Yemen krizinin ortasında, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) üstlendiği geniş faaliyetler dolayısıyla koalisyonun birçok ülkeyi kapsamasına rağmen medya organları aracılığıyla insanların yanında yalnızca Suudi Arabistan ve BAE’nin olduğu görülüyor. Bu durumda ise Riyad ve Abu Dabi’nin, milislerin Körfez bahçesine girmesini engellemek için ateş altına girdiği göze çarpıyor. Husilerin meşruiyete yönelik darbesinden önce (Yemen ile en uzun sınıra sahip olan) Suudi Arabistan, içeride nelerin yaşanıp bittiğini yakından takip ediyordu. Öyle ki Yemen’deki herhangi bir kıvılcım kendisini de ilgilendiriyordu ve Husilerin olası bir hedefi bölgedeki en büyük milis hareketliliğine sahip İran’ın hedefiydi. Suudi Arabistan, Yemen’in siyasi tarihindeki en önemli nokta sayılan Yemen’deki diyalog sonuçlarını büyük bir önemle takip ederek, daha sonra memnuniyetini dile getirdi. Zira reform grubu, sosyalistler ve Yemen’in tüm taraflarından isimlerle konferans düzenleyerek Birleşmiş Milletler (BM) himayesinde çalıştı. Husiler ve beraberlerindeki Nasırcılar, bu nurun ışık olmasını istemedi. Aksine bu nur, başkent Sana’ya ve Cumhuriyet Muhafızlarıyla kapsamlı bir çatışmaya girmeden önce yedi aydır Yemen siyasetindeki savaşı ateşlemek için kıvılcım olarak sömürüldü. Devlet Başkanı Mansur Hadi’yi alabora ettiler, sarayında rehin tuttular, Savunma Bakanını kaçırdılar, siyasi unsurları öldürdüler ve partileri kovaladılar. Tüm bunlar sadece, bir yıldırma girişimiydi ve Suudi Arabistan tarafından takip ediliyordu. Çünkü herhangi bir ülkenin güvenliği, çevresi güvenli olmadan yüksek düzeyde olamazdı ve güvenlik faaliyetleri de müdahale ile değil, barış ile sağlanırdı. Husilerin, Eylül 2014’teki darbelerine rağmen Körfez ülkeleri, “Kararlılık Fırtınası” operasyonu öncesinde 7 aydan uzun bir süre ulusal diyalog sonuçlarına bağlılık çağrısı yaptı. Ancak 2015 yılının başlarında Husiler, “cumhuriyet işlerini yönetmek için devrimci komitesi, Temsilciler Meclisinin dağılması ve 500’den fazla üyeden oluşan geçici bir konsey oluşturulmasının” yanı sıra meşru bir liderin yokluğunda, beş üyeli bir Başkanlık Konseyi kurulmasını içeren “anayasal deklarasyon” ilan etti. Suudi Arabistan ve beraberinde BAE, cumhuriyetin işgali yoluyla Yemen’deki Husi darbecilere karşı savaşa girmedi. Ancak meşru Yemen Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi’nin talebi üzerine Arap koalisyonuyla dahil oldu. Yemen Cumhurbaşkanı tarafından Mart 2015’te ortaya koyulan bir proje kapsamında, Kral Selman ve Körfez ülkelerine Husilerin düşmanlıklarını durdurmak için yardım çağrısı yapıldı. Bu durum, Husilerin Yemen düşmanlığını, devlet kuruluşlarını işgalini ve Mansur Hadi’nin Sana’da zorunlu ikamet hapsinde tutulması nedeniyle Kararlılık Fırtınası operasyonu başlamadan önceki boşluktan, Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerine yönelik bir Yemen mesajı değildi. Bunların yanı sıra Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri, Şubat ayı ortalarında Güvenlik Konseyi’ne bir bildiri sunmaya çağrıldı. Aynı şekilde Husilerin başkent Sana’yı ele geçirmesi sonrasında Yemen’de güç kullanımına izin veren BM tüzüğünün yedinci maddesi uyarınca karar alınması çağrısı yapıldı. Daha sonra Kararlılık Fırtınası sona erdi ve Suudi Arabistan ile koalisyon, 35 gün sonra “Umuda Dönüş” operasyonunun başladığını duyurdu. Durum, Suudi Arabistan, BAE ve beraberlerindeki Arapların savaşa girmediğini doğrularken, her aşamada Yemen barışının hedeflendiği vurgulandı. Umuda Dönüş operasyonunun başlamasıyla birlikte Suudi Arabistan ve BAE, Yemen’deki krizin çözümü için siyasi eyleme destek vermeyi sürdürdü. Riyad ve Arap müttefikleri, Nisan 2016’da Kuveyt’teki Yemen toplantısının (meşruiyet ve darbeciler), Yemen’deki yaşamı daha fazla ileriye götürmesini arzu ediyordu. Kuveyt istişareleri, 3 aydan uzun bir süre devam etti. Meşruiyet, sivilleri Husi milislerin felaketlerinden kurtarmak için barışçıl bir sonuca ulaşma umuduyla darbecilerle bir araya geldi. Ancak Husiler, buna uymayacaklarını belirterek, saflarına unsur toplamaya ve saldırılarını sürdürmeye devam etti. Öte yandan savaşın, Suudi Arabistan ve BAE’nin bir yaklaşımı olmaması dolayısıyla Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad, 17- 18 Mayıs 2015 tarihlerinde “Yemen’i kurtarma ve federal bir devlet inşa etme” sloganı altında, farklı güç ve partilerden en az 300 Yemenlinin katılımıyla bir Yemen diyaloğu konferansına ev sahipliği yaptı. Konferansın ardından, “Husi darbesinin reddedildiği, yağmalanan silahların geri alınması, devlet makamlarının tüm Yemen topraklarına yayılması, siyasi sürece devam edilmesi, Körfez inisiyatifi uyarınca bir federal devletin inşa edilmesini” içeren bir “Riyad Vesikası” yayınlandı. Sağlanan yardımlar ise hiçbir şekilde askıya alınmadı. Yemen’e yalnızca 4 yılda 18 milyar doların üstünde yardım yapıldı. Yemen’in kalkınması ve yeniden yapılandırılması için bir program başlatıldı. Askeri harekat, bir gün sona erecek, bu kaçınılmaz. Yemen meşruiyetini destekleyen koalisyon ülkelerinin “önce barış” stratejisi uyarınca bu durum, herhangi bir yere hareket etmek içinse sahada güce ihtiyaç duyuyor.
مشاركة :