Kattan: Suudi Arabistan, Afrikadaki anlaşmazlıkları çözmek için çabalıyor

  • 1/10/2020
  • 00:00
  • 3
  • 0
  • 0
news-picture

Suudi Arabistan Afrika İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Ahmed Kattan, Suudi Arabistanın şu anda Afrikadaki kardeş ülkeler arasındaki anlaşmazlıkları çözmek için çabaladığına işaret ederek, Riyad’ın ev sahipliğinde kurulan Kızıldeniz ve Aden Körfezi Kıyısındaki Arap ve Afrika Ülkeleri Konseyi’nin ehemmiyetine vurgu yaptı. Kattan, Şarku’l Avsat ile gerçekleştirdiği özel röportajda Suudi Arabistan’ın gerek Kızıldeniz bölgesinin önemi konusuna dikkat çeken gerekse de su yolunun güvenliğinin sağlanması için uluslararası çabaları harekete geçirme konusunda çağrıda bulunan ilk ülke olduğunu söyledi. Konsey ülkeleri ve diğer ülkeler arasında yatırım ve kalkınma alanlarında işbirliği sağlanması için ekonomik bir stratejinin belirlenmesi gerekliliğine vurgu yapan Kattan, bunun yanı sıra ortaklık kurmak için mevcut fırsatlardan yararlanmak, ortak girişimlerde ve yatırımlarda bulunmak ve konsey ülkeleri arasında Akdeniz hatları boyunca yeni petrol araştırmaları için bir dizi anlaşmaya olanak sağlamak gibi durumların önemine değindi. Kızıldenizdeki canlı kaynakların birçok çevresel tehdit ve risklerden korunmasının ehemmiyetine işaret eden Kattan, bazı ülkelerin bölgenin çevre güvenliğine zarar verme girişimlerinin önüne geçilmesi için çalışılması gerektiğini söyledi. Ayrıca konseyin kuruluş tüzüğünün en az 4 ülke tarafından onaylanması sonrasında 90 gün içerisinde yürürlüğe gireceğine dikkat çekerek, konsey genel sekreterliğinin Riyad’da bulunacağını ve ilk genel sekreterinin ise Suudi Arabistan’dan olacağını belirtti. Suudi Arabistan Afrika İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Ahmed Kattan ile gerçekleştirilen röportajın metni:-Kızıldeniz ve Aden Körfezi Kıyısındaki Arap ve Afrika Ülkeleri Konseyi’nin kuruluşu Suudi Arabistan, bölge ve diğer ülkeler için neyi temsil ediyor? Konseyin kurulması ve Suudi Arabistan’da tüzüğün imzalanması, bölgenin tarihi ve geleceği açısından önemli bir dönüm noktasıdır. Konsey içerisindeki ülkeler ve halkları için büyük ve önemli bir başarıyı temsil eden bu oluşum, ülke liderlerinin -özellikle siyasi, güvenlik ve ekonomik olarak bölgenin içinden geçtiği şu koşullarda- bu husustaki ısrarlarını, kararlılıklarını ve inançlarını yansıtıyor. Bununla birlikte ülkeler arasında işbirliğini güçlendirmek adına şu an kardeşlerimizle yer aldığımız bu bölgesel oluşuma ihtiyacımız var. Bu oluşum, ülkelerin her alanda güvenliğini, istikrarını ve gelişimini sağlayacak şekilde koordine olmalarını sağlayacak. Ayrıca önümüzdeki aşamalarda karşı karşıya kalınabilecek zorlukların üstesinden gelinmesini mümkün kılacak. Bu oluşum, ülkeleri birbirine bağlayan kardeşlik bağlarının ve tarihi ilişkilerin doğal bir neticesidir. Bu ülkeler arasında Kızıldenizin önemine ilk kez dikkat çeken ve su yolunun güvenliğinin sağlanması için uluslararası çabaları harekete geçirme konusunda ilk kez çağrıda bulunan Suudi Arabistan da bulunuyor. Su yolundan her yıl on binlerce gemi geçiyor ve buradaki ticaret hacmi küresel ticaretin yüzde 13ünden fazlasını oluşturuyor. Ayrıca küresel petrol hareketinin yüzde 40’ı buradan geçiyor ve yüzdelerin yıldan yıla artması bekleniyor. Bu oluşum, Suudi Arabistan’ın Kral Abdülaziz tarafından kuruluşundan Kral Selman bin Abdülaziz ve Başbakan Yardımcısı ve Savunma Bakanı Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın zamanına kadar