Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı: Kutsallarımızı ve egemenliğimizi savunmakta tereddüt etmeyiz

  • 9/28/2019
  • 00:00
  • 9
  • 0
  • 0
news-picture

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı İbrahim Abdulaziz el-Assaf, Saudi Aramconun Abkayk (Abqaiq) ve Huraystaki (Khurais) petrol tesislerine düzenlenen saldırılardan İran’ı sorumlu tutarken, saldırıların, yasaları açıkça ihlal eden uluslararası barış ve güvenliğe zarar veren bir eylem olduğunu ifade etti. Bakan Assaf, ülkesinin “kutsallarını ve egemenliğini” savunmakta asla tereddüt etmeyeceğini dile getirdi. Dışişleri Bakanı Assaf, New Yorkta düzenlenen 74. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda konuşma yaptı. Assaf konuşmasına, fakirlik, salgın hastalıklar, iklim değişikliği, kitle imha silahlarının yayılması gibi dünyanın karşılaştığı ekonomik ve sosyal zorluklar karşısında Suudi Arabistan’ın tutumu, vizyonu, rolü ve çabalarından bahsetti. Suudi Arabistan’ın çeşitli alanlarda ekonomik ilerlemelere ve reformlara tanıklık ettiğini, aşırılığı reddedip ileri ve yenilikçi bir topluma ulaşmak isteyerek İslam dininin vizyonunu takip ettiğini belirtti. Assaf, 14 Eylül’de petrol tesislerine yapılan saldırıların üretimde günde 5,7 milyon varile eşdeğer olan yaklaşık yüzde 50’lik bir düşüşe neden olduğunu belirterek, bölgenin ve dünyanın güvenliğini, istikrarını ve refahını tehdit eden bu saldırılar karşısında herkesin ortak hareket etmesi gerektiğini vurguladı. Aynı zamanda uluslararası yasa ve geleneklerin alenen ihlali olan bu saldırının barışa ve güvenliğe yönelik olduğunu ifade etti. Suudi Arabistan’ın söz konusu saldırıların faillerini bildiğini ifade eden Assaf, bunların Haziran ve Temmuz ayında Umman Körfezi’ndeki ticari tankerlere saldıranlarla aynı kişiler olduğunu söyledi. Assaf bu kişilerin, Suudi Arabistan’ı ve halkını yalnızca yıkıcı gündemlerini gerçekleştirebileceği bir arena olarak gördüklerini ancak bu amaçlarına asla ulaşamayacaklarını ifade etti. Dışişleri Bakanı Assaf, “Biz faaliyetlerine hala devam eden bu rejimi kırk yıldır çok iyi biliyoruz. Onlar bombalamak, yıkmak ve suikast gerçekleştirmekten başka bir şey bilmiyor. Bu rejim, kurulduğundan beri hem Suudi Arabistan, Bahreyn, Kuveyt, Lübnan gibi Arap ülkelerinde hem de Avrupa ülkelerinde terör eylemleri yürütüyor. Aynı rejim, 1989 ve 1990 yıllarında Tayland ve Arabistan’daki birkaç diplomata ve 2011’de Karaçi’deki bir Suudi’ye suikast düzenledi. Yine aynı rejim, 2005’te Beyrut’un kalbinde Lübnan eski Başbakanı Refik el-Hariri’nin ölümüne sebep oldu. Bunlarla beraber hala daha Danimarka ve Fransa’da terör girişimlerine devam ediyor. Yemen, Suriye, Irak, Lübnan ve diğer yerlerde de bu rejimin terörist yaklaşımlarını hala görüyoruz” ifadelerinde bulundu. Son saldırıların İran rejiminin doğasını tüm dünyaya gösterdiğini ifade eden Assaf, tüm dünyanın bu rejimin terörist davranışlarını sona erdirmek için tarihi ve ahlaki bir sorumluluk üstlenmesi gerektiğini vurguladı. İran’ın yapılan kısmi anlaşmalar yoluyla özellikle son dört yıldaki düşmanca faaliyetlerini sürdürüp arttırmaya devam ettiği uyarısında bulunan Assaf, bu “eli kanlı” rejimin, kısmi anlaşmalar imzalayarak, yaptırımları kaldırarak ya da başarısızlığı kanıtlanan bir anlaşmaya geri dönerek ılımlılık yaratacağına ve dünyanın rejimin kötülüklerinden arınacağına inanan herkesi tehdit ettiğini belirtti. BM’nin İran rejiminin 2216 ve 2231 sayılı Güvenlik Konseyi kararlarını ihlal ederek Yemen’deki Husi milisleri desteklediğine değinen Assaf, “Delil isteyen, uluslararası kararları ihlal edip Yemen’deki siyasi çözümü engelleyenlerin kim olduklarına baksın” dedi. Assaf, İran rejiminin terör faaliyetlerini finanse etmek için nükleer anlaşmadan elde edilen maddi getiriyi kullandığını ifade ederek, rejime yönelik finansman kaynakları kurutulduğu takdirde İran’ın Yemen’deki milisleri desteklemeyi, balistik füzeler geliştirmeyi ve bölgeyle beraber tüm dünyayı istikrarsızlaştırmayı bırakacağını belirtti. Assaf, “İran rejiminin iki seçeneği var. Ya uluslararası yasalara saygı duyan normal bir devlet olacak ya da tüm baskı ve caydırma tekniklerini kullanan tek bir uluslararası tutum ile karşılaşacak” dedi. Dışişleri Bakanı Assaf, “Benim ülkem, Haremeyn-i Şerifeyn’in toprakları ve Müslümanların kıblesidir. Bir gün bile savaşa ev sahipliği yapmamıştır. Ancak kutsallarını ve egemenliği savunmakta da bir an bile tereddüt etmeyecektir” diyerek konuşmasını sonlandırdı. Suudi Dışişleri Bakanı dün New York’ta Arjantin Dışişleri Bakanı Jorge Faurie, Hollanda Dışişleri Bakanı Stef Blok, Tayland Dışişleri Bakanı Don Pramudwinai ve BM Yakın Doğudaki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) Genel Komiseri Pierre Krähenbühl dâhil olmak üzere birçok yetkili ile görüşme gerçekleştirdi. Her bir görüşmede ortak ilgi konuları tartışıldı. Aynı zamanda Assaf, İslam İşbirliği Teşkilatı ülkelerinin yıllık koordinasyon toplantısına ve Sudanlı üst düzey bir heyetle düzenlenen etkinliğe katıldı. Suudi Arabistan Dış İlişkilerden Sorumlu Devlet Bakanı Adil el-Cubeyr ise dün ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ile bir araya geldi. İki bakan, Riyad ve Washington arasındaki ilişkiler ve bölgesel gelişmeleri ele aldı. Burkina Faso Devlet Başkanı Roch Marc Christian Kabore ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti Devlet Başkanı Felix Tshisekedi de BM Genel Kurulu toplantılarında Bakan Cubeyr ile bir araya gelerek önemli görüşmeler gerçekleştirdi.

مشاركة :