Cezayirin tekerleği icat etmesine gerek yok!

  • 10/4/2019
  • 00:00
  • 3
  • 0
  • 0
news-picture

Cezayir’in tekerleği icat etmesine gerek yok! Cezayir halk hareketindeki kardeşlerimizin şu ünlü kurala dikkat etmeleri en büyük umudum; “Bir şeyin aynısını ikinci kez yapıp birinci kez aldığın sonuçtan farklı bir sonuç bekleyemezsin.” Bu kural, kasıtlı olmasa da halk hareketlerinde takip ettikleri politikaya tam anlamıyla uyuyor. Peki Cezayir halk hareketi aktivistlerinin yaptıkları şu şey ve zamanla karşı karşıya kalabilecekleri o sonuç nedir? Yaptıkları şey, Devlet Başkanı Abdulaziz Buteflika’nın 2 Nisan’da istifa etmesinden bu yana ardı ardına 32 haftadır her cuma sabahı başkent Cezayir’de gösteriler düzenlemek. Hatta daha zamanını verecek olursak, gösteriler, Buteflika’nın istifasından yaklaşık 2 ay önce başlamıştı. Sonuç; aktivistlerin sonunda bizim Kahire’de ulaştığımız sonucun aynısına ulaşmaları ihtimalidir. Mısır’da 25 Ocak 2011’den sonra haftalar çoğaldı. Şu cuma bu cuma gibi çeşit çeşit adlar alıp devam etti. Ama sonra gösterilere katılan gruplar yavaş yavaş dağıldı. Yeni gösteriler yapamayacak ve yeni adlar bulamayacak hale gelindi. Ancak o zaman bizim zavallı aktivistlerimiz devrimin kendilerinden çalınmış olduğunu keşfetti. Başkalarının eline geçtiğini, siyasal İslam’ın kendisini gaspettiğini ve iş işten geçmiş olduğunu gördüler. 2011 yılından 2012 yılının ortalarına kadar bunlar yaşandı. Genel seçimlerin ardından da cumhurbaşkanlığı seçimleri yapıldığında, Müslüman Kardeşler hazır bir şekilde seçimleri bekliyordu. Çünkü aktivistlerin meydanlarda geçirdiği 1.5 yıl boyunca seçimlere çok iyi hazırlanmış, kendisini ve seçmenini sandığa hazırlamış ve her şeyi ayarlamıştı. Masum aktivistlerimiz ise bu süre içerisinde bir cumadan çıkıp öbür cumaya hazırlanmak, kendisine bir ad ve slogan seçmek ile meşgullerdi. Her şey olup bittiğinde Mısırlılar, 2013 yılında devrimlerini ve onun da öncesinde ülkelerini geri almak için bir devrim daha yapmak ve yeniden meydanlara dökülmek zorunda kaldı. Elbette bunlar bedelsiz değildi. Herhalükarda ödenmesi gereken bedeli ödemişlerdi. Hiç kimsenin Cezayirlilerin de aynı yoldan yürümelerini istemediğinden eminim. Halkların hayatlarında elde ettikleri insani deneyimlerin değeri, ders almak isteyen herkese açık olmasıdır. Böylece bir halk, kendisinden önce bir başka halkın deneyimlediği şeyi tekrar etme hatasına düşmez, çünkü sonucun neredeyse aynı olacağı bellidir. Barış Toplumu Hareketi Partisi’nin geçici Cumhurbaşkanı Abdulkadir bin Salih’in 12 Aralık’ta düzenlenmesi çağrısında bulunduğu seçimlere hazırlandığını okuduğumda, partinin bölgedeki devrimlerin deneyimlerinden yararlandığını ve alması gereken dersleri aldığını hissettim. Devrimci gençler ise tam aksine gerekli dersleri almamış görünüyorlar. Çünkü hala devrimin saflığına tutunmakta ısrar ediyor ve hedeflerine ulaşma yolunda ona güveniyorlar. Barış Toplumu Hareketi, Cezayir’in en büyük İslami eğilimli partisi. Halihazırda 432 milletvekilinden oluşan mecliste 34 milletvekili bulunuyor. Cumhurbaşkanlığı seçimleri için aday gösterip göstermeyeceği meselesini görüşmek için birkaç gün önce, Şura Meclisi’ni toplayan parti, toplantıdan sonra yayınladığı bildiride, normal cumhurbaşkanlığı seçimleri için gereken atmosfer mevcut olmadığı için seçim yarışında yer almayacağını ve aday göstermeyeceğini açıkladı. Barış Toplumu Hareketi Partisi, her Arabın kalbinde ayrı bir yeri olan Cezayir’de İslami eğilimli tek parti değil. Onun dışında İslami