sarf edilen sürekli çabaların bir ürünüdür. Bu çabalara, iyi komşuluk ve ülkelerin iç işlerine karşımama gibi ilkelerin yanı sıra bölgesel ve uluslararası organizasyonlar çerçevesinde aktif bir rol oynamak ve ortak çıkarlar doğrultusunda ilişkileri güçlendirmek eşlik etmiştir. Bu anlaşma, ülkeler arasındaki kalkınma ve ekonomik entegrasyonunu sağlamanın ve ticareti işlemleri kolaylaştırmanın yanı sıra ülkelerin gelecekteki stratejik hedeflerine ulaşmalarını ve öncelikli yüksek çıkarlar doğrultusunda tüm alanlarda aralarındaki işbirliğini güçlendirmelerini sağlayacaktır.  Bu ülkeler arasındaki coğrafi yakınlık, dilsel ve kültürel benzerlikler ve bölgesel eylemin önemine ilişkin hissedilen inanç bu yaklaşımın başarılı olmasına katkıda bulunmuştur.-Suudi Arabistan’ın çabaları ve bu kapsamda oynadığı rol hakkında daha fazla bilgi verir misiniz? Suudi Arabistan’ın Kızıldeniz meselesine verdiği bu önem ve bölgede güvenlik ve istikrarı temin için iş birliği yapılması konusundaki arzusu, yaklaşık 2 bin 400 km uzunluğundaki kıyılara sahip en büyük ülke olmasından kaynaklanıyor. Bu rakam, sahil şeridinin toplam uzunluğunun yüzde 40ından fazlasını oluşturuyor. Ayrıca 178 bin mil karelik bir alanı kapsayan Kızıldeniz’in güvenliği, Suudi Arabistan için yüksek stratejik ve jeopolitik önemi haizdir. Çünkü coğrafi konumu nedeniyle, üç büyük kıta arasındaki bağlantı noktasıdır. Bundan dolayı Suudi Arabistan, Kızıldeniz ülkeleriyle işbirliği için çokça çaba sarf etti, bir dizi seminer düzenledi ve birçok ilmi araştırmayı teşvik etti ve destekledi. Burada bölgesel bir işbirliği çerçevesi oluşturma fikri, 1956da başlatılan eski bir Suudi girişimine kadar uzanıyor. Suudi Arabistan o sıra Ciddede üçlü bir zirve gerçekleştirilmesi için çağrıda bulundu. Zirveye Kral Suud bin Abdülaziz, Devlet Başkanı Cemal Abdünnasır ve İmam Ahmed bin Yahya katıldı. Suudi Arabistan, Mısır ve Yemen tarafından imzalanan Cidde bildirisinde, ortak bir güvenlik inşa edilmesi yönünde karar alındığı hususunda uzlaşıya varıldığı.  Ayrıca Suudi Arabistan 1972de Cidde’de, Mısır, Sudan, Etiyopya ve Yemenin katıldığı bir toplantıya ev sahipliği yaptı. Toplantıda bu ülkelerin Kızıldeniz’in derinlerindeki kaynaklardaki hakları teyit edildi ve buraya ilişkin yatırımlar düzenlendi. Yapılan ortak açıklamada, bu kaynakların tüm kıyı devletlerinin hakkı olduğu ve gelecekte de böyle kalması gerektiği belirtildi. Suudi Arabistan, 1974 yılında, Kızıldenizin dibindeki doğal kaynakların ortak kullanımıyla ilgili olarak Sudan ile bir anlaşma imzaladı. Anlaşma kapsamında merkezi Cidde şehri olmak üzere bir Suudi-Sudan ortak komitesi kuruldu. Bu komite 1990 yılına kadar çalışmalarını sürdürdü. Ardından 2017 yılında bu zenginlikleri geliştirmek adına daimi bir ortak komite kuruldu. 1976 yılında Ciddede, Kral Halid bin Abdülaziz, Cumhurbaşkanı Enver Sedat ve Devlet Başkanı Cafer en-Numeyri’nin katıldığı üçlü bir zirve gerçekleştirildi. Zirve sonucunda Mısır ve Sudan arasında ortak savunma anlaşmasının imzalanmasının yanı sıra Kızıldenizde askeri koordinasyonun önemi ve birleşik bir askeri komite kurulması konusunda uzlaşıya varıldı. 1980’lerin başından bu yana Kızıldenizin tanık olduğu tehlikeler ve tehditlerden dolayı Suudi Arabistan, çabalarını yoğunlaştırdı ve bu çabalar 1982’de Suudi Arabistan, Ürdün, Mısır, Sudan, Cibuti, Somali ve Yemen arasında Cidde Anlaşmasının imzalanmasıyla sonuçlandı. Bunun ardından Kızıldeniz ve Aden Körfezi Çevresinin Korunması için bölgesel bir oluşum kuruldu. Suudi Arabistan 2018de Ürdün, Mısır, Sudan, Yemen, Cibuti ve Somalinin katıldığı Kızıldeniz Ülkeleri Bakanlar Toplantısına ev sahipliği yaptı. Suudi Arabistan, son olarak Ürdün, Mısır, Sudan, Cibuti ve Yemenin katılımıyla Ciddede başlatılan “Kızıldeniz 1” tatbikatıyla koordinasyon ve bölgesel güvenlik işbirliğini geliştirme çabalarını sürdürdü. 