ABD merkezli New York Times gazetesi Tahran’ın tanık olduğu son siyasi olayları, ülkede 40 yıl önce gerçekleşen İslam Devrimi’nden bu yana yaşananların en kanlısı olarak niteledi. Hükümetin protestoları bastırmak için aşırı güç kullanması sonucu şu ana kadar en az 180 kişi öldü. İran’da iki hafta önce benzine yüzde 50’lik zam yapılmasıyla başlayan protestolar, 72 saat içinde ülkenin çeşitli şehirlerindeki öfkeli göstericilerin hükümetin istifasını istediği isyana dönüştü. Güvenlik güçleri protestoların yaşandığı bölgelerin büyük bir bölümünde göstericilerin üzerine ateş açtı. Görgü tanıkları ve sosyal medyada paylaşılan görüntülerde protestocuların çoğunun yaşları 19 ile 26 arasında değişen işsiz ya da düşük gelirli ailelere mensup gençler olduğu görüldü. Uluslararası insan hakları örgütlerinin, muhalif grupların ve yerel gazetecilerin aktardığı bilgilere göre 15 Kasım’da benzin zammının açıklanmasının ardından başlayan protestolarda, 4 gün içinde 180 ila 450, bazı kaynaklara göre daha fazla gösterici öldü, en az 2 bin kişi yaralandı. 7 bin kişi de gözaltına alındı. İran İnsan Hakları Merkezi Genel Müdür Yardımcısı Omid Memarian “Ülke genelinde protestoculara uygulanan aşırı güç, İran’ın şiddet konusundaki sicilinin bilinmesine rağmen şu ana kadar eşi benzeri görülmemiş boyuta ulaştı” ifadelerini kullandı. İranlı yetkililer protestolar sırasında yaşanan kayıplar ve gözaltına alınanlarla ilgili rakam vermekten kaçınırken diğer kurumlarca yapılan açıklamaları ‘sadece birer tahminden ibaret’ diyerek kınadı. Bununla İran’ın resmi haber ajansları çatışmalar sırasında güvenlik güçlerinden de çok sayıda ölenin ve yaralanın olduğunu bildirdi. İran İçişleri Bakanı Abdurrıza Rahmani Fazli yaptığı bir açıklamada ülkenin dört bir yanına yayılmış geniş çaplı olayların yaşandığını söyledi. Fazli resmi haber ajansına verdiği demeçte şu ifadeleri kullandı: “31 eyaletin 29unda protesto gösterileri düzenlendi. Bu protestolar sırasında 731 banka şubesi ve 140 devlet binası zarar gördü. 50 askeri üsse saldırı yapıldı. 70 benzin istasyonu ve 9 dini merkez yakıldı. Ayrıca 183 askeri araç, 34 ambulans, 307 özel araç ve bin 76 motosiklet kullanılamaz hale getirildi.” New York Times’ın haberine göre şu ana kadar belgelenen en ciddi şiddet olayları Mahşehr ve çevresinde meydana geldi. Şiddet olayları konusunda uzun bir geçmişe sahip olan Mahşehr’in nüfusunun çoğunluğu hükümete muhalif Araplardan oluşuyor. New York Times, biri protestoları organize edenlerden olmak üzere Mahşehr sakinlerinden 6 kişinin yanı sıra şehirde oturan ve İran basını için çalışan ancak protestoculara karşı şiddet kullanımı ve yaralıların hastanelerdeki tedavileriyle ilgili gerçeği yayınlaması engellenen bir muhabirle röportaj yaptı. Tüm bu kişiler İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) tarafından öldürülme korkusuyla kimliklerinin gizli kalmasını talep ettiler. Gazete, hepsinin 18 Kasım’da Mahşehr’deki protestoların bastırılmasıyla ilgili aynı hikayeyi anlattıklarını vurguladı. Mahşehr sakinlerinin anlattıklarına göre protestocular kentin ve banliyölerinin çoğunun kontrolünü ele geçirirken kente giden ana yolu ve yakındaki petrokimya sanayi kompleksini 3 gün boyunca kapatmayı başardılar. Görgü tanıkları, yerel güvenlik güçleri ve çevik kuvvet polisinin protestocuları dağıtmaya ve yolları açmaya çalıştıklarını ancak başarısız olduklarını aktardı. Açıklamada DMO unsurları kente gönderilmeden önce protestocular ve güvenlik güçleri arasında cumartesi akşamından pazartesi sabahına kadar aralıklarla çatışmalar yaşandığı da kaydedildi. Kendileriyle telefonla bağlantı kurulan şehir sakinlerinin aktardığı bilgilere göre DMO, İran’daki Arap azınlığın düşük gelirli üyeleri tarafından işgal edilen Şamran banliyösüne yaklaştığında girişteki onlarca kişiye herhangi bir uyarıda bulunmadan ateş ettiler ve birçoğu oracıkta öldü. Yine aynı görgü tanıkları diğer protestocuların yakındaki bir bataklığa kaçtığını, aralarından birinin AK-47 (Kalaşnikof) model saldırı tüfeği taşıdığını ve bataklığı kuşatarak buradakilerin üzerine ateş açarak en az 100 kişiyi öldüren DMO üyelerine ateş ettiğini belirtti. DMO üyelerinin ölenleri bir kamyonun kasasına yükleyerek bölgeden ayrıldıklarını belirten görgü tanıkları, yaralıların da yakınları tarafından hastanelere kaldırıldıklarını aktardı. Mahşehr sakinlerden 24 yaşındaki