Suriye’nin Kamışlı kentine bağlı Amude ilçesinde, 15 ülkeden gazeteci, akademisyen, siyasetçi ve araştırmacılardan yüze yakın kişinin katıldığı DEAŞ konulu uluslararası forum dün sona erdi. Rojava Stratejik Araştırmalar Merkezi (NRLS) tarafından düzenlenen forumda, DEAŞ üyelerinin işlediği suçlar ve Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) örgüte karşı mücadeledeki rolünün yanı sıra kadın ve çocuklara yönelik hak ihlallerine ilişkin Kürtçe, Arapça ve İngilizce broşürler dağıtıldı. Katılımcılar DEAŞ’ın askeri ve coğrafi varlığının sona bulmasının ardından bölge yönetimi için muhtemel siyasi senaryoları ele alırken, savaşın bitmesine karşın örgütün uyuyan hücreleri kullanarak bölgedeki güvenliği tehdit etmeye devam ettiğine dikkati çektiler. NRLS yönetiminden Leyla Suvvar, forumun DEAŞ ideolojisiyle mücadelede izlenecek stratejinin belirlenmesini amaçladığını ifade etti. Suvvar, “DEAŞ’ın fikirleriyle mücadele etmek, kaynağını ve zihniyetini kurutmak ve örgütün faaliyetlerinden zarar görenlerin zararlarının tazmini için uygun çözüm ve önerileri görüştük. Ayrıca SDG’nin elindeki DEAŞ esirlerinin akıbetini de ele aldık” dedi. Forumda yer alan katılımcılar, yaptıkları sunumlarla DEAŞ’ın başta bölge ekonomisine ve sosyolojik yapıya verdiği tahribatlara ışık tuttular. Katılımcılar, DEAŞ’a doğrudan veya dolaylı bölgesel yardımların ve aktarılan fonların bölgenin ekonomi siyasetinde yol açtığı yıkıcı etkilere dikkat çektiler. Halep Üniversitesi Eski Ekonomi Profesörü Dr. Ahmed Yusuf, yaptığı sunumda DEAŞ’ın bölgedeki kontrolü elinde tuttuğu dönemde yıllık gelirinin 3 milyar dolara ulaştığını söyledi. Yusuf, örgütün kaçırma, soygun, yağmalama ve vergilerle birlikte kasasına giren 500 milyon doların yanında, bankalardan da 425 milyon dolar yağmaladığını ifade etti. Yusuf, sunumu sırasında, “Örgütün kontrolündeki gaz ve çimento fabrikalarından elde edilen gelirlerin yanı sıra günlük petrol geliri de 2 ila 3 milyon dolara arasında değişiyordu” diye konuştu. ABD liderliğindeki Uluslararası koalisyonun desteklediği Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) DEAŞ’ın son kalesi Bağuz’a başlattığı saldırı sonrası on binlerce kişi Suriye’nin kuzeydoğusundaki Haseke’de bulunan El Hol Kampı’na kaçmıştı. 73 bin kişinin kaldığı kampta aşırılık yanlısı örgüte bağlı olanların yaklaşık 6 bin, bunlar arasında da yabancı uyruklu savaşçıların yaklaşık bin kişi olduğu belirtiliyor. Uluslararası forumda ayrıca DEAŞ üyelerinin yargılanması hususu da masaya yatırıldı. Paris Üniversitesi Hukuk Danışmanı ve Fransız Ceza Hukuku Ansiklopedisi Bilimsel Direktörü Dominique Anschip, örgüt mensuplarının yargılanması için en uygun adresin uluslararası mahkemeler olduğunu ifade etti. Anschip, “Yargılama noktasında istifade edilebilecek iki BM kararı bulunuyor. Bunlar, 2014 ve 2015’te yayınlanan 721 ve 2149 sayılı kararlar. Bu iki karar teröristlere yönelik kovuşturmanın uluslararası koalisyonun sorumluluğunda olduğunu kabul ediyor” diye konuştu. Anschip, ayrıca bu yargılamaların yapılabilmesi için özel bir uluslararası mahkemenin kurulmasının da imkansız olmadığını ifade etti.“Askeri başarı tek başına yeterli değildir” İskenderiyye Üniversitesi Siyasi Tarih Profesörü Dr. Celal Zennati, DEAŞ’a karşı askeri alanda kazanılan başarıların tek başına yeterli olmadığını, bu başarının toplumsal yönünün de ihmal edilmemesi gerektiğini ifade etti. “DEAŞ’ın askeri olarak yenilgiye uğratılması örgütün tamamen son bulduğu anlamına gelmez. Bilakis örgüt uyuyan hücreler aracılığıyla varlığını sürdürmekte” diyen Zennati, bu unsurların yargılamasının suçu işledikleri bölgede ve BM gözetiminde yapılması önerisinde bulundu. Eski ABD Temsilciler Meclisi Üyesi Cumhuriyetçi Thomas Garrett, forumda yaptığı konuşmada, DEAŞ örgütünün bölgedeki azınlıklara yönelik düzenlediği saldırılarla bu toplulukların varlığını ortadan kaldırmayı ve bölgeden göç etmelerini hedeflediğini söyledi.
مشاركة :