İngiltere’nin eski Dışişleri Bakanı Boris Johnson, muhafazakâr milletvekillerinin parti liderlerini seçmek için yaptığı oylamanın ilk turunu, halen yarışta bulunan ve aralarında mevcut Dışişleri Bakanı Jeremy Hunt’ın da olduğu diğer altı adayı büyük bir farkla geride bırakarak önde tamamladı. Fransız haber ajansı (AFP), muhafazakâr milletvekillerinin 313 oyundan 114’ünü alan Johnson’un sözcüsünün, “Sonuçlardan memnunuz tabii. Ancak yarışı kazanmak için daha uzun bir yol var” ifadelerini aktardı. Johnson’ı seçim yarışında 43 oyla Jeremy Hunt, 37 oyla Çevre Bakanı Michael Gove, 27 oyla eski Brexit Bakanı Dominic Raab, 23 milletvekilinin desteğiyle İçişleri Bakanı Sacid Cavid, 20 oyla Matt Hancock ve 19 oyla Uluslararası Kalkınma Bakanı Rory Stewart takip etti. Üç aday ise ikinci tura geçmek için gerekli olan 17 oyu alamadı. Buna göre sadece 11 oy alan Parlamento ile İlişkilerden Sorumlu Bakan Andrea Leadsom, 10 oy olan Göç İşlerinden Sorumlu Eski Devlet Bakanı Mark Harper ve 9 oy olan eski Çalışma Bakanı Esther McVey, yarışı başarısızlıkla tamamladı. Aday elemesi, salı günü yapılacak oylama ile tamamlanacak. Süreç iki aşamadan oluşuyor: Sayıları 313 olan muhafazakâr milletvekilleri öncelikle iki aday kalıncaya dek adayların elenmesini sağlayan bir dizi gizli oylama yapacak. Bir sonraki aşamada Muhafazakâr Parti’nin 160 bin üyesi temmuz ayı sonlarında son iki aday için oy kullanacak. 2003 yılında ABD liderliğinde gerçekleşen işgalin ardından Irak’ı yöneten koalisyonda yönetici yardımcılığı yapan Rory Stewart seçimlere ilişkin yaptığı açıklamada “Sonuçlar, bir sonraki turda birbirine daha yakın olacak” diye konuştu. Seçimleri kazanan isim, iktidarda olmak için yeterli meclis çoğunluğuna sahip partinin liderliğini de üstlenerek başbakan olacak. 2016 referandumunda Brexit zaferinin yapıcılarından olan May hükümetinin eski Dışişleri Bakanı olan 54 yaşındaki Johnson, İngiltere Başbakanlığı koltuğuna oturmaya hiç bu kadar yakın olmamıştı. Koltuk, bu hırslı milletvekilinin çocukluğundan beri olmasa da uzun yıllardır peşinde koştuğu bir hedefti. Johnson, Theresa May’in AB’den çıkışı gerçekleştirmede başarısız olmasının ardından ‘Brexit’in kurtarıcısı’ kartını oynuyor. O kadar ki May’in müzakere yaklaşımını gerekçe göstererek Dışişleri Bakanlığı görevinden bile istifa etti. Yerine geçecek kişi belirlenene kadar görevinde kalacak olan Başbakan, Avrupa Komisyonu ile vardığı çıkış anlaşmasının parlamento tarafından üç kez reddedilmesinin ardından 29 Mart olarak kararlaştırılmış olan Brexit tarihini 31 Ekim’e ertelemek zorunda kaldı. BoJo lakaplı Boris Johnson başbakan olduğunda anlaşmanın olup olmayacağı konusundaki müzakerenin yeniden yapılması halinde İngiltere’yi 31 Ekim’de AB’den çıkaracağının altını çizdi. Bununla birlikte çarşamba günü seçim kampanyası kapsamında yaptığı konuşmada tutumunu yumuşatarak ‘en son’ anlaşmasız bir çıkışa başvuracağını söyledi. Eski Londra Belediye Başkanı konuşmasında, “İşlerin bu şekilde sonuçlanacağını sanmıyorum. Ancak özellikle ekonomi çevrelerini endişelendiren bu senaryonun planlanması gerekecek” ifadelerine yer verdi. Johnson, AB çekilme için daha iyi şartları onaylayana kadar Birleşik Krallık hükümetinin 40 ila 45 milyar euro arasında olduğunu tahmin ettiği Brexit faturasını ödemeyeceği konusunda uyarıda bulundu. Söz konusu tehdit, Avrupa tarafını öfkelendirdi. Nitekim Brüksel, çarşamba günü yaptığı açıklamada ‘anlaşmasız’ bir Brexit’in gerçekleşmesi halinde Londra’nın malî yükümlülüklerini