İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Hava Kuvvetleri Komutanı Emir Ali Hacızade, bölgede bulunan ABD kuvvetlerinin, Kudüs Gücü Komutanı Süleymani’yi hedef almadan önce yaptığı hava hazırlığını gözlemlediklerini açıkladı. DMO’ya bağlı Fars ve Tasnim haber ajanslarının haberine göre Hacızade, basın toplantısında yaptığı açıklamada, Süleymani, sağ kolu Hüseyin Bur Caferi ve Haşdi Şabi Heyeti Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Muhendis’in öldürüldüğü 3 Ocak’taki operasyona ABD kuvvetlerine ait en az 4 farklı üs katıldığını bildirdi. Reuters’ın haberine göre ise Hacızade, SİHA’ların çoğunun Kuvey’ten kalktığını ifade etti, ancak Süleymani’nin ölümüne sebep olan İHA’nın nerden kalktığını açıklamadı.Hacızade, bu konudaki açıklamalarına şöyle devam etti: “ABD’liler, bu operasyondaki tüm potansiyellerini kullandılar. Ancak arabaların sayısı gibi bazı değişkenlerden önceden haberleri yoktu. Biz ise şaşırdık çünkü ağır silahlı uçakların sayımını yapıyor ve bunların programlarını bilmiyorduk. Bu uçakların uçuşun ardından yakıt dolumuna geçtiklerini gördük. MQ-9 Reaper tipi İHA, bölge üzerindeydi.”Bu esnada helikopterlerin Taji ve Ayn el-Esed gibi ABD hava üslerinden uçtuğunu, aynı zamanda savaş uçaklarının da bu sürece dâhil olduğunu belirten Hacızade, şu ifadelerde bulundu: “F-15 savaş uçakları, bir noktada Bağdattan 40 ila 50 kilometre uzaklıktaydı. Tekrar uzaklaşmadan önce, bin 100 km hızla Süleymani’ye yaklaştı. Açıkçası bekledikleri bir şey vardı. Dinlemeye alınan MQ-9 Reaper tipi İHA’nın bir görev aldığı, ancak mühimmatta bir problemle karşılaştığı anlaşıldı ve bu konuda temasta bulundu.” Ancak Hacızade, tüm bu esnalarda, kendisine tâbi kuvvetlerin, hedef alınan kişinin Süleymani olduğunu kestiremediğini açıkladı. İran rejim lideri Hamaney’in ofisinden yayınlanan haftalık gazete “Hattı Hizbullah’ın” (Khanemenei.ir) haftalık sayısında yer alan “Devrim Mucizesi” başlıklı manşetinde ise, Hamaney’in Süleymani ve Kudüs Gücü’nün tek bir kişi ve kurum olarak değil bir ekol olarak görülmesi gerektiği açıklaması yer alıyordu. Yazıda aynı zamanda “Humeyni Devrimi’nin”, ilk önce Yüksek Lider’in benimsediği “devrimin ihracına” dönüştüğü ve bunun İranın bölgesel yaklaşımının temeli haline geldiği ifade edildi. Gazetenin ikinci sayfasındaki habere göre, Kudüs Gücü yeni Komutanı İsmail Kaani, bu hafta gerçekleştirilen göreve kabul töreninde yaptığı konuşmada, ABD’nin operasyonunun “yüreklilikten uzak” olduğunu, asıl “yürekli cevabı” İran’ın vereceğini öne sürdü. Süleymaninin izinden gideceğine söz veren yeni Komutan Kaani, asıl hedefin ve İran’ın politikasının ABD kuvvetlerini bölgeden çıkarmak olduğunu dile getirdi. Şarku’l Avsat’a konuşan ABDnin İran Özel Temsilcisi Brian Hook ise dün yayınlanan röportajında Kaani’nin Amerikalıları öldüren selefi Kasım Süleymani’nin izinden gittiği taktirde onunla aynı kaderi paylaşacağını açıklamış ve şu ifadelerde bulunmuştu: “ABD Başkanı Donald Trump, ABD vatandaşları ya da varlıklarına bir zarar geldiği taktirde sağlam bir yanıtla karşılık verileceğini yıllardır söylüyor. Hepimiz de buna şahit olduk. Bu yüzden bunlar yeni tehditler değil.” İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Abbas Musevi ise Hook’un açıklamalarının “ABD hükümetinin yürütmek istediği terörün” bir göstergesi olduğunu öne sürdü. Diğer yandan, ABD Hazine Bakanlığı’nın açıklamalarına göre ABD yönetimi, dün, İranlı petrol şirketlerine milyonlarca dolar değerinde ürün ihraç etmekle suçladığı birkaç şirkete yaptırım uyguladığını bildirdi. ABDnin İrana uyguladığı ekonomik yaptırımları ihlal ederek ihracatları kolaylaştıranlar olarak sınıflandırılan bu şirketler: Hong Kong merkezli “Triliance Petrochemical Co.”ve “Sage Energy HK Limited”, Şanghay merkezli “Peakview Industry Co.” ve Dubai merkezli “Beneathco DMC”. Hazine Bakanı Steven Mnuchin, konuyla ilgili açıklamasında “Petrol ve petrokimya sektörleri İran rejiminin dünya genelindeki terörist faaliyetlerin finansman kaynaklarıdır ve kendi halklarına karşı güç kullanımını kolaylaştırırlar” ifadelerinde bulundu. Yaptırımlara alınanlar arasında aynı zamanda İranlı Ali Bayandrian ve İranın petrokimya endüstrileriyle bağlantılı Çin vatandaşı Zhiging Wang isimli iki kişi de bulunuyor. Yaptırım uygulanan birey ve şirketlerin varlıkları donduruluyor ve ABD şirketleriyle iş yapmaları engelleniyor. Aynı zamanda ABD’li olmayan şirketler de bu kişi ve kurumlarla ticari ilişkiler kurmamaları konusunda uyarılıyor. Trumpın İranın 2015’te dünya güçleriyle imzaladığı nükleer anlaşmadan çekilerek İran ekonomisini sarsan yaptırımların yeniden benimsenmesi nedeniyle Washington ve Tahran arasındaki gerginlik günbegün arttı. Öyle ki Washington, İranın nükleer faaliyetlerini azaltmasını, füze programını sona erdirmesini ve Ortadoğudaki vekalet savaşlarını durdurmasını sağlayacak daha kapsamlı bir anlaşmanın imzalanmasını amaçlıyor. İran ise Avrupa ülkelerinin onu ABD’nin yaptırımlarından korumamasının ardından, nükleer anlaşma kapsamındaki yükümlülüklerinden giderek uzaklaştı. Nükleer anlaşmada öngörülen “İhtilaf Çözüm Mekanizması’nı” etkinleştirme kararı alan Avrupa üçlüsü (İngiltere, Fransa ve Almanya) da İran’ı anlaşmayı ihlal etmekle suçluyor. Aynı zamanda bu üçlü, İngiltere Başbakanı Boris Johnson’ın “Trump anlaşması” olarak adlandırdığı daha kapsamlı anlaşmanın gerçekleştirilmesini istiyor. Diğer yandan Almanya Başbakanı Angela Merkel, “kusurlu” olan bu anlaşmadan, daha iyi bir anlaşma imzalanmadan önce ayrılmamak gerektiği konusunda uyarıda bulundu. Diğer yandan, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Fransa, İranın asla nükleer silaha sahip olmasına asla izin vermemek ve bölgedeki askeri yükselişten kaçınmak konusunda kararlı” ifadelerini kullandı. Avrupalı güçlere seslenen İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ise onlardan ABDnin nükleer anlaşmayı zayıflatmak için izlediği adımları izlememelerini istedi. Aynı zamanda “Avrupa ülkeleri, gümrük vergilerinden korktukları için nükleer anlaşmayı sattıklarında, bunun yalnızca Trump’ın iştahını açacağını söylemiştim. Avrupa Birliğinin kendi egemenliğini koruması daha iyi olacaktır” dedi.
مشاركة :