Türkiye ve Rusya Savunma Bakanları, Suriye’de rejim güçlerinin iki ay kadar önce Rusya’nın desteğiyle başlattığı saldırıların devam ettiği İdlib’le ilgili Astana ve Soçi mutabakatlarına bağlılıklarını vurguladılar. Savunma Bakanı Hulusi Akar ve Rus mevkidaşı Sergey Şoygu, önceki akşam gerçekleştirdikleri telefon görüşmesinde ülkelerinin söz konusu mutabakatlara ve İdlib’de istikrarı sağlama kararlılıklarına olan bağlılıklarını yinelediler. Açıklamada, her iki bakanın da Astana ve Soçi mutabakatlarına bağlılığın vurgulandığı görüşmede, başta İdlib olmak üzere bölgede barış, istikrar ve ateşkesin sağlanması için alınması gereken tedbirler hakkında görüş alışverişinde bulundukları belirtildi. Bu arada Suriye rejiminin yakın tarihlerde İdlib ve çevresindeki Türk askeri gözlem noktalarına yönelik saldırılarının ardından Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), Suriye sınırındaki askeri birlikleri desteklemek amacıyla komando takviyesinde bulundu. 26 Nisandan bu yana Rusya’nın desteklediği rejim güçleri ve rejim yanlıları, Astana müzakerelerinin garantörleri (Rusya, Türkiye ve İran) tarafından kabul edilen anlaşma ile oluşturulan “Gerginliği Azaltma Bölgesi”ni hedef alan şiddetli bombardımanlar ve kara operasyonları gerçekleştiriyorlar. Rusya, Türkiye ve İran, Astana anlaşmaları çerçevesinde İdlib ili ve çevresi (kuzeybatısındaki Halep, Hama ve Lazkiyenin bazı bölümleri) 5 Mayıs 2017de “Gerginliği Azaltma Bölgesi” ilan edildi. İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi, aralarında rejim tarafından geri alınan şehir ve köylerde yerlerinden edilenlerin de bulunduğu 4 milyon sivile ev sahipliği yapıyor.“Gözlem noktalarına yapılan saldırılara göz yummayacağız” Öte yandan geçtiğimiz Perşembe günü İdlib yakınlarındaki Türk gözlem noktalarından birinin hedef alındığı ve üç askerin yaralandığını bildirildi. Türkiye, rejim güçleri tarafından Suriye’deki Türk gözlem noktalarına yapılan saldırılara göz yummayacağını açıkladı. Suriye rejimi, Dışişleri Bakanı Velid el-Muallim’in ağzından Türkiye ile askeri bir çatışma içine girme niyetinde olmadığı açıklamasında bulunarak Suriye topraklarındaki tüm yabancı güçlerin derhal geri çekilmesi çağrısında bulundu. Muallim’in açıklamasında, İdlib’in Suriye toprağı olduğu ve rejimin burayı kontrol altına alana kadar durmayacağı vurgulandı. İlgili bağlamda Türk köşe yazarı Semih İdiz, Türkiyenin İdlib’e olan özel ilgisinin, yalnızca kendisine sadık grupların bu bölgede yoğun olarak bulunmasından kaynaklanmadığını aynı zamanda, Halk Savunma Birliklerinin (YPG) Suriye’nin kuzeyinde yayılma niyetleriyle ilgili olduğunu belirtti. SigmaTurkey adlı internet sitesinde yayınlanan yazısında İdiz, Ankara’nın ABD’nin Fırat’ın doğusunu kontrol etmesinin Kürt unsurlarına zaman sağladığını ve ABD desteği ve koruması altında kazanımlarını pekiştireceklerini anladığını belirtti. Türkiye’nin Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarıyla Suriyenin kuzeyine askeri olarak ayak basmayı başardığını söyleyen İdiz, ABD ve Rusya’nın buna