Bir başka ülkenin topraklarına giren hiçbir ülke dikiş tutmadı... Amacına da ulaşmadı... Kaybetti... İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra oluşan genel mutabakat, sınırların değişmesine izin vermiyor. Sadece öyle ya da böyle vekalet savaşları yürütülüyor. ABD; Vietnam 1955-1975, SCBB; Afganistan 1979-1989... Her ikisi de yenilerek çekildi. SCBB 1989da çöktü... Hem de dünyanın iki büyük süper gücü olmasına rağmen.. Tarih tekerrürden ibaret değildir, bir derstir... Ya ders çıkarırsınız ya da kaybedersiniz. Hem de ülkenize çok büyük bedeller ödeterek... 14 Nisan 2011de ABD Suriyeyi vurdu. Ve o gün bugündür Suriye iç savaşı devam ediyor. Suriye savaşının iki kaybeden ülkesi var. Biri Suriye, diğeri Türkiye. Kazanan ise Rusya ve İran. Rusyanın savaşa müdahale olmasından beri sahada her şey Esed lehine gelişiyor. Ve görülen o ki, Esed lehine de gelişmeye devam edecek. Emevi Camisi’ne Putin ziyaretinin anlamı... Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan, 2012de yaptığı konuşmada, "İnşallah Selahaddin Eyyubinin kabri başında Fatiha okuyacak, Emevi Camisinde namazımızı da kılacağız. Bilali Habeşinin, İbn-i Arabinin türbesinde, Süleymaniye Külliyesinde, Hicaz Demiryolu İstasyonunda kardeşliğimiz için özgürce dua edeceğiz" demişti. Ve işte o gün Suriyenin yaklaşık yüzde 60ını Esed rejimine muhalif olanlar kontrol ediyordu. Bugün yüzde 60, İblide ve Türkiyenin kontrol ettiği bölgeye sıkışmış durumda. Ve işin ilginci de bu bölgenin etrafı Suriye-Rusya silahlı güçleri ve PYD - YPG tarafından kuşatılmış durumda. *** Putin, ocak ayında Ankaraya gelmeden bir gün önce 7 Ocak tarihinde Esedle beraber Emevi Camisi’ni ziyaret etmiş ve İblibde terör guruplarının yok edilmesi, Suriyeli vatandaşların güvenliği ile ilgili konuları tartışmışlar ve kararlar almışlardı. Bir gün sonrasında Ankara ziyaretini gerçekleştirmişti. Mesaj Erdoğana verilmişti. 8 yıl önce Emevi Camii’nde namaz kılacaklarını iddia eden Erdoğana, Putin ve Esed, Emevi Camii’nden hem de Ankara ziyaretinden bir gün önce, 10 yılın politikalarının yanlışlığına yönelik anlamla bir mesaj gönderiyordu. İblip bir bataklık... Türkiye, Rusya ve İranın yaptığı tüm anlaşmalarda İdlibdeki terör guruplarının tasfiye edilmesi karar altına alınmış ve Suriyenin siyasal toprak bütünlüğüne gönderme yapılmıştı. İdlibde iki kez üst üste TSK unsurlarına yapılan saldırı Rusyanın izni olmadan, Suriye güçlerinin yapabileceği bir şey değildi. *** Ve yaklaşık altı ay içerisinde bölgede çok önemli gelişmeler olacak. PYD-YPG Suriye yönetimi ile özerk bölge anlaşmasını garanti altına alarak, Suriye güçleri ile beraber saldırıya geçebilirler. Kürt unsurlar, ABDnin desteğini alır ve eski statükosunu garanti altına almaya yönelik stratejik bir plan devreye sokulursa da, Türkiyenin son 10 yıllık politikası kökten değişecek adımlar atılabilir. Ki, bugün için bu imkansız gibi gözükmektedir. Ama bir olasılıktır. *** Bu politikanın önündeki en büyük engel de Erdoğanın desteğini aldığı MHPdir. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçelinin Şama girilerek kuzeydoğu Suriye ardından da Musul ile Kerkük alınmalı diyebiliyorsa, Erdoğanda bunu destekleyen açıklamalar yapıyorsa bilin ki yukarıdaki olasılık da bugün için imkansız gibi gözükmektedir. Ama sıkışıldığında, çözümsüz kalındığında uygulanabilecek bir politika olarak masada seçeneklerden biri olarak devreye sokulursa, şaşırmayacağımı belirtmek isterim. *** Suriye hava sahasını kontrol eden Rusyanın, TSKnın kara birliklerine destek olacak savaş uçaklarına izin vermeyecekse, eninde sonunda bir bataklığa mahkum olacağımızın da tarihteki örneklere bakarak görmek gerekir. Rusya ve İran hedefe yürüyor Rusya, İran ve Suriye masada ve sahada başından itibaren adım adım uyguladıkları politikayı hayata geçiriyorlar. Bununla ilgili bazen bir adım ileri bazen iki adım geri gidiyorlar gibi gözükse de bugüne kadar sürekli adımlar atarak, gelişme kaydederek politikalarını uyguluyorlar. Özellik, TSKnın konvoyunun saldırıya uğramasının ardından Erdoğanın, Rusya ile ilişkilerinin bozulmayacağının ve ciddi ekonomik ilişkilerinin olduğunu açıklaması şunu gösteriyor. Rusya ile ilişkiler bozulamayacak kadar ileri. Böyle bir açıklama yaptıktan sonra Rusyaya ne yapılırsa yapılsın ilişkimiz bozulmayacak mesajını verince, rejim güçlerini koruyan ülkeye nasıl ikna edilebilir? Benim yanıtım devreye ABD ve batı sokulur ki, onlar da tüm cihatçı guruplarla Türkiyenin ilişkisinin kesilmeyeceğini isteyeceklerdir. Nereden bakarsanız bakın bugünkü politikaların sahada uygulanabilirliği yoktur. *** Şayet Suriye ile bulunan tüm sınır boyunca, Türkiye yüzlerce kilometre duvar ördüyse ve güvenlik güçleri sınırların güvenliğini sağlıyorsa, iki harekatla birlikte Suriye içerisinde yüzlerce kilometreyi kontrol altında tutuyorsa, Rusya ile birlikte denetimlerle yapıyorsa, İdlibde neden bu kadar risk alıyor? Neden sorusunun yanıtı çok açık. İdlib kontrol altında tutulamadığı sürece, iki harekatla kontrol edilen bölgelerin denetimi sürdürülebilir değildir. Ayrıca İdlib düşerse, Suriye muhalifleri ve milyonlar nereye gidecek? İdlib düştüğünde Türkiyenin kontrol ettiği topraklardan da çekilmesi istenildiğinde ne denilecek? Esed ile masaya oturmanın zamanı gelmiştir Sonuçta İdlib ve Türkiyenin kontrol ettiği topraklarda yaşayanlar Suriye vatandaşı; o topraklar da Suriyenin toprağı değil mi? Bugünkü, Esed rejiminin kendi topraklarını kontrol etmek istemesi onun yasal ve meşru hakkı değil mi? Yanıtlarımız evetse, Türkiye yumuşak bir geçişle sığınmacıların da geriye dönüşünü sağlayabilecek yeni bir plan üzerinde çalışması gerekmektedir. Bunun yolu Esad ile masaya oturmaktır. Zaten çok uzun süredir Rusya ve İran ile masaya oturan Türkiye, bir anlamda Esed ile masaya oturmuş durumdadır. Daha önce yapılması gereken görüşmenin, bugün gecikilmiş olsa da direkt yapmasının zamanı gelmiştir. *** Türkiyenin Suriye savaşını sürdürebilecek ne ekonomik güce ne de içerde halkın desteğine sahiptir. Bu savaş sürdürülmeye devam ettikçe Türkiyenin ekonomisi daha kötü olmaya ve içerde halkın üzerinde artan vergiler ve enflasyon daha artacaktır. Bu ise halkın Erdoğan iktidarına olan desteğini azaltacaktır. Son söz: Soçi ve Astana mutabakatlarına uygun olan İdlibde bulunan terör guruplarını Türkiyenin temizlemesi gerekiyordu. Temizleseydi kimin işine gelirdi? Ki, Esed rejiminin işine gelen o maddeye Türkiye neden imza koydu? Bugün o maddelere dayanılarak Türkiyenin mutabakata uygun davranmadığı iddia edilerek operasyon yapılıyor. Ve yazın bir kenara, İblipde ki terör gurupları olarak kabul edilenler eninde sonunda Türkiyenin kontrol ettiği diğer bölgelere geldiğinde aynı operasyon ve hava bombardımanları yine devam edecek. Ne zaman kadar? Esed rejimi topraklarının tamamında denetim kuruncaya kadar...
مشاركة :