Bir dostum bana Lübnan’da birkaç gündür devam eden son olaylar, bütün siyasi sembollere kızgın ve onlardan hemen gitmelerini talep eden halk gösterileri ile ilgili ne düşündüğümü sordu. Bu sorunun doğal ve açık yanıtı; ekonomik durumun ve hayat koşullarının tahammül edilemez bir hale gelmesinden ve bardağın taşmasının ardından halkın öfkesini ve tepkisini gösterdiğidir. Ancak bazı Lübnanlı dostlarım ve tanıdıklarım ile konuştuktan sonra nedenlerin çok daha ciddi ve derin olduğu kanaatine vardım. Lübnanlılar, güzel Lübnan düşünce ve projelerinin, kimlik eksenli olmayan, bütün din ve mezheplere kucak açan sivil bir devlet hayallerinin yok olduğunu düşünüyorlar. Bir zamanlar bölgenin bilim ve özgürlük feneri olan Lübnan’da, sivil siyasi söylem (en azından dışarıdan böyle görünen) zamanla grupçu, başka bir dış rejime bağlı, gücünü milis bir güçten alan bir lider tarafından televizyon ekranlarından silah ile yönetilir hale geldiğini hissediyorlar. Bu mezhepçi liderin rakiplerini korkutmak, üyesi olan suçluları ve şüpheli ticari faaliyetlerini korumak için bu milis güçlerini kullandığını biliyorlar. Bu onurlu her Lübnanlı için utanç verici ve kabul edilemez bir şeydir. Lübnan’da bir yanda Cumhurbaşkanı Avn’ın görev süresinin sona ermesinden sonra yerini damadına “miras” bırakması ve Meclis Başkanı’nın ilelebed görevinde kalması projesi için hazırlıklar bir süredir özenle yürütülüyor. Diğer yanda ise ülkede tam bir ekonomik başarısızlık ve terör örgütü Hizbullah’ın finansmanı ile bağlantılı oldukları için daha önce görülmemiş ekonomik yaptırımlara maruz kalmak ile tehditlerle yüz yüze olan bankalar bulunuyor. Düzenli bir şekilde çöplerin toplanması için bile otoritesini ve yetkilerini kullanamayan herhangi bir devletin siyasi olarak kendisini kurtarmaya da gücünün yetmeyecektir. Yurt dışında ekonomik olarak başarılı olan ve fark yaratan Lübnanlılar için ülkelerinin istisnasız bütün alanlarda tam anlamıyla başarısız olduğunu görmek büyük bir üzüntü kaynağı. Sorunların çözümü için özgürlük tek başına yeterli değil. Lübnan’ın bir yolsuzluk yasasına ve bunu uygulayacak güçü bir devlete ihtiyacı var ama açıkça görüldüğü gibi Lübnan’da böyle bir devlet yok. Aslında Lübnan olaylarını karşıt devrim olarak tanımlamak doğru bir tanım olabilir. Çünkü 14 Mart 2005 yılında halk, politikacılara bir fırsat vermişti. Ama kendilerine tanıdığı ve başarısızlıkla sonuçlanan 15 yılın ardından bugün halk, onlardan hesap sormaya karar verdi. Lübnan’da halk rejimi düşürmek istemiyor. Çünkü zaten mevcut değil. Fiili olarak sona ermiş bulunuyor. Halk aslında Mezhebi ve dini grupçuluğun ve yolsuzluğun öldürdüğü “Güzel Lübnan” hayalini canlandırmak için rejimi canlandırmak istiyor. Lübnan sokaklarında görülen ve yaşanan öfkenin birçok önemli nedeni var. Ancak karşısında komşu Suriye’deki diktatör rejime destek olarak halk devriminin bastırılmasına katkıda bulunan silahlı bir örgütün liderlik ettiği bir siyasi sistem bulunuyor. Lübnan halkının karşı karşı olduğu meydan okuma hiç de kolay değil. Ancak daha da önemlisi halk hareketinin başarısında yatıyor. O başarı mevcut siyasi sistemin maskesini düşürüp gerçek yüzünü ortaya çıkarmış ve Lübnan’daki siyasi sistemin son kullanma tarihinin dolduğunu göstermiş olmasıdır.
مشاركة :