"Seyitsadıkta bir parti binası ateşe verildiğinde yetim çocuklar için girişe konulan kumbarayı parçalayıp içindeki parayı cebine indiren göstericiye tanık oldum. Süleymaniyenin birçok ilçesinde yakılan isyan ateşinin nedeni görünürde maaşların ödenmemesi ve ekonomik kriz. Fakat perde gerisinde başka hesaplar var." Bu cümleler günlerdir devam eden protesto gösterilerini takip eden Iraklı bir gazeteciye ait. Süleymaniyede ikamet eden ve Kürdistan Yurtseverler Birliğine yakın basın kuruluşlarında çalışan gazetecinin söylediklerine göre, eylemlerde boy gösteren birçok gösterici yabancı. "Başka yerden gelenler Sorani bilmiyor, yüzlerini kapatıyor" Irak Kürdistan Bölgesinde faaliyet gösteren tüm parti binalarının ayrım gözetmeksizin ateşe verildiğini ifade eden gazeteci, "15-25 yaş aralığındaki gençler yakıp, yıkıyor. Yüzlerini kapatanların çoğu Süleymaniyeli değil. Soranice (IKBde konuşulan Kürtçenin lehçesi) de konuşmuyorlar" sözleriyle eylemlere katılanların yaş aralığına başka yerden geldiklerine dikkati çekti. IKBnin kontrolünde eskiden 5 kent vardı. Kerkükün tekrar Irak merkezi yönetimine geçmesiyle IKBde dört kent kaldı. Bunların ikisi Irak Kürdistan Demokrat Partisinin (KDP) denetiminde olan Duhok ve başkent Erbil. KYBnin hakimiyetinin olduğu iller ise Halepçe (IKB kent olarak ilan etti ama Bağdat yönetimi onay vermedi) ve Süleymaniye. Özellikle Süleymaniye hem nüfus hem de yüz ölçümü olarak IKBnin en büyük vilayeti. Süleymaniye, KYBnin yanı sıra hükümetin 3üncü koalisyon ortağı Goran Hareketi ve diğer İslami partilerin de güçlü olduğu bir vilayet olarak biliniyor. Protesto gösterileri günlerdir Süleymaniye kent merkezi ve ilçelerinde yaşanıyor. 9 kişiyi keskin nişancılar mı vurdu? Kent merkezindeki gösteriler büyük oranda kontrol altında tutulsa da Dokan, Piremegrun, Şarezur, Seyitsadık, Kifri ve Tekiye gibi yerleşim birimlerinde şiddet olayları yaşandı. Hatta kan da aktı. Gösterilerde 9 kişi öldü, pek çok kişi yaralandı. Onlarca kişi de gece yarısı evlere yapılan baskınlarla gözaltına alındı. Tansiyon düşmüyor. Bölge yönetimi yaşananlardan dolayı şaşkın. Zira öldürülen 9 kişi kim tarafından ateşlendiği tespit edilmeyen silahlardan çıkan kurşunlarla vuruldu. Bunlardan Penciwindeki bir kişinin keskin nişancı tarafından öldürüldüğü gündeme geldi. Erbil ve Duhok sakin, Süleymaniye karışık Olayların Erbil ve Duhokta değil de KYBnin denetimi altındaki yerleşim birimlerinde yaşanmasının birçok nedeni var. Yerel kaynaklardan alınan bilgilere göre, KDP güçlü bir istihbarat ağına sahip. Güvenlik güçleri bu iki kentte hadise çıkmasına göz yummuyor. Ayrıca bu iki kent ticaret merkezi gibi. Esnaf, düzeninin bozulmasını istemiyor. Süleymaniye ise kültür ve sanat kenti olarak biliniyor. Bu nedenle özgürlük alanı daha geniş. İnsanlara baskı ve şiddet fazla uygulanmazken halka hizmet de edilmiyor. Bölgede yolsuzluk iddiaları hiç eksik olmuyor. Ancak halk, KDP bölgesinde yolsuzluk olmasına rağmen "hizmet ediliyor" diyerek teselli bulurken, Süleymaniye için söylenen söz ise şu: "Hem çalıyorlar hem de hizmet etmiyorlar." KDPnin komşusu Türkiye, KYBnin İran Ayrıca KDP ile KYBnin komşuluk yaptıkları ülkelerde olayların meydana gelmesinde etkin olarak görülüyor. Duhok ve Erbile hakim olan KDPnin komşusu Türkiye. Süleymaniye ve Halepçeyi yöneten KYB ve Goran Hareketinin komşusu ise İran. Irak ile İran arasındaki sınır uzunluğu bin 450 kilometre. Bu uzun hutut boyunca 11 gümrük kapısı bulunuyor. Bunların 6sı IKB yönetimi ile Tahran yönetimi arasında. Hacı Omeran ve Kale Gümrük Kapıları kuzeyde yani KDPnin denetimi altındayken Başmak, Seyranbend Pervizhan ve Şomse Gümrük Kapıları ise KYBnin denetimdeki bölgede yer alıyor. Hacı Omeran, Başmak ve Pervizhan resmi gümrük kapıları ve açıklar. Diğerleri ise şu anda faal değil. Yani, İran ile IKB arasında geçiş noktaları oldukça fazla. Zaten KYB İranın etkisi altında kalmakla suçlanıyor. Bu konuda en çok da Talabani ailesi eleştiriliyor. Bin 450 kilometrelik sınırda, Şii hilali için açılan birçok kapı var. Bu kapılardan Iraka giren İranlılar, Yemen, Bahreyn Suriye ve Lübnandaki nüfuzu bir şekilde organize ediyor. Süleymani öldürüldü, İran etkinliği azaldı mı? ABD Başkanı Donald Trumpın yürüttüğü siyaset özellikle de Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymaninin öldürülmesiyle Şii hilalindeki etkinliği nispeten azalan İran, Iraktaki güzergahının kapanmasını istemiyor. Bu karayolu güzergahının özelde Suriye için kapanma ihtimali Şengal (Sincar) Anlaşması ile ortaya çıktı. Şengal Anlaşmasının yürürlüğe girmesi halinde Tahranın Şam ile irtibatı büyük oranda kesilebilir. Çünkü, şu anda Şengal, Suriyeye açılan önemli bir kapı olarak görülüyor. Hatta hem Tahran hem de PKK burayı "kritik öneme haiz hat" olarak görüyor. Şengalde etkin silahlı gruplar: Haşdi Şabi ve PKK Şengalde ise Haşdi Şabi ve PKK başta olmak üzere bazı silahlı gruplar var. Hem Bağdat hem de Erbil yönetimleri Haşdi Şabi ve PKKnın bölgeden çıkmasını istiyor. Baskılar sonucu ilk önce PKKnın çıktığı iddia edildi. Fakat bir gün sonra bu iddia bizatihi IKB Başbakanı Mesrur Barzani tarafından yalanlandı. Barzani yaptığı açıklamada, PKKya bağlı güçler Şengalden çıkmadı. Birkaç saatliğine çıkıp farklı kıyafetlerle geri döndüler. Hatta Suriyeden de yeni silahlı güçler getirildi. Göstericilerde Suriyeli ve vatandaşlarımızda olmayanlar var" dedi. Barzani iddiasını bir adım öteye taşıyarak, "PKK 700 köyümüzü işgal etmiş ve bölgelerin isimlerini değiştirmiş. Irakta bayrağımızın dalgalanmasına izin verilmeyen yer onların kontrol ettiği bölgelerdir. Çünkü kendilerini hükümetin alternatifi gibi görüyorlar" ifadelerini kullandı. Peşmerge önce PKK ile birlikte hareket etti, PKKnın önü açıldı Örgütün böyle bir etkinliğe ulaşmış olmasının bazı nedenler bulunuyor. Bunların başında ise DEAŞın Musulu alıp ilçeleri tek tek işgal ettiği dönemde PKK ile Peşmerge birlikte hareket etti. İlk başlarda PKKnın bölgede yaptığı tüm faaliyetlere göz yumuldu. Bunu fırsat bilen örgüt, dağ kadrosundan gönderdiği kişiler aracılığıyla Ezidileri örgütledi. Bir taraftan Ezidilere silahlı eğitim verilirken diğer taraftansa şehirden kaçıp Şengal Dağının tepesine yerleşen Ezidiler için okullar açtı. Küçük çocuklara buralarda eğitim verildi. Ezidilerin bir kısmı PKK ile birlikte hareket etti. Bizatihi eski İKB Başkanı Mesud Barzaninin yönettiği operasyonlardan sonra Şengalin DEAŞdan kurtarılmasının ardından da PKK saflarındaki Ezidiler sayesinde ilçede kalıcı hale geldi. Şu anda PKKnin Şengalde 8 noktada karargâhı bulunduğu bilinen bir gerçek. Üstelik bunların başında farklı yerlerde gelenlerden çok Ezidiler var. Yani, çıkartılmak istenen kişiler, Türkiye, Suriye ve İrandan gelen Kürtlerden ziyade Iraklı Ezidiler. Başbakan Mesrur Barzaninin bahsettiği yeni katılımlar ise sınırlı sayıda ve üst düzey yönetici olabilir. Zira strateji oluşturan ve silahlı Ezidi grupların nasıl hareket etmesi gerektiğini salık veren ve çıkmak yerine "görünmeden" varlıklarını sürdürmeyi bunlar sağlıyor. 300 bin kişiden 23 bini geri döndü Şengal, DEAŞ saldırısından önce ekseriyeti Ezidi olmak üzere 300 bin nüfuslu bir yerleşim birimiydi. DEAŞ ilçeyi ele geçirdiğinde silahlı grupların dışında tