Senatör Elizabeth Warren başkanlık yarışında yürüttüğü kampanyasının başına şair bir yönetici seçti. Bu iyi bir fikir mi? Belki. Çünkü siyasi söylemler artık sıkıcı bir hal aldı. Camonghne Felix Haziran ayında Senatör Elizabeth Warrenın başkanlık kampanyasının stratejik iletişim direktörü oldu. Kaleme aldığı şiir kitabı ‘Build Yourself a Boat’ ile kısa bir süre önce ABD Ulusal Kitap Ödülüne aday gösterilen Felix, genellikle cinsel tacizin kadınların psikolojik ve sosyal yaşamlarındaki yansımaları, polis şiddeti ve 2012 yılında 17 yaşındaki siyahi genç Trayvon Martini öldüren George Zimmerman’ın yargılandığı dava gibi olaylarla ilgili şiirler yazıyor. Şimdi, siyaset dünyamızın en üst seviyeleri ile şiir dünyamızın en üst seviyeleri arasında böyle bir bağlantı olduğuna şaşırmalı mıyız? Sanmıyorum. Aksine, bu gibi bağlantılarla daha fazla karşılaşmaya hazırlanmalıyız. Çünkü buna gerçekten ihtiyacımız var. Gerçektende siyasi söylem bugünlerde Başkan Trump ve yardımcılarının, daha da kötüleşen şekilde dilimizde yaptığı değişikliklerin gölgesinde oldukça çarpık bir hale gelmiş gibi görünüyor. Artık beyaz milliyetçiler ‘alternatif sağ’ olarak yeniden adlandırılırken basın ‘yalan haber kaynağı’ olarak nitelendiriliyor. Ülkemizde siyasi düzeyde tekrarlanan ‘Amerikan halkı’ gibi soluk ifadelerle uzun süredir devam eden bir sorun var. Buradan bakıldığında bugünkü genel durum, pencereleri sıkı sıkıya kapalı bir odanın içinde hapsolmuş havaya benziyor. Bugün iletişim kurduğumuz dili kullanmakta başarısız olurken iktidardakiler de bu dili kötü bir şekilde kullanıyorlar. Günümüzde Felix ve diğer şairler, geleneksel dilin sınırlarını aşan yanlış kullanımlar nedeniyle anlamlarını yitiren ifadelerden kaçınmak için siyaseti, yaşamı ve şiiri bir araya getirmeye çalışıyorlar. Bu da Felix’e, 2014 yılında yayımlanan otobiyografisinde şiirsel bir dil kullanan Senatör Warren ile birlikte çalışma fırsatı sundu. Senatör Warren, son aylarda daha etkili bir anlatıcı oldu. Örneğin, geçen ay yapılan bir miting sırasında, Triangle Gömlek Fabrikası yangınını anlatırken şu zengin betimlemeleri kullandı;“25 Mart 1911 günlerden cumartesiydi. Öğleden sonra 16:45 suları, parkta yürüyen insanlar gökyüzüne baktıklarında simsiyah bir dumanın her yeri sarmış olduğunu gördüler.” Halen profesyonelliği elinden bırakmayan Warren’ın kampanya konuşmaları giderek daha çok şiirselleşiyor. Bu stratejinin 2008 yılında başkanlık seçimleri sırasında Barack Obama’ya iyi sonuçlar getirdiğini belirtmekte fayda var. Obama o dönemde özellikle Martin Luther King ve Reinhold Nebuhr gibi bazı ünlü vaizlerin ve insan hakları aktivistlerinin ünlü sözlerini tekrarladığı etkili konuşmalar yaptı. Elbette burada Obama’nın üniversite eğitimi sırasında şiirle ilgili girişimleri olduğunu ve büyük şairlere sempati duyduğu belirtilmeli. Obama, ırkçılık nedeniyle yaşanan gerilimler üzerine yaptığı ‘A More Perfect Union’ başlıklı ünlü konuşmasında sık sık ‘bu öfke’ ifadesini şu cümlelerle tekrarladı; "Bu öfke, kamuoyunda beyazlar için kullanılan bir ifade olamaz. Bu öfke, bazen politikacılar tarafından oy toplamak ya da bir politikacının başarısızlıklarını örtbas etmek için sömürülebilir. Bu öfke her zaman işe yaramayabilir. Aslında çoğu zaman ve durumda sorunları çözmekten oldukça uzaktır.” ABD’de genel olarak sosyal konularda şiirsel konuşmalar için hali hazırda geniş bir kitle vardır. Örneğin, feminist yazar Lily Myers’ın ‘Shrinking Women’ adlı şiir videosu, YouTubeda 5.8 milyondan fazla izlendi. Ayrıca kendisini feminist olarak tanımlayan şair Robin Holmes şiirlerini ‘r.h. Sin’ kullanıcı adıyla açtığı Instagram