21 Nisan 2019da Suudi Arabistan, adı geçen ülkelerdeki üst düzey yetkililerin katıldığı bir toplantıya ev sahipliği yaptı. Toplantıya bu ülkelerin yanı sıra Eritre’de katıldı. Suudi Arabistanın bu başarıyı kardeşleriyle işbirliği içinde gerçekleştirdiğine şüphe yok.-Bu konseyin kurulmasının sebepleri nelerdir? Konsey ülkeleri bu oluşumdan ne elde edecekler? Yaklaşık 5 bin 500 kmlik bir kıyı şeridine, ortalama 300 kmlik bir ve 2 bin 500 metre derinliğe sahip olan Kızıldeniz, önemli deniz ve okyanuslarla bağlantısı ve petrol kaynaklarının kıyılarına yakınlığı nedeniyle eski zamanlardan beri eşsiz stratejik öneme sahiptir. Burada yaklaşık 1150 ada bulunuyor ve birçok bölgesel ve uluslararası gücün Akdeniz, Atlantik ve Hint okyanusuna erişimi sağlıyor. Güneyden Babul Mendeb Boğazı ve Aden Körfezi üzerinden Arap Denizinin Afrika ve Asya arasındaki sularına bir geçit olduğu gibi, kuzeyinde Sina Adası, Akabe Körfezi ve Süveyş Kanalının yer alması bölgesel ve küresel ticaret yolları için önemli bir koridor haline getiriyor. Ayrıca, Kızıldenizin konsey devletlerinin yaşam ve yönelimlerinde oynadığı büyük rol, tehlikelerle yüzleşmek adına tek bir strateji içerisinde çalışmayı gerekli kılıyor. Bu konseyin oluşumu, bölgenin şahit olduğu tarihi aşamaların ve halihazırda tanık olduğu koşulların ve bunun ülkelere olan etkilerinin doğal bir sonucudur. Aynı zamanda bu konseyin oluşumunun bir diğer motivasyonu ise bu ülkelerin çeşitli alanlarda işbirliğini güçlendirmenin önemini fark etmelidir. Zira bu hassas zamanlarda güvenlik, istikrar ve kalkınmanın sağlanması böyle bir iş birliğini gerektirmektedir. Siyasi açıdan bu oluşum, ülkelerin daha fazla işbirliği ve siyasi koordinasyon ihtiyacından ileri geliyor. Bununla birlikte bu bölgede bazı devletler ve terörist unsurlar tarafından ekilen mayınların temizlenmesi hususunda da konsey devletleri arasında bir işbirliğinin sağlanması gerekiyor. Bu bağlamda uluslararası deniz trafiğinin ve küresel ticaretin korunmasının yanı sıra bölgedeki deniz terörüyle mücadeleyle ilgili olarak da ortak bir strateji benimsenmelidir. Ayrıca deniz güvenliğinin sağlanması ve konsey ülkelerinin egemenliğinin herhangi bir saldırıdan korunmasını sağlamak amacıyla entegre stratejilerin geliştirilmesi gerekiyor. Suudi Arabistanın ekonomik ve kalkınma yolculuğunu ve bu süreçteki başarılarını takip edenler, onun projelere ve dev ekonomik şehirlerin kurulmasına özel önem verdiğinin görür. Suudi Arabistan, bölgesel ve uluslararası dev projelerin uygulanmasının ve başarısının, bölgede ve Afrika Boynuzunda kalıcı bir güvenlik ve istikrar durumunu gerektirdiğine inanıyor. Hiç şüphe yok ki Suudi Arabistan ve bu ülkelerin deneyimleri, liderlerinin ve halklarının arzu ettikleri ortak çalışmaya onları sevk ediyor. Krallık ayrıca etkili bir küresel ekonomik güç ve G-20 üyesi olarak muazzam ekonomik potansiyele sahiptir. Bununla birlikte diğer devletlerin de sahip olduğu büyük ekonomik kabiliyetler, bu oluşumun gelecekteki süreçte başarılı olması üzerinde oldukça önemli bir etkiye sahiptir. Konsey ülkeleri ile diğer ülkeler arasında yatırım ve kalkınma alanında işbirliğinin sağlanması adına