daha çok pragmatik nedenlerden dolayı izin verdiğini, ancak Türkiye’nin, hem Washington hem de Moskova’nın karşı çıkması nedeniyle YPG unsurlarını bölgeden püskürtmek için askeri varlığını genişletemediğini söyledi. Astana ve Soçi süreçlerinde Rusya ile yapılan anlaşmalara göre Türkiye, İdlib’de sınırlı bir askeri varlık elde edebildi. Ancak son gelişmeler, bu varlığı “hem bir hediye hem de bir lanet” haline getirdi. Türkiye’nin uzun zamandır ABD destekli YPG unsurlarıyla savaşmak üzere Münbiç ve Fırat Nehrinin doğusundaki bölgelere ilerleme tehdidinde bulunduğuna dikkati çeken İdiz, bu tehditlerin gerçekleşmemesinin yanı sıra Türkiye’nin uzun Suriye sınırı boyunca Suriye tarafında 20 ila 30 kilometre derinliğe uzanan güvenli bir bölgenin özel kontrolünü sağlama fikrine dikkati çekti. Türkiye söz konusu bu bölgeye Suriyeli mültecileri yerleştirmek istiyor. Washington bu fikri kabul ediyor, ancak fikri henüz kabul etmeyen Moskova ile pazarlıklar devam ediyor.İdiz yazısına şöyle devam etti; “ABDnin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey konuyla ilgili konuşmalarının çoğunda ABD’nin, Türkiye tarafından kontrol edilen bir alan kurulmasına razı olmadığını ve bölgede Türkiye’nin bir katılımı olsa dahi, ana kontrolün kendisinde olmasını istediğini söylüyor” Washington’ın bulunduğu bölgede Türkiye’nin güvenliğini korunmasına katkıda bulunacağını söylediğine dikkati çeken İdiz, ancak Türkiye’nin ABD’nin asıl amacının YPG’yi Türkiyeye karşı korumak olduğuna inandığını ve Washington’ın YPG unsurlarına sempatisinin bir sır olmadığını kaydetti. Türkiye’nin YPG’ye yönelik tehditlerine rağmen edindikleri kazançları pekiştirmelerini engelleyemeyeceğini vurgulayan İdiz, bu nedenle Türkiye’nin ABD’nin yaptırım uygulama riskine rağmen askeri harekâttan başka seçeneği olmadığını söyledi. Ankara’nın temel kaygısının Suriye’nin kuzeyinde Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) modelinde bir bölge kurulması olduğuna işaret eden İdiz, Esed rejiminin buna izin vermeyeceği ve Moskova’nın da desteklemeyeceği için böyle bir şeyin gerçekleşmesinin mümkün olmayacağını vurguladı. Öte yandan üst düzey Rus yetkililer, (Türkiye’nin sınıflandırdığı gibi) YPG’yi bir terör örgütü olarak görmediklerini söylediler. Rus yetkililer, YPG ile ilişkili kişilerin Suriye müzakerelerine katılabileceğini belirtirken Moskova, Suriye rejimi ve YPG arasında diyalog başlatılması ve iki tarafın da Suriyeli Kürtlerin geleceği konusunda müzakere edilen bir anlaşmaya ulaşmaları çağırısında bulunuyor. Moskova şuan İdlib’in büyük bir bölümünü kontrol eden radikal gruplar konusunda YPG’den daha fazla endişe duyuyor. Öyle ki Rusya, Halep yakınlarındaki Tel Rıfat köyünde konuşlu YPG unsurlarını Türkiyeden koruyor. İdiz’e göre Suriye Özel Temsilcisi Jeffrey’in açıklamalarına bakıldığında Washington, Esed’in iktidarda kalması için Suriyeli Kürtlere siyasi haklar vermeyi garanti altına alarak kabul edilebilir bir uzlaşıya karşı çıkamayacak gibi görünüyor ve bu durum Türkiye’yi endişelendiriyor.
مشاركة :