Bağdadi’yi ve terör örgütünü derinlemesine anlayabilmemiz için bazı gizemli şifreleri çözmemiz gerekiyor. O zaman şu soruları sormama izin verin; Bağdadi’nin öldürülmesi kimin yararına oldu? Ortaya çıkışından ölümüne kadar gizemli bir kişiliğe sahip olan Ebubekir el-Bağdadiyi ve DEAŞ terör örgütünü Ortadoğu’ya getiren neydi? O bir dizi başarının, ya da daha doğrusu hem Irak hem de Suriye’de İran’ın nüfuz elde etmesini sağlayacak hedeflerin ürünüdür. Terör örgütü DEAŞ’le mücadele bahanesi altında İran yanlısı Irak milisleri Sünni Irak kentlerinde ve Sünnilerin ağırlıklı çoğunlukta bulunduğu Suriye’deki kentlerde faaliyetlerini genişlettiler. Buralarda öldürme, yıkım ve yerinden etme gibi eylemlerde bulundular. Söz konusu milisler bu bölgelerin demografisini bozdu. Irak ve Suriye’de Sünnilerin zorla yerinden edilmesine ve iki ülkenin mezhep nüfusuna müdahaleye itiraz edenlere “DEAŞ zihniyeti” sarı kartını ve “mezhep” kırmızı kartını çıkarttı. Amansızca terörle mücadele ettiklerini söyleyen bazı Batılı ülkeler, binlerce masum insana işkence eden, öldüren ve esir alan bir terör örgütünün lideri olan Ebubekir El-Bağdadi ile Hizbullahın terörist lideri Hasan Nasrallah arasındaki farkı bize neden açıklamadılar? Hizbullah milisleri Suriye’de tahribata yol açtı. Hizbullah milisleri Suriye’de on binlerce insanı öldürerek yerinden yurdundan etti ve DEAŞ’ın verdiğinden kat be kat daha fazla zarar verdi. Ayrıca bize terörle mücadele eden küresel çevrelerin, istihbarat planlamasının ve askeri taktiklerin yapıldığı yeri bildirmediler. Diğer yandan uyduların, pilot ve İHA’larla uçan casus uçakların, bölgedeki denizlerde serbestçe dolaşan uçak gemilerinin yerleri de açıklanmadı. 2014 yılından bu yana herkesin gözü önünde Siyah Abbasi bayrakları ile geçici başkentleri Rakkadan resmi başkentleri Musula kamyonetleriyle giden DEAŞlılar nerede? Bu iki yer arasındaki mesafe 470 km ve birinden diğerine gitmek 7 saat sürüyor. DEAŞ’lılar bu mesafeyi kimseden korkmadan ellerini kollarını sallayarak nasıl kat etti? Son olarak; Başkan Trump için Ebu Bekir El-Bağdadinin ölümü şüphesiz seçimlerde hanesine yazılacak çok değerli bir artı ve teröre karşı mücadelede bir zafer olarak görülebilir. Evet, bu teröre karşı vurulmuş ağır ve acı verici bir darbedir ancak din adına aşırılık ve şiddete başvurulmasına karşı ölümcül bir darbe vurulmuş değil. 11 Eylül saldırısından sonra ABD kuvvetlerinin Afganistanı işgal ettiği zamanı hepimiz hatırlıyoruz. Amerika, El-Kaide ve Taliban üslerini imha etti ve çok sayıda liderini ve milisini öldürdü. Terörizmin sonsuza dek yenildiği zannedildi. Ancak daha sonra terör mikrobu on binlerce kilometre öteye sıçradı ve Ebubekir El-Bağdadi isminde biri belirerek Şam’da ve Irak’ta nesli ve ekini helak eden bir fesat çıkardı. Allah fesadı sevmez. Terör mikropları dünyanın her köşesine yayılmaya devam ediyor. Bu mikrop özellikle sosyal medya aracılığı ile yayılıyor ve birçok kişi bu mikrobu kapmak için hazır bekliyor. Teröre ve radikalizme karşı savaş, beslendikleri kaynaklar kurutulmadığı sürece devam edecek.