eğilimli partiler de var. Ancak kendisi meclisteki temsil gücü, sokaktaki varlığı, her seçimde bunları kullanma ve istihdam etme yeteneği ile bu partilerin en güçlüsü. Partinin yayınladığı bildiride bir noktaya daha dikkat etmemiz gerekiyor. O da partinin seçimlerde belirli bir adayı mı destekleyeceği yoksa üyelerini istedikleri adayı seçme konusunda özgür mü bırakacağını belirtmemiş olmasıdır. Başlayacağı tarih ile aramızda hala 60 gün bulunan yarışta diğer adaylara yönelik tutumunu açıklaması için vakit daha erken. Dolayısıla karar vermek için adayların isimlerinin yer alacağı nihai listenin açıklanmasını bekliyor olabilir. Halihazırda Cezayir’in siyasi sahnesini takip eden herkes; başka gruplar seçimlere hazırlanmak, desteklenmeye uygun adayı seçmek ve onu cumhurbaşkanlığı sarayına ulaştırmakla meşgul olurken, devrimci gençlerin bundan sonraki haftalarda bunlar yerine gösteriler düzenlemek ile meşgul olmalarından korkuyor. Herkesin korktuğu bir başka durum da Barış Toplumu Hareketi’nin oturduğu yerden adaylar borsasını takip etmesi, sonra da diğer İslami eğilimli partiler ile birlikte belirli bir adayı desteklemeye karar vermesidir. Tunus’taki Nahda Partisi’nin Munsif Marzuki’yi gizliden desteklemesi ve kazanmasını sağlaması gibi bu partilerde hangi adayı desteklediklerini açıkça deklare etmeyip, üyelerine gönderecekleri bir iç genelge ile gizlice bir adayı destekleyebilirler. Barış Hareketi Partisi bu haftanın başında Şura Meclisi’ni topladığında, önlerinde 3 seçenek olduğunu açıkladı. Bunlar; lideri Abderrazak Makri’yi aday göstermek, seçimleri boykot etmek, parti mensuplarını uygun olduğunu düşündükleri adayı seçme konusunda özgür bırakmak. Şeklen ikinci seçenek kazanmış gibi görünse de içerik olarak aslında üçüncü seçenek kazandı. Ancak bu daha açıklanmadı. Çünkü partinin mensuplarını istediklerini seçmekte özgür bıraktığı hikayesinin açıklanmayan şeyler için bir örtü olarak kullanılacağı ve aslında gerçeklerin başka olduğu kanıtlandı. Bir zamanlar Habib Burgiba, Cezayir’in doğu sınırlarında durarak inandığı siyasi bir ilkeden bahsetmişti. Bu ilke, iki kelimeden ibaretti; Al ve ver. Burgiba bu sözleri farkılı bir bağlamda söylemiş olsa da Cezayir’in devrimci durumu için de kullanılmasının yararlı olacağını düşünüyorum. Çünkü bu yılın başında başlattıkları gösterilerde devrimcilerin talebi Buteflika’nın aday olmamasıydı. Nitekim istediklerini elde ettiler. Buteflika istifa ederek, seçim yarışından çekildi. Ancak daha sonra öne sürdükleri, meşru olduğuna inandıkları, bu nedenle gerçekleşmesi için mücadele ettikleri taleplerin gerçekleşme yeri belki de sokak ve meydanlar değil başka bir yerdir. Tam olarak seçim sandıkları. Bu sözlerin amacı hiçbir şekilde devam eden hareketin aktivistlerinin seçimlerini, Cezayirlilerin değişim isteklerini ipotek altına almak değildir. Çünkü en nihayetinde bu sadece Cezayirlilerin meselesidir. Ancak halk hareketine önderlik edenlerin de bölgede hala Arap Baharı olarak adlandırılan olaylardan çıkarılan dersleri göz ardı etmemeleri gerekir. Bu deneyimleri yaşayan bizlerin görevi de kendi deneyimimizin bize kazandırdığı farkındalığı Cezayirlilere bütün boyutları ile aktarmaktır. Bu satırların amacı; Cezayir’de tekerleğin yeniden icat edilmesine gerek olmadığını göstermektir. Arap dünyasının içinde bulunduğu durumda tekerlek zaten Arap Baharı ortamında icat edildi. Dolayısıyla Cezayir’in bunu bir kez daha icat etmesine, istikrar ve güvenliğini kaybedip geri almak için bedel ödemesine gerek yok!

مشاركة :