Menna Abdulfettah Sudan Başbakanı Abdullah Hamduk’a suikast girişimi, Sudanlıların akıllarından ve kalplerindeki hoşgörü kültürü nedeniyle toplumda tepkiye neden oldu. Çeşitli birlik krizlerine rağmen toplumsal ve siyasi tarihe hakim olan koşullar, farklı durumlara adapte olmak konusunda birçok örnekle dolu. Politikacılar, ülkenin eski Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir dönemi dışında bir uyuşmazlığa tanık olmadı. Öyle ki Beşir hükümeti, komplo teorilerinin ve çeşitli korkuların somut bir örneğini teşkil etti. Yabancı davranışlar Sudan’a yönelik çalışmalar yürüten bazı isimler, Sudan vatandaşlarının (medeniyet kökleri, toplumsal ilişkiler, etnik, etik ve dini davranışlar düzeyinde) Afrika koşullarının bir uzantısı olan psikolojik kompozisyonun ve tarihsel kültürel çeşitliliğinin bir parçası olduğuna dikkat çekti. Farklı milliyetler ve kabileler, Sudan kültürünün eski ve yeninin inşa edilmesine katkıda bulundu. Bu durum, en basit hoşgörü örneği çerçevesinde kültür, etnik ve dini çoğulculuk gerçeğinden memnuniyet duyulduğu anlamına geliyor. Ancak siyasi düzeyde eski hükümet bu durumu fikirlerinde ve yönelimlerinde farklılık gösteren kişilere karşı bir ‘af’ olarak kabul etti. Bu çerçevede Sudan kültüründe birbirleriyle çelişen kavramlar görülmeye başlandı. Halk düzeyinde ise bireyler çeşitli ve farklı değerlere sahip. Öyle ki Sudan toplumunu birleştiren doğal, maddi ve manevi farklılıklara rağmen bir uyum söz konusu. Sudan’ın doğası, kabileleri arasında siyahların ve Arapların bulunduğu toplumsal bir dokuyu yansıtıyor. Siyasi ve resmi düzeylerde önceki hükümetin beslendiği ululuk hususundaki kısıtlamalar kırılmazken, eski hükümetin hücreleri de Sudan halkının demokrasi ve barışçıl bir şekilde bir arada yaşama devrimiyle başlattığı yürüyüşü engellemek üzere halen çeşitli girişimlere başvurmayı sürdürüyor. Hartum’da bir ABD’li öldürüldü Suikast suçları çerçevesinde El-Kaide’ye bağlı bir grup, Amerika Birleşik Devletleri Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) yetkilisi ve ABD’li diplomat olan John Granville’in ve Sudanlı şoförü Abdurrahman Abbas’ın 2008 yılında öldürülmesi sonrasında tutuklandı. Granville, 1 Ocak’ta yılbaşı kutlamalarından dönüş yolunda şoförüyle birlikte Hartum’da üzerlerine açılan ateş sonucunda öldürülmüştü. Failler, ölüm cezasına çarptırıldıktan sonra Haziran 2010’da hapishaneden kaçmayı başardı. Bu durum, yetkililerle olası suç ortaklığı konusunda çeşitli soru işaretlerine neden oldu. Daha sonra faillerin bazıları tutuklandı. Aralarından biri, Libya’da El-Kaide’ye dahil olması sonrasında öldü. Failler, suikastın sonrasında eylemlerini savunmayı sürdürdü. Sudan’da yayın yapan bir gazeteye göre sanıkların savunma avukatı Adil Abdulgani, müvekkillerinin uzlaşıyı reddettiklerini söyledi. Aktarılana göre sanıklar, ‘yeniden dirilse Granville’i yine öldüreceklerini’ belirttiler. Abdulgani, Granville’in annesini arayarak müvekkillerini affetme çağrısı yaparken Granville’in annesi de idam cezasından geri adım attığını ancak başkalarına aynı şeyin gerçekleşmemesi için sanıkların ömür boyu hapis cezasına çarptırılması gerektiğini vurguladı. Dini fitne Sudanlılar, Ulusal Kurtuluş Hareketi öncesinde iki büyük mezhep merkezli parti olan (siyasi bağlamda faaliyet gösteren) Ümmet Partisi ve Demokratik Birlikçi Parti’sine rağmen bir mezhep savunucusu değildi. Son yıllarda protesto ve kutlamalar olmadan dini seminerlere katılan Ensar es-Sünnet grubunun çadırlarının yanı sıra Sufiler, Rebiülevvel ayının ilk 12 gününde başkent Hartum ve diğer vilayetlere yayılan mevlit meydanlarında büyük çadırlar kurulması emri verdi. Reddeden ve tekfir edenler de dahil tüm taraflara tanık olan Sudan toplumunda iki İslamcı akım arasında tıkanıklıklar yaşandı. Ancak Ensar es-Sünnet çadırlarının yakıldığı 2012 yılında gerilim arttı. Hükümet, mezhep uygulamalarını sürdürmek için komplo kurmakla suçlandı. Genişleyen uçurum, tüm tarafların tutuculuğundan faydalanan bir kesimin var olduğunu gösterdi. Kurtuluş yılları boyunca artık hoşgörü durumun efendisi değildi. Sufizm yandaşları, artık yoksulların ve emekçilerin yanında durmuyordu. İnsanların sorunlarını çözmek için yöneticilerle arabuluculuk yapmıyordu. Aksine iktidar elinde bir araca dönüşmüş, dini bir fitneye yol açmak için bir tekfir unsuru olmuştu. Toplumsal çatlaklar Siyaset koridorlarının muhalifler tarafından daraltılması halinde halkı, sosyallikleri ve açık ilişkileri ile karakterize edilen, sevinç ve keder alanlarındaki mevcudiyetlerinde benzersiz olan, politika, spor ve ekonomiden konuşan bireyler halinde bulursunuz. Bu durum açıkça, sınırsız ve gözetim ağırlığı hissi olmadan, nefisle yapılan iç diyalogla da aynıdır. Aidiyet, diğerini kabul etme ve başkasına saygı duyma çerçevesindeki bu hissiyat, kurtuluşla yok edildi ve rejime sadık, ona muhalif olma korkusu yaşayan bir araca dönüştürüldü. Otuz yılı kapsayan bu dönemde korku ve pervasızlık duyguları oluştu. Böylece konuşmalar fısıltıya, aleni olanlar da sırra dönüştürüldü. Kurtuluş Hareketi, yörüngede dönen sadık insanlar yarattı. İnsanlar ayağa kalktıktan sonra ise isyan edenlerin 30 yıl boyunca yönetimin kırbaçlarına boyun eğdiğine inanılmadı. Kurtuluş rejimi, ulusal kimlikte resmi bir kimlik daha oluşturdu. Durum, her iki kimliğe mensup vatandaşları güç ve zayıflık, gurur ve utanç açısından toplumsal bir sınıflandırmaya maruz bıraktı. Daha önce insanlar mevcudiyetlerine rağmen, fazla kimlikten utanan toplumsal bir kavramla uğraşmaktaydı. Kimlik meselesi, elitlerin konuşma ve fikir düzeyini aştı, Sudan halkının vicdanları için öngörülen bir toplumsal hak mesajı haline geldi. Bu sıkışık vicdan, sosyal adalet duygusu eksikliği nedeniyle bir patlamaya yol açtı. Kurtuluş rejiminin Sudan toplumuna getirdiği koşulların yanı sıra ABD Federal Soruşturma Bürosu’nun (FBI) yerel soruşturma ekiplerine yardımları göz önüne alındığında Hamduk’a suikast girişiminin koşullarının keşfi ve faillerin tutuklanması uzun bir süre almayabilir. Geçiş hükümeti, toplumsal barış, adalet ve demokrasi devletinin kuruluşu olarak güvenlik hizmetleri de dahil olmak üzere eski rejimin dağılma sürecini tamamlamak için tam yetkilere sahip olacaktır.
مشاركة :