Saad bin Tifle el-Acmi- Kuveyt’in eski Enformasyon Bakanı* BütünTürkiye, her yıl 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı kutlar. Bu yıl, 96. yıldönümü kutlanan Cumhuriyet Bayramı geçen salı gününe denk geldi. Bütün Türkiye’de büyük bir coşku ile kutlandı. 29 Ekim,Türkiye’nin resmi tatil günlerinden biri. Ondan bir önceki günde ülkedeki bütün devlet kurumları, okullar ve üniversiteler yarım gün tatil yaparlar. Bu günde bütün Türk şehirlerinde düzenlenen büyük halk yürüyüşleri düzenlenir. Bu yürüyüşlerin belki de en büyüğü ve en ünlüsü, bu önemli günün gecesinde muazzam şehir İstanbul’un Asya yakasında yer alan Bağdat Caddesi’nden başlayan yürüyüştür. Bu yürüyüşün ardından şehri 2 yakaya bölen, Asya ile Avrupa kıtalarını ayıran İstanbul Boğazı’nda dev bir havai fişek gösterisi düzenlenir . Bu önemli günde ülkenin bütün siyasi liderleri ve cumhurbaşkanı, cumhuriyetin kurucusu olan ve Türklerin kendisine Atatürk lakabını verdikleri Mustafa Kemal’in gömülü olduğu Anıtkabir’i ziyaret ederler. Başkent Ankara’da bulunan Atatürk’ün mezarına çelenk koyarlar. Türkiye’de bütün devlet başkanları ve yetkililer bir basın toplantısı düzenlediklerinde her zaman arka planda Mustafa Kemal Atatürk’ün resminin yer almasına özen gösterirler. Kitleleri seferber etmeye ya da seçimlerde kendilerini desteklemelerini sağlamaya çalıştıklarında yine Atatürk’ün resminin bulunmasına önem verirler. Bu kutlamalar sırasında bütün Türkiye, Türk bayrağının kırmızılığına bürünür. Ülkenin en önemli ulusal günü ve bayramı için yapılan kutlamalar, yürüyüşler, törenler, dans gösterileri ve şarkılar günlerce devam eder. Türklerin milliyetçi ve ulusal duygularını körükleyen konuşmalar yapılır. 96 yıl önce onlara cumhuriyeti hediye eden “ölümsüz kurucu lider” (onlar için) Mustafa Kemal Atatürk’ün başarıları ve kahramanlıkları hatırlatılır. Türkler Atatürk’ü, ölümsüz liderleri, Kurtuluş Savaşı’na liderlik ederek ülkelerini kurtaran ve modern Türkiye’yi kuran eşsiz kahramanları olarak görürler. Ona “Anadolu’nun Kurt”u lakabını da vermişlerdir. Birinci Dünya Savaşı’nda İtilaf Devletleri (Fransa, İngiltere ve Çarlık Rusyası) ordularının büyük bir hezimete uğradıkları Gelibolu ve Çanakkale Savaşları’ndan sonra Mustafa Kemal Atatürk’ün askeri bir komutan olarak yıldızı parladı. Bu savaş, Türkiye’nin topraklarını bölünmekten, İstanbul’u da tekrar Batı’nın hakimiyetine girmekten kurtaran Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcıydı. Atatürk, 1923 yılında cumhuriyeti ilan ettikten sonra ülkesini, geri kalmasının nedeni olarak gördüğü Osmanlı İmparatorluğu’nun mirasından ayırdı. Zorunlu eğitimi ve kadınların özgürleşmesini sağlayan birçok yasayı yürürlüğe soktu. Günümüzün birçok demokratik Batılı ülkesinden önce kadınlara seçme ve seçilme hakkı verdi. Ülkeyi çağdaşlaştırma ve modernleştirme politikasının bir parçası olarak Arap harfleri yerine Latin harflerini getirerek Osmanlı mirasından vazgeçti. Yukarıda zikrettiklerimiz Türk halkının, cumhuriyetin ilanı, bu ulusal bayram ve cumhuriyetin kurucusu ile ilgili düşüncelerini anlamaya yönelik bir çabadır. Türkiye’deki bütün binalarda resmi ve bütün meydanlarda büstü olan, ona hakaretin Türklerin ulusal ve vatansever duygularına hakaret olarak görüldüğü Atatürk’e dair düşüncelerin bir özetidir. Ancak aramızda Türklere, atalarının kim olduğunu öğretmek isteyenler var. Arap milliyetçiler ve İslamcılar özellikle de Müslüman Kardeşler, Mustafa Kemal Atatürk’ü kelimenin tam anlamıyla şeytan olarak görürler. Onlar için Atatürk, hain, Yahudi ve Batılıların işbirlikçisidir. Halifeliği, dolayısıyla İslam’ı ortadan kaldırmayı, Müslümanları bölmeyi, Filistin’i işgal etmeyi amaçlayan küresel komplo ve plan çerçevesinde Osmanlı Hilafeti’ni ortadan kaldırmak için görevlendirilmiş bir ajandır. Bu garip, saçma ve yüzeysel komplo söylemi böyle sürer gider. Ne kadar ilginç. Bunlar neden başkalarının tarihini yazmak istiyorlar? Bu kişiler neden başka halkların kahramanları olarak gördükleri kişileri şeytanlaştırmaya, reddettiklerini ise melek gibi göstermek istiyorlar? Bu nasıl bir kibir ve nasıl bir ahmaklıktır? Bu kişiler,Türklerin tarihini ve kahramanlarını nasıl onlardan daha iyi bilebiliyorlar? Türkler, Atatürk’ü ülkelerini bölünmekten ve Batılı ordulardan kurtaran kahraman olarak görürken bunlar Batı’nın ajanı olarak görüyorlar. Tarihimiz yalanlar ve safsatalar ile dolu. Hatta bugünümüzü bile cahiller ve diktatörler yazıyorlar. Buna rağmen başkalarına gerçek kahramanlarının kim olduğunu öğretmeye kalkışıyoruz. Bana göre bu ahmak kimselerin çabalarını, gerçeğin tek sahibi olduklarına dair hastalıklı anlayışları çerçevesinde anlamak mümkün. Bütün herkes cehenneme giderken onların kurtulup cennete gideceklerine yönelik saplantılı inançları doğrultusunda değerlendirmek mümkün. Başka ulusların tarihini yeniden yazmak için böyle beyhude yere çabalamak yerine kendi tarihimizi gözden geçirmemiz, büyük yalanlardan ve safsatalardan arındırmamız daha iyi olmaz mı? Tek yapmamız gereken azıcık da olsa mütevazı olmak ve diğer uluslara saygı duymaktır. Aramızdan bazılarının, başkalarını ve tarihlerini kendilerinden daha iyi bildiklerini zannetmeye devam etmeleri ahmaklık ve budalalıktan başka bir şey değildir. *Bu yazı Şarkul Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.
مشاركة :