yerine getirmek zorunda kalacağını belirtti. Bu, gelecekteki ticari anlaşmalar konusunda müzakerelerin yeniden başlatılmasının ön koşullarından biriydi. Johnson, her ne kadar hatalarından dolayı muhafazakâr milletvekilleri tarafından suçlansa da Muhafazakâr tabanından büyük bir halk desteği görüyor. Aday, çarşamba günkü konuşmasında saldırgan bir görüntü verdiği için özür dileyerek olabildiğince açık konuşmaya devam edeceğini vurguladı. Brexit, en büyük tehdit olarak kendini gösterirken salı günü resmî olarak başlatılan bu iktidar yarışı, beklenmedik bir tartışmaya sahne oldu: Uyuşturucu kullanımı. En şanslı adaylardan biri olarak görülen Çevre Bakanı Michael Gove, yirmili yaşlarında uyuşturucu kullandığını itiraf etti. Daha önce uyuşturucuya karşı olduğunu açıkça ifade etmiş olmakla birlikte bu durum seçim kampanyasını olumsuz etkiledi. Johnson ise bir gazetecinin kendisine uyuşturucu kullanıp kullanmadığına dair yönelttiği soruyu cevaplamaktan kaçındı. Daha önce GQ dergisine yaptığı açıklamada ise şunları söylemişti: “Sanırım böyle bir şey, ben 19 yaşımdayken birkaç kez oldu. Bu ülke nüfusunun çoğunluğu, bugün yürütülen kampanyaya odaklanmamızı istiyor.” Ancak Johnson’un yanı sıra diğer altı adayın da şansı yüksek. Margaret Thatcher’e olan hayranlığıyla bilinen 49 yaşındaki Sacid Cavid de söz konusu adaylardan biri. Pakistanlı eski bir şoförün oğlu ve eski bir bankacı olan Cavid, 2016’nın haziran ayında referandumunda Brexit’e karşı çıkıyordu. Ancak söz konusu dönemden bu yana AB’ye dair şüpheli tutumlar sergiliyor. Cavid, İskoçya Muhafazakâr Parti Lideri Ruth Davidson tarafından da destekleniyor. AB’ye tamamen şüpheli yaklaşan Dominic Raab ise temmuz ayında Brexit dosyasından sorumlu bakan olarak görevlendirildi. Ancak Avrupa Komisyonu ile varılan çıkış anlaşması konusunda May ile yaşadığı anlaşmazlıktan dolayı dört ay sonra görevinden istifa etti. Oldukça liberal olan 45 yaşındaki milletvekiline göre May’in Brüksel ile vardığından daha iyi bir anlaşma için müzakerelere devam edilmesi ile birlikte İngiltere’nin anlaşmasız olarak AB’den çıkmaya hazırlıklı olması gerekiyor. Plastik kullanımını eleştiren Çevre Bakanı Michael Gove da May hükümetindeki Brexit’in destekçilerine garanti veren bir rol oynadı. Avrupa Komisyonu’nun yeniden müzakereleri onaylaması halinde dahi AB’nin faydası konusunda şüphe duyan Gove, 31 Ekim’de anlaşmasız bir çıkıştan kaçınmak adına Brexit’in yeniden ertelenme talebine hazır gibi görünüyor. Johnson’ın ardından en fazla öne çıkan aday olan 52 yaşındaki mevcut Dışişleri Bakanı Jeremy Hunt, İngiltere’nin AB’de kalması gerektiğini savunuyordu. Hunt, Komisyon’un görüşmelerdeki ‘utanmaz’ muamelesinden ötürü daha sonra bu tutumunu değiştirdi. İyi derecede Japonca bilen eski işadamı her ne kadar “Anlaşmanın olmaması, Brexit’in olmamasından iyidir” ifadelerini kullanmış olsa da daha sonra ekim ayında anlaşmasız bir çıkış için çabalamanın muhafazakârlar için ‘siyasi bir intihar’ olacağını söyledi. AB ile yeniden müzakerenin mümkün olduğu düşüncesini dile getirdi. Muhafazakâr Parti’nin yükselen yıldızlarından biri olan 40 yaşındaki Sağlık Bakanı Hancock’a ise işinde yetkin ve basınla başa çıkmada usta bir siyasetçi olarak bakılıyor. Hükümete 2013 yılında katılan ve kariyer merdivenini hızlı bir şekilde tırmanan Hancock, 2016 referandumu sırasında Brexit’e karşı çıkan bakanlar arasındaydı. Ancak daha sonra tutumunu değiştirerek May’in Brüksel ile vardığı anlaşmayı savunmaya başladı.
مشاركة :