üniversite mezunu işsiz bir genç, protestoların organizasyonunda görev aldığını söyledi. Güvenlik güçlerinin protestocuların üzerine açtığı ateş sonucu ölenlerin arasında en yakın arkadaşı ve kuzeni de vardı. Cenazelerin olaydan 5 gün sonra ailelerine teslim edildiğini belirten genç adam cenazelerin ancak ailelere çocukları için cenaze töreni düzenlememeleri veya basına röportaj vermemeleri için zorla bir kağıt imzalatıldıktan sonra teslim edildiğini vurguladı. Genç adam, arkadaşını ve kuzenini kaybettiği olaydan bir gün sonra, 19 Kasım’da DMO unsurlarının Mahşehr’in en fakir mahallelerinden Şehrak Talgani’ye tanklarla baskın düzenlediklerinde vurulduğunu söyledi. Genç adam, DMO üyeleriyle evlerinde av silahı olan Arap sakinleri arasında saatler süren bir silahlı çatışma yaşandığını da aktardı. İran’ın resmi haber ajansları ve görgü tanıkları, Mahşehr’de çıkan çatışmalardan birinde DMO’nun üst düzey bir komutanının öldürüldüğünü bildirdiler. Mahşehr’deki hastanelerden birinde yararlılarla ilgilenen 32 yaşındaki bir hemşire, yararlıların büyük bir kısmının başlarından ya da göğüslerinden vurulmuş oldukları bilgisini verdi. Ailelerin yaralanan çocuklarına müdahale edilmesi için hastaneye akın etmesiyle kaos ortamı yaşandığını belirten hemşire, gelen yaralılar arasında iki hafta sonra evlenmeye hazırlanan 21 yaşındaki bir gencin de olduğunu ancak genç adamın hastanede öldüğünü söyledi. Hemşire açıklamasında güvenlik güçlerinin hastaneye getirilen ve tedavilerinin ardından sağlık durumları stabil hale gelen yaralıları gözaltına aldıklarını da aktardı. Bazı kişilerin kimliklerini gizlemek için yüzlerini kapattıklarını belirten hemşire söz konusu kişilerin yakınlarının yakalanma korkusuyla hızla hastaneden uzaklaştıklarını da sözlerine ekledi. İnsan hakları örgütlerinin ve görgü tanıklarının sosyal medya üzerinden yayınladıkları görüntülere göre Şiraz ve Şehriyar gibi diğer şehirlerde de silahsız protestocuların üzerine ateş açan güvenlik güçleri onlarca kişiyi öldürdü. 4 yıl önce Huzistan’dan Hollanda’ya göç eden siyasi aktivist 29 yaşındaki Yusuf es-Sarhi olaylara ilişkin değerlendirmesinde “Rejim insanları şiddete sevk etti. Ne kadar çok baskı yaparlarsa, insanlar o kadar çok öfkeleniyor” diye konuştu. Siyasi analistler, protestoları Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’ye karşı güçlü bir darbe olarak niteledi. Analistler ayrıca bu durumun şiddet yanlılarının yakında yapılması planlanan parlamento seçimlerini ve iki yıl içinde gerçekleşecek olan cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmalarına neden olabileceği uyarısında da bulundu. Washington merkezli Eurasia Grouptan İranlı analist Henry Rome, İran’da hükümetin protestolara verdiği tepkinin acımasız, hızlı ve sert olduğunu söyledi. Rome ayrıca protesto gösterilerinin İranlıların birçoğunun sokağa inmekten korkmadığının kanıtı olduğuna da dikkat çekti. Son olaylar, sadece İranlı liderleri hayal kırıklığına uğratmakla kalmadı. Trump yönetimi tarafından uygulanan yaptırımlar nedeniyle ülkenin karşı karşıya kaldığı ciddi ekonomik ve siyasi zorlukları da gözler önüne serdi. ABD Başkanı Donald Trump, 2015 yılında İran ve dünya güçleri arasında imzalanan nükleer anlaşmadan çekilmesinin ardından Tahran’ın daha kabul edilebilir şartlarla yeniden nükleer anlaşma yapması için baskı uygulamak için ciddi yaptırımları yürürlüğe soktu. Protestolar sırasında çok sayıda İranlı, ülkede uygulanan baskıyı ‘İran’ın düşmanlarının yurtiçi ve yurt dışındaki komplolarına haklı bir tepki’ olarak niteleyen Ayetullah Ali Hamaney’e yönelik öfkelerini dışa vurdu. Muhalefet lideri ve eski cumhurbaşkanı adayı Mir Hüseyin Musevi, Hamaney’e Şah Muhammed Rıza Pehlevi ile aynı sonu paylaşabileceği uyarısında bulundu. 2011’den bu yana Tahran’da eşiyle birlikte ev hapsinde tutulan Musevi, muhalif bir internet sitesi tarafından cumartesi günü yayınlanan açıklamasında Hamaney’i cinayet işlemekle suçladı. Musevi, hükümetin benzin zammını protesto eden göstericileri bastırma kampanyasını 1978 yılındaki katliama ve Şah Muhammed Rıza Pehlevi’nin devrilmesine neden olan halk ayaklanmalarında yaşananlara benzetti. Musevi’nin cumhurbaşkanlığını kaybettiği 2009 yılındaki tartışmalı seçimlerin ardından hükümet yine sert bir müdahalede bulunmuştu. Yaklaşık 10 ay süren protesto gösterileri süresince 72 kişi ölmüştü.
مشاركة :