bir ekonomik stratejinin belirlenmesi zorunlu hale geldi. Söz konusu ülkeler gerek ekonomik çıkarlarında gerekse de projeler ve yatırımlar konusundaki fırsatları kullanmakta ortaktırlar. Ayrıca, bölgenin Doğu Asya ülkeleri ve Avrupa arasında önemli bir koridor olması, uluslararası ticareti korumak adına işbirliği konusunda daha fazla çaba gösterilmesini gerekli kılmaktadır. Kızıldenizdeki canlı kaynakların azlığı, balıkçılık ve müdahalelerin yanı sıra birçok çevresel tehlike ve tehdidin üstesinden gelinmesi, çevrenin güvenliğinin sağlanmasını ve kirlilikten arındırılmasını zorunlu hale getirmektedir.-Konsey tüzüğünün imzalanmasının ardından ne gibi adımlar atılacak ve konseyin merkezi neresi olacak? Konsey tüzüğünün imzalanmasının ardından devlet başkanları düzeyinde bir toplantı yapılacak ve belirlenen hedeflere ulaşılması için çalışmalara başlanacak. En az 4 ülke tarafından onaylandıktan sonra tüzük 90 gün içerisinde yürürlüğe girecek. Konseyin genel sekreterliği Riyad’da bulunacak ve ilk genel sekreter ise Suudi Arabistan’dan olacak.-Suudi Arabistan Afrika İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı olmanızdan bu yana neler başardınız? Kral Selman bin Abdülaziz ve Başbakan Yardımcısı ve Savunma Bakanı Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın direktifleri, kardeş ve dost ülkelerle ikili ilişkilerin güçlendirilmesinin ve bu ilişkileri her alanda geliştirmenin önemini her seferinde bir kez daha gösteriyor. Bu ülkeler arasında Afrika kıtası ülkeleri de bulunuyor ki Kral Selman bin Abdülaziz, göreve başladığından bu yana bu ülkelerle özel bir şekilde ilgilenmeye gayret ediyor ve bize onlarla olan ikili ilişkilerin güçlendirilmesi yönünde direktifler veriyor. Aynı zamanda bize bölgede güvenlik, istikrar ve kalkınmanın sağlanması adına çalışmamız için talimatlar veriyor. Onun bu konudaki ilgisini ve kararlığını gösteren bir diğer şey ise Afrika İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı atanması için bir kraliyet kararnamesi yayınlamasıdır. Bu bağlamda, Krallığın kıtada bulunan Arap ülkeleri de dahil olmak üzere Afrika ülkeleriyle ikili ilişkilerini güçlendirme ve her alanda bu ilişkileri geliştirme dosyalarından sorumluyum. Suudi Arabistanın Afrika ülkeleriyle ilişkilerinde son dönemde dikkat çekici bir hareketlilik yaşandı. Geçen yıl Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın bir dizi Afrika ülkesine yaptığı resmi ziyaretler ve Afrika liderinin Krallığa resmi ziyaretleri bunu yansıtıyor. Suudi liderliği, Afrika kıtası ülkelerinin bakış açılarını yakınlaştırmak ve anlaşmazlıkları çözmek için muazzam çabalar gösterdi. Ayrıca kardeşler arasındaki bu anlaşmazlıkların çözümünde bütün imkanını ve İslami rolünü kullandı. Sarf edilen bu çabalar, Etiyopya ve Eritre arasındaki tarihi barış anlaşmasıyla ilk meyvelerini verdi. 16 Eylül 2018’de Cidde kentinde bir araya gelen Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed ile Eritre Devlet Başkanı Isaias Afewerki barış anlaşmasına imza attılar. Ayrıca Suudi diplomasisinin iki ülke arasındaki anlaşmazlıkları çözüme kavuşturma çabaları çerçevesinde gerçekleştirilen toplantıda Eritre Devlet Başkanı ile Cibuti Cumhurbaşkanı bir araya geldiler. Liderlik bu kapsamda kardeşler arasındaki anlaşmazlıkları çözmek ve onları birbirine yakınlaştırmak adına çaba sarf etmeye devam ediyor. Bu çabalar arasında, kıtadaki kardeşler arasındaki bazı sorunların çözülmesine aracılık ederek uzlaşı sağlanmasına yönelik gösterilen çabalar da var.

مشاركة :