesini kurduk.”2012 Geçiş Konseyi ile müzakereler Kaddafi ed-Dem, siyasetten uzaklaşma kararı aldıktan sonra geri dönüşünü söz sözleriyle dile getiriyor: “Albay Kaddafi’nin öldürülmesinin ardından politikadan uzak durmayı tercih ettim. Ancak, 2012 yılında Mısırlı kardeşler aracılığıyla Geçiş Konseyi üyeleri ve Konsey Başkanı Mustafa Abdülcelilile diyalog kurmaya çalıştım. Konsey daha sonra görüşmek üzere Kahireye bir delegasyon gönderdi. Tek bir mesajım vardı: Nasıl oluyor da Mısırda bir milyon Libyalı göçmen bulunuyordu? Ayrıca hiçbir günahı olmadığı halde Tunusta olduğu gibi hapishanelerde bulunan onbinlerce kadın, çocuk ve erkek? Yeni yöneticilerin bu felakete hızlı bir çözüm bulması gerekiyordu. Fakat yine çirkin yüzlerini açığa çıkardılar ve cevap vermediler. Daha sonra Mart 2013 tarihinde hedef alındım ve bunu takiben Kahire’de hapishaneye girdim.”Seyfü’l İslam ve kurtarma projesi Başta Seyfü’l İslam Kaddafi olmak üzere Albay’ın aile fertleriyle olan temaslarına değinen Kaddafi ed-Dem, bütün siyasi güçlerle temaslarda bulunduğunu ve Seyfü’l İslam ile sürekli bir şekilde iletişim halinde olduğunu söyledi. Kaddafi ed-Dem, temaslarının ailevi mi yoksa daha ziyade siyasi mi olduğuna dair bir soruya, “Öncelikli hedefimiz vatandır. Seyfü’l İslam vatanın bir parçasıdır ve ülkenin yarınına ilişkin bir planı var. Libyada birçok destekçisi bulunuyor. Libyada barış ve güvenliğin sağlanmasında büyük katkılar sağlayabilir. Ayrıca diğer güçlerle, destekçilerimizle ve yoldaşlarımızla görüşmelerde bulunuyoruz” diyerek cevap verdi. Seyfü’l İslam’ın Libya cumhurbaşkanlığı seçimleri için aday olma niyetine değinen Kaddafi ed-Dem, “Aday olmak istediğini söylemiyor, fakat insanlar… Bugünün savaşı kimin yöneteceği meselesi değil, vatanın kurtarılması meselesidir. İktidar mücadelesi için zaman yok. Gemi batıyor. Geminin kurtarılmasının ardından güneş yeniden doğacak ve Libya halkı barış ve hayır vahasına geri dönecek” ifadelerini kullandı. Sözlerini bitirirken, bu ayın sonunda Mekke’de gerçekleştirilecek olan üç zirveye ilişkin umudunu ve iyimserliğini dile getiren Kaddafi ed-Dem, “Başkalarına saygıyı öngören ve milletimizin kendine olan güvenini yeniden kazandıracak cesur kararlar bekliyoruz” dedi.

مشاركة :