Tony Boulos Hizbullah’ın sosyo-ekonomik krizden mustarip Lübnan devleti egemenliğini çökertme çalışmalarıyla dolu siciline yeni bir tartışmalı konusu daha eklendi.Lübnan’ın dokusunu değiştirme çabaları Daha önce Hizbullah’tan ayrılmış olan bir kaynak, konuyla ilgili açıklamalarında şu kelimeleri kullanıyor: “Partinin Lübnandaki projesi sadece siyasi ve askeri bir boyuta sahip değil. Bu aynı zamanda Lübnan’ın kültürel ve sosyal dokusunu değiştirmeyi hedefleyen radikal mezhepçilik projesi. Parti, Şii bölgelerinin çoğunda kültürünü empoze etmeye başladı. Örneğin çok sayıda festival ve parti İslami değerleri ihlal ettiği gerekçesiyle geçtiğimiz yaz yasaklanmıştı.”Söz konusu kaynak, açıklamalarına şöyle devam ediyor: “Partinin Lübnan vatandaşları hakkında karar çıkartan özel bir yargı meclisi var. Lübnan vatandaşları, bu kararları uygulamakla yükümlü kılınıyor. Bu meclis, para ve hapis cezası verebildiği gibi gerektiğinde özel bir mekanizma dayanak idam cezası kesebiliyor.” Kaynağın açıklamalarına göre, meclise aynı zamanda temyiz mahkemesinden bizzat sorumlu olan, başyargıç hükmündeki fakih bir din adamı başkanlık ediyor. Bu meclis dâhilinde, bölgelerde çatışmaların çıkmasını engellemek için örgüt üyelerinin çalışmalarını takip etmekle görevli sorumlular da bulunuyor. Üyelerinin örgüt ve parti kararlarını ihlal etmeleriyle ilgili kararlar da bu meclis tarafından alınıyor.‘Mercuha’ restorantı Kaynağın belirttiğine göre, Merkezi Teşkilat Meclisi Başkanı’nın aldığı karar ile Hizbullah’ın tüm üyelerinin ve ona bağlı tüm kurumların ‘Mercuha’ restoranının Hadas ve Sur’daki iki şubesine de gitmesi yasaklandı. Bunun nedeni ise restoran sahiplerinin maddi bir dava için Hizbullahın paralel yargısına değil de Lübnan yargısına başvurmayı tercih etmesi. Hizbullahın dâhilinden sızdırılmış bir açıklamaya göre, davadaki diğer taraf ise Mücahid Kardeşler’dendi. Bu konuda bilgilendirilmiş bir kaynak, restoranın sahibi el-Hucce İman M. ve Hizbullah Genel Sekreteri’nin oğlu Cevad Nasrallah’ın arasında bir anlaşmazlık yaşandığını açıklıyor. Konu ise İman M.’nin Twitter’da, İran ziyareti sırasında Kasım Süleymani ile çekildiği bir fotoğrafı yayınlamasıydı. İman, bu fotoğrafın altına aynı zamanda Süleymani’yle yaptığı bir konuşmadan onun insani yönüyle ilgili olan bir kısmı alıntılayıp ona olan güvenini ifade etmişti. Partinin taraftarları ise bu kişisel konuları Süleymaniyeye saldırı olarak algılayarak bu şahsa karşı bir saldırı başlattı. Hizbullah ve Al-Millionaire televizyon programındaki bir yetkili Muhammed Cafer Kasir’in eşi olan restoran sahibi, partiye bağlı El Manar TV’den sert eleştirilere maruz kaldı. Öyle ki İman, ‘şehitlerin kutsallığını kötüye kullanmakla’ suçlandı.Söz konusu kaynak, sözlerine şu ifadelerle devam etti: “Bu konu sosyal medyadaki tartışmalar alevlenince Cevat Nasrallah da konuya dâhil oldu ve İman’ın Süleymani hakkında yayınladıklarını silmesini istedi. İman ise Nasrallah’ın bu talebini reddederek ona sert bir cevap verdi. Böylece partiye özel mahkemeler, tüm üyelerinin Mercuha restoranına gitmelerini yasaklayan bir karar yayınladı. Bahane ise restoran sahiplerinin maddi anlaşmazlıkların çözülmesi için Lübnan yargısına başvurmasıydı. Partinin klavye orduları, İman’ın sosyal medya üzerindeki tüm hesaplarını kapatılıncaya kadar şikayet etmeye devam etti.”Uzaktan kumanda Lübnandaki tüm mezhep gruplarının devletle bütünleşmesinin zorunlu olduğunu belirten Avukat Emin Beşir, Lübnan yasalarına göre, bir grubun kendine özel çıkarlar sistemi kurmasının itaatsizliğe teşvik, kamu düzeninden ayrılma ve daha büyük ihanete doğru bir adım olarak görülen büyük bir suç olduğunu söylüyor.Beşir, konuyla ilgili şu ifadeleri kullanıyor: “Lübnan’daki esas sorun, yargının gücünü yasadan değil de siyasetten alıyor olması. Dolayısıyla, en güçlü ve en baskın olan siyasi parti, yasayı kendi bakış açısına göre değiştiriyor. Yani Lübnandaki yargı, yalnızca uzaktan kumandayla hareket eden bir yargı olarak bize geri dönüyor ve hukukun üstünlüğü önemsenmiyor. Öyle ki, Lübnan’daki temyiz savcılıkları, dosyalarla oynar ve bazılarına göz yumar hale geldi. Zirâ tüm siyasi güçlerin yargıda parmakları var. Özellikle de Hizbullah’ın.”Avukat Beşir, açıklamalarına şöyle devam ediyor: “Hizbullaha bağlı yargı organı tarafından verilen karar, partinin Lübnan devletiyle sınırlarını çizme hedeflerini doğruluyor. Kendi yasadışı mahkemesi çıkarına, yasal mahkemelere başvurulmasını yasaklıyor. Lübnan kanuna göre, herhangi bir vatandaşın medeni hak ve görevlerini kullanma hakkını engelleyen Lübnan vatandaşlarının cezalandırılması gerekiyor. Zirâ bu, Lübnan Ceza Kanunu’nun 329. maddesinde açıkça belirtildiğine göre suç sayılıyor. Hizbullahın dâhili kararları, bu partilerin topraklarında ve himayesinde kurulduğu ülkenin genel hukukundan türetilmelidir çünkü anayasa, Lübnan partilerini altına alması gereken bir şemsiyedir. Tahkime başvurma hakkı, zorunlu değil, isteğe bağlı bir seçenektir. Çıkarılan tahkim kararlarının etkili olması için ise Lübnan yargısından bir icra kararı alınması gerekir. Dolayısıyla Hizbullah’a bağlı yargı konseyleri, kamu hukukundan ve kamu düzeninden çıkmak için tahkim yasasına güvenemez.”Derin devlet Şarkul Avsatın Independent Arabiadan aktardığı habere göre İslami Hareketler uzmanı bir kaynak ise “Hizbullah, tüm Lübnanlılara ait kültür ve uygarlığı, mezhepsel inanca dayanan bir kültürle değiştirerek Lübnandaki derin devleti işgal etmek istiyor” ifadelerini kullanıyor. El Kaide ve diğer örgütlerin de Hizbullah gibi kendilerine özel yargı sistemlerinin olduğunu vurgulayan kaynak, bu örgütlerin herhangi bir siyasi veya askeri hareket etmeden önce, bu makamlar tarafından fetva çıkarıldığını da belirtiyor. Devlet kurumlarının, özellikle de yargı kurumlarının zayıflığının ise partinin hedeflerine ulaşma yeteneğini güçlendirdiğini belirtiyor.
مشاركة :