hesabından yayınlıyor ve milyonlarca takipçisi bulunuyor. Bununla birlikte Holmes’ın son şiir kitabı New York Times’ın en çok satan kitabı oldu. Diğer şairler de YouTube’da son derece etkili siyasi metinleri okuyarak başarı yakaladılar. Bu yüzden genel olarak şiir okuyanların sayısının arttığı söylenebilir. Ulusal Sanat Bağışı (National Endowment for the Arts - NEA) tarafından 2017 yılında yapılan bir araştırmaya göre yetişkin Amerikalıların yaklaşık yüzde 12si şiir okuyor. Siyasal içerikli bir şiir kitabı yazmış ve sözel tarihe (destan) dayalı epik şiiri desteklemek için girişim başlatmış biri olarak şiir ve siyasetin bir araya getirilmesinin, sadece bir eğlence meselesi ya da heyecan verici bir deneyim olmasının ötesine geçtiğini düşünüyorum. Bu siyasi-şiirsel söylem Ukrayna krizi veya beyaz milliyetçilerin yükselişinin devam etmesi gibi pek çok hikayeyle yüzleşmek için oldukça önemli görünüyor. Şuan Kaliforniya’daki evsiz kamplarıyla ilgili sık sık tekrar eden hikayeleri okuyan okuyucular kendilerini bunaltan bir yorgunluk ve can sıkıntısı hissine kapılıyorlar. Böyle hüzünlü haberleri art arda okuduklarında artık haber okuyamayacaklarını veya oy kullanamayacaklarını söylüyorlar. Tamda burada şiir, bu olguların bazılarını aşina olmadığımız şekilde canlı ve kişisel hale getirmeyi başarabilir. Televizyon haberlerinde duyduğumuz dil, artık bizi şokumuzu ifade ettiğimiz bir tweet yazmaktan başka bir şey yapmaya teşvik etmiyor. Şiir yeni bir şeyi ifade edebilir (ya da yeni bir tarzda eski bir şeyi) ve bu da bizi doğru yerde doğru zamanda harekete geçmeye itebilir. Şiir basmakalıp fikirlerle savaşabilir. Öte yandan, bazı sözcüklerin gizlendiği ve kalan kelimelerin şiiri oluşturduğu serbest şiir, büyüyen bir sanatsal stildir. Bu gibi eserler, Nick Flynnin bazı eserleri gibi Afganistandaki veya Iraktaki ya da Ebu Gureyb hapishanesindeki askerlerin etrafında geçiyor olabilir. Bununla birlikte Flynnin, Robert Muellerın Başkan Trump hakkında hazırladığı Mueller Raporu’yla ilgili kaleme aldığı serbest şiirleri de bulunuyor. Bu bakımdan, Tyehimba Jess’in tarihte güzel sesli siyahi erkekler ve kadınlarla ilgili yazdığı ‘Olio’ şiirine veya Mark Nowak’ın ‘Coal Mountain Elementary’ adlı şiir kitabına ya da Erika Meitner, Martha Collins ve diğerlerinin eserlerine başvurabiliriz. Düşünür Philip Metres’in de dediği gibi böyle şiirler yazan bir şairin aynı zamanda ‘alternatif bir tarihçi, dedektif, filozof ve radikal metin çalışanı’ da olması gerekir. Ben bu şiir türünün bir geçmişi olduğunu düşünüyorum. 19. yüzyılda yaşayan şair Percy Bysshe Shelley, şairleri ‘dünyanın tanınmayan yasa koyucuları’ olarak niteliyor. Şair Muriel Rukeyser 1930’larda, Batı Virginia madenlerinde çalışan madencileri beton ve çelikle tasvir eden şiirler kaleme almıştır. Daha yakın tarihlerde ise şair Claudia Rankine tarafından yazılan ‘Citizen: An American Lyric’ adlı ırkçı saldırılarla ilgili şiirler içeren kitap büyük bir popülerlik kazandı. Kitabın ulaştığı yüksek satış rakamları, siyasi şiir yazarak geniş kitlelere ulaşılabileceğinin bir göstergesi oldu. Felixe gelince, şiirleri doğrudan ve duygusaldır. Örneğin, cinsel saldırıyla ilgili bir şiirinde “Şeklini görmezden gelmeme izin var da beni taciz ettiğini ilan etmeme izin var mı?” diyor. Yine aynı şiirde Felix, “Gençtim ve muhteşemdim. Işığını güneşten alan ve büyüyen bir meyveye veya başka bir şeye benzerdim” ifadelerini kullanıyor. Felixe baktığımda içime şiirin Amerikan siyaset sahnesine daha fazla girmesi durumunda neler başarabileceğine dair büyük umutlar doğuyor. Özellikle bu günlerde buna çok ihtiyacımız var.*New York Times
مشاركة :