Trump ile Biden arasındaki ekonomik farklılıklar

  • 11/2/2020
  • 00:00
  • 6
  • 0
  • 0
news-picture

Donald Trumpın Amerika Birleşik Devletleri başkanı seçilmesinden bu yana geçen 4 yıl içinde ABD, işsizlik oranının 50 yıldan fazla bir süredir en düşük noktasına düşmesi, GSYİH’nin beklenenden fazla yükselmesi ve finans piyasalarının en uzun dönem artışını yaşaması ile  ekonomik bir refaha tanık oldu. Ne var ki, koronavirüs salgını nedeniyle bu kazanımlardan çoğunu kaybetti. Dışarıda ise ABD, gümrük vergileri politikasıyla Çinden Avrupa Birliği ve Amerika kıtasındaki iki komşusuna kadar çoğu ekonomik güçle bir çatışmaya şahit oldu. Trumpın ilk döneminin sona ermesiyle dünya, yarınki ABD seçimlerinin kazananın açıklanmasını bekliyor, Trump’ın ikinci dönem başkanlığını mı yoksa Demokrat aday Joe Biden’ın zaferini mi deklare edeceğini görmek için sabırsızlanıyor. Yurtiçi ve dışında, ekonomik açıdan bu iki adaydan birinin kazanması ne anlama geliyor? Yurtiçinde, Trump ile Biden arasındaki ekonomik farklılıklar, Cumhuriyetçi Parti ile Demokrat  Parti politikaları arasındaki farklılıkların net bir açıklamasıdır. Trump başkanlığı boyunca üretimde Asya kıtasına yönelen ABD şirketlerinin geri dönmesini sağlamak için vergi muafiyetleri uygulamaya çalıştı. Şirketlere uygulanan vergi oranlarını yüzde 35’den yüzde 21’e indirerek bunda başarılı oldu. Bu, birçok Amerikan şirketinin ülkesine dönmesine ve yeniden üretime başlamasına yardımcı oldu. Böylece ABD pazarında çok sayıda iş fırsatı yaratılarak işsizlik oranı yaklaşık yüzde 3,5e düşürüldü. Fakat Demokrat aday, bu vergi muafiyetinden büyük şirketler yararlandığı için bunun ABD pazarında haksız bir rekabet ortamı yarattığına inanıyor. Vergi muafiyetinin sadece yurt dışından ABD’ye geri dönen şirketlere uygulanmasını öneriyor. Biden ayrıca büyük şirketler ile geliri 400 bin dolar üzerinde olan zenginlere vergi zammını, elde edilecek gelirden de bütçe açığının kapatılması, altyapı, eğitim, sağlık ve sosyal hizmetler gibi devlet projelerinin finansmanı ve temiz enerji kullanımının desteklenmesi için yararlanmayı önerdi. Oysa  sonuncusu yani temiz enerji kullanımı hiçbir zaman Trump’ın önceliklerinden olmadı. Trump’a göre iklim değişikliği bir aldatmaca ve efsanedir. Geçen yılki G7 zirvesinin iklim değişikliği konulu oturumuna katılmayarak da bunu kanıtlamıştı. Elbette, Trump’ın bu davranışlarının arkasında bir neden var; ABD’li petrol üreticilerini desteklemek. Trump her zaman ülkesinin dünyanın en büyük petrol üreticisi olmasıyla övündü. Demokrat aday Biden için petrol üreticilerini desteklemek elbette bir öncelik değil. Dış ekonomik politikalara gelince, Trumpın son dört yıldır kullandığı (Önce ABD) sloganı veya yöntemini ABD daha önce hiç kullanmamıştı. Böylece ABD, Çin ile ekonomik bir savaşa girdi. Aylarca devam eden tehditleri, ABD’nin Çin ürünlerine ek gümrük vergileri uygulaması takip etti. Çin’in misilleme yapması üzerine ABD vergileri iki katına çıkardı. Trump, Çin ile yetinmedi. Avrupa Birliği’nin (AB) de ABD’den yararlandığını söyleyerek Avrupa ürünlerine ek gümrük vergileri getirdi. AB misliyle karşılık verirken, Dünya Ticaret Örgütü de AB’nin kararını onayladı. Bu da Trumpı örgütü hedef almaya ve eleştirmeye sevk etti. Trump’ın ikinci dönem başkan olması durumunda, örgütü marjinalleştirmeye hatta onu bitirmeye çalışması bekleniyor. Trump, aynı metodolojiyi kullanarak ülkesi ile Kanada ve Meksika arasındaki NAFTA Anlaşmasını da hedef aldı. ABD Başkanı, Meksika’nın ülkesini sömürdüğünü düşündüğünü hiç gizlemedi. Bütün bunlar nedeniyle, bu ülkelerin çoğu şu anda kurtuluşun, Trump’ın başkanlığının sona ermesi ve Biden’ın başkanlığı kazanmasında olduğunu düşünüyorlar. Fakat gerçek şu ki, Bidenın başkanlığı kazanmasının Trumpın dış ekonomik politikası üzerinde sihirli bir etkisi olmayacak. Trump, ABD için dışarıda birçok ekonomik kazanç elde etti, dolayısıyla Biden bu kazanımları kaybetmek istemeyecektir. Kaldı ki Biden, bu politikaları gözden geçireceğini açıklasa da değiştireceğine dair hiçbir vaatte bulunmadı. ABD’nin  başkanının değişmesinin getirebileceği ekonomik değişim ancak iç düzeyde olabilir. Dışarıya gelince, Demokratlar Trump’tan daha yumuşak bir dil kullanabilirler ama esas olarak onların hedefleri de aynı olacaktır. Seçimlerin sonucu ne olursa olsun, önümüzdeki 4 yıl boyunca ABD’nin dış ekonomi politikası pek değişmeyecektir. Tek fark, Çine baskı yapmak için Trump’ın tartışma yaratan açıklamaları yerine Demokratların, müttefik ülkelerle ilişkilerini kullanabilecekleridir. Ancak her iki durumda da sonuç aynıdır.

مشاركة :