Fida Mikdaşi Lübnan doğalgazı ve petrolünün keşfinin ardından yaşanan gecikme bir takım soru işaretlerini ortaya çıkarırken ‘Akdeniz doğalgazı’ dosyasındaki gelişmeler de daha önce görülmemiş bir şekilde arttı. Peki, bu durum bölgenin özelliklerini yeniden şekillendirmeye başlar mı? İsrail, önce Mısır ve Ürdüne, Mısırdan da küresel pazarlara doğalgaz ihraç etmeye başlarken, Lübnan hala ilk aşamayı geçebilmiş değil. Lübnan, bu yüzyılın başlarında jeolojik araştırmalara ilk başlayanlardan ülkelerden biri olmasına rağmen, sondaj ve kazı çalışmalarına henüz başlayamadı.Sınırların çizilmesi konusundaki anlaşmazlıklar Öte yandan gecikmenin en önemli faktörleri; deniz sınırlarının çizilememesi ve bu konudaki anlaşmazlıklar. ABDnin müzakerelere ‘arabuluculuk’ yapmasının kabul edilmesinin ardından sürpriz bir kararla ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Yakın Doğu İlişkileri’nden Sorumlu Bakan Yardımcısı David Satterfield’in yerine gelen David Schenker, “Benim David Satterfield kadar bilgim yok. Anlaşma olmazsa Lübnan, deniz sınırları krizi için bir çıkış yolu bulmak üzere İsrail ile görüşecek” ifadelerini kullandı. Bu açıklama, Lübnan’ın krizlerin içinde boğulduğu bir dönemde gelirken özellikle Satterfield’in görevden ayrılması sonrası Lübnan ve İsrail seçimlerinde yaşanan handikapla söz konusu doğalgaz çalışmaları askıda kalmaya devam etti. Ancak bu gelişmelerin, Fransanın petrol devi Total’i, 2020 yılı için açıklanan Blok 9la ilgili anlaşması kapsamındaki çalışmalardan vazgeçiremeyecek gibi görünüyor. Bununla birlikte tartışmalı bölge üzerindeki egemenliğini birçok kez duyuran Lübnan devletinin Ocak ayı sonlarında çalışma ruhsatı için ikinci teklifleri almaya başlaması bekleniyordu. Ancak tekliflerin son teslim tarihi üç ay daha (yani Nisan sonuna) ertelendi. Lübnan Enerji ve Su Bakanı Nada el-Bustani, birkaç gün önce yaptığı açıklamada, amacın ‘uluslararası şirketlerin talebi üzerine idari ve teknik hazırlıkları tamamlamak’ olduğunu söyledi. Doğal Kaynak Yönetim Enstitüsü (NRGI) Ortadoğu ve Kuzey Afrika Direktörü Laury Haytayan, İndependet Arabia’ya yaptığı değerlendirmede şunları söyledi; “Geliştirilen plana göre Blok 4te sondajın başlaması bekleniyor. Bu plan hükümetin ana iştirakçi olarak Total ve diğer iştirakçiler olarak İtalyan şirketi ENI ve Rus şirketi Novatek ile yaptığı anlaşma çerçevesinde işliyor. Çalışmalar için ihtiyaç duyulan malzemeler, Mısırdaki çalışmaların bitiminin ardından önümüzdeki ayın başlarında Lübnana gelecek. Blok 4’teki sondaj çalışmaları için 60 günleri var. Haftalar ya da aylar içerisinde bir sonuç alınması bekleniyor.”Keşfedilen doğalgaz rezervi miktarı gizleniyor Keşifle beraber gelen beklentilere dair ise Haytayan, sondaj çalışmaları öncesinde rezerv miktarının hala açıklanmamasına dikkati çekerek, “Bu konuda üç farklı senaryo var. Bunlar; hidrokarbonun bulunmaması, rezervlerin az ve ticari olmayan miktarlarda olması, çıkarılacak miktarın çok olması. Üçüncü senaryo, sondaj yapılacak kuyu ile ilgili değerlendirmelerin yoğunlaştırılmasını gerektiriyor. Bu da yeni durum karşısında geliştirme ve üretim için entegre bir plan yapılması mecburiyeti doğurur” şeklinde konuştu.4. ve 9. bloklardaki devlet payı İki bloktan elde edilmesi beklenen kazançla ilgili olarak değerlendirmelerde bulunan Petrol Sektörü Yönetim Kurulu Başkanı Velid Nasr’a göre Lübnan, ‘üretim paylaşımına’ dayalı bir sistem takip edecek. Böylece eğer bir sonraki aşamada ticari miktarlarda rezerv keşfedilemezse devletin payı yatırım, keşif ve üretim operasyonlarının maliyetlerinden etkilenmeyecek ve devlet sadece üretim olursa buna paydaş olacak.Ulusal fon Buna göre ne Enerji ve Su Bakanlığı ne de Petrol Sektörü Yönetim Kurulu, devletin kar payına el koyamaz. Lübnan Anayasası Petrol Kaynakları Kanunu’nun 132 sayılı petrol faaliyetlerinden elde edilen gelirler maddesi uyarınca mali ithalattan elde edilen gelirin, ilk aşamada kamu borcunun ödenmesi, daha sonra devletin ihtiyaçlarına dayalı yatırım projelerinde kullanması amacıyla bir ulusal fonda tutulması öngörülüyor. Dolayısıyla, Bakanlığın ve Petrol Sektörü Yönetim Kurulu’nun rolü sadece petrol sektörünün planlanması ve yönetilmesi çerçevesiyle sınırlıdır. Yani bu rol, çalışma izni verilmesi döngüsünün etkinleştirilmesinden ve şirketlerle petrol çıkarmak ve üretmek için yapılan çalışmalardan ibarettir.Gaz anlaşmaları Öte yandan, Akdeniz doğalgazı dosyasındaki gelişmeler etkileyici bir hız kazandı. Geçtiğimiz yılın başlarında 7 Doğu Akdeniz ülkesi (Mısır, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi - GKRY, Yunanistan, İsrail, Ürdün, Filistin ve İtalya) bir araya gelerek ‘Doğu Akdeniz Gaz Forumu’nu kurdular. Bu forum, bölgenin petrol ve gaz politikalarının geliştirilmesinin yanı sıra ithalat ve ihracatın teşvik edilmesinde kullanılacak ortak bir altyapı için söz konusu ülkeler arasında işbirliğinin geliştirilmesini hedefliyor. İsrail - GKRY - Yunanistan bu yılın başlarında Atina’da Avrupaya doğalgaz tedarik edebilmek amacıyla Doğu Akdeniz doğal gaz boru hattı (Eastmed) anlaşması imzaladılar. Ancak Lübnan, söz konusu üç ülke tarafından tanınmadığı için anlaşmada yer alamadı. Bu yüzden ya Birleşmiş Milletler (BM) aracılığıyla ya da Lübnanın haklarını koruyan uluslararası meşruiyet yoluyla bir anlaşma imzalanması gerekiyor. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre, Lübnan Meclis Başkanı’nın petrol işleriyle ilgili danışmanı Rebii Yagi Lübnan’ın boru hatları için GKRY ile ikili anlaşmalar yapılabileceğini ve böylece İsrail ile anlaşma yapmaktan kaçınılabileceğini söyledi. Ancak Yagi, bu gibi girişimlerden önce Lübnanın ticari gaz arama çalışmalarıyla ilgili altyapıdan yoksun olduğunun göz önünde bulundurulması ve böylece devletin tek başına çalışmaların mali yükümlülüğünün altına girmemesi gerektiğinin bilinmesinin önemli olduğunu belirtti.Öte yandan Laury Haytayan, eğer yeterli doğalgaz rezervi bulunursa Lübnanın bunun beraberinde getireceği diğer siyasi gerçeklerle uğraşması gerektiğini düşünüyor ve şu soruları sıralıyor: “Böyle bir durumda, gazı diğer pazarlara ihraç etmek için hangi boru hattı kullanılacak? Doğalgaz tedariki sıvılaştırılmış halde yani LNG şeklinde mi yapılacak? Yoksa ikinci bir boru hattı mı kurulacak? Rusya’nın gözetiminde Rusya-Türkiye ekseni gibi başka bir eksenin parçası mı olunacak? Eğer bu eksenin parçası olunursa tüm olaylar sona erdiğinde Suriye ile normalleşmek zorunda mı kalınacak?”Deniz sınırlarının tanınması Lübnan bugün hala geçmişten gelen krizlerle boğuşmaya devam ediyor. Ülke açık bir ekonomik kriz içerisinde. Dolayısıyla Lübnan’ın siyasi veya askeri güce sahip olmaması göz önüne alındığında, uygun gördüğü sınırları çizme konusunda bir karar alması kolay olmayacaktır. Özellikle de Lübnan ile İsrail arasındaki sınır anlaşmazlığı devam ederken bu kararlar oldukça güçleşiyor. ABD’nin arabuluculuğu, sorunun sadece Lübnanlı yetkililer tarafından alınan bir kararla sınırlı olmadığına, petrol gelirleri bakımından zengin olan sanayileşmiş ülkelere (Rusya, ABD, Fransa, İtalya ve İngiltere) ait uluslararası şirketler açısından da konunun önemine işaret ediyor. Bu şirketler, doğalgazın bulunmasının ardından geçilecek arama, çalışma veya yatırım aşamaları konusunda muazzam yeteneklere sahipler.Henüz ABD’nin arabuluculuk girişimi yok ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Yakın Doğu İlişkileri’nden Sorumlu Bakan Yardımcısı Schenker Beyrut ziyareti sırasında yaptığı açıklamada, “Eğer deniz sınırlarının çizilmesi konusunda bir anlaşma yoksa bu zenginliğe gerçek bir yatırım yapılamaz. Çünkü konu uluslararası veya bölgesel konularla ilgilidir. Bu nedenle, deniz sınırlarının çizilmesi gerekiyor. Bunu yaparken de uluslararası hukukta öngörülen şartlara uygun standartlar benimsenmelidir. Uluslararası hukuka göre Lübnan, doğal kaynaklarına yatırım yapma hakkına sahiptir” ifadelerini kullandı. Uluslararası hukuk alanında uzman gazeteci Antoine Sfeir konuyla ilgili değerlendirmesinde şu ifadelere yer verdi; “Amerikalılar bu konuya, İsrail’in çıkarına olabilecek bir zenginlik kaynağı olmasından dolayı ilgi duyuyorlar. Fakat bu durum Lübnan’ın yer altı zenginliklerini kaybedileceği anlamına gelmiyor. Çünkü Lübnan’ın doğal kaynaklara yatırım konusunda yapılacak özel bir anlaşmanın uluslararası toplumla müzakere edilmesini sağlayacak bazı güçlü yönleri var. Bunlar sayesinde Lübnan yer altı zenginliklerden yoksun bırakılamaz.” Emel Hareketi’ne bağlı Kalkınma ve Kurtuluş Bloğu, yaklaşık bir ay önce Lübnan kara sularına bir keşif gemisinin girdiğini belirterek devletin bu konuyu araştırmasını istedi. Fakat henüz bu konunun gerçek olup olmadığına dair herhangi bir araştırma yapılmazken Lübnanlılara da güven veren bir açıklamada bulunulmadı. Diğer yandan Haytayan, Meclis Başkanı Nebih Berri’nin arama çalışmalarındaki gecikmeyi soruşturmak üzere Total şirketinin merkezinin bulunduğu Fransa’ya bir heyet gönderdiğini duyduklarını belirtti. Ancak görüşmenin sonuçlarıyla ilgili herhangi bir bilgi alamadıklarını da sözlerine ekledi. Yani halen çalışmaların neden geciktiğine dair herhangi bir rapor sunulmadığının altını çizen Haytayan, “Ülkemiz, BM’nin bu konuda bir rapor hazırlamasını talep etmesinin ardından gemi meselesini takip etmedi” diye konuştu.Uluslararası bir güvenlik gerginliği mi? Haytayan, deniz sınırlarının çizilmesi mücadelesi çerçevesinde Lübnan’ın yer altı zenginliklerinin geleceğiyle ilgili olarak, “Total ile yapılan anlaşama iptal edilmedikçe Blok 9la ilgili ekonomik bir olumsuzluk söz konusu değil. Güvenliğe gelince, açık sınırlar Lübnan’ın zayıf noktası. Bu konu özellikle Hizbullah ile İsrail arasında herhangi bir sürtüşmeye neden olabilir” yorumunda bulundu. Öte yandan yaklaşık üç hafta önce ABD Kongresi, ‘Doğu Akdeniz Güvenlik ve Enerji İşbirliği Kanunu’nu onayladı. Kanun, Hizbullah tarafından Doğu Akdeniz’de altyapı veya petrol faaliyetlerine yönelik herhangi bir saldırıyı stratejik müttefiklere karşı yapılmış bir ihlal olarak kabul edilmesini öngörüyor. Sonuç olarak bu kanun sayesinde Amerikalılar müttefiklerine hem güvenlik hem de askeri açıdan yardım edebileceği bir müdahale hakkına sahip oldular. Gelecekteki herhangi bir çatışmayı önlemenin tek yolunun, ‘uluslararası hukuka geri dönüp çizilen çerçeveden ve eksenden çıkmak’ olduğunu düşünen Sfeir’e göre bu nedenle safları sıkılaştıran, insanların hükümete yönelik güvenini geri kazandıran ve böylece Lübnanın uluslararası toplumla ilişkilerini güçlendiren bir hükümetin kurulması gerektiğinin altını çizdi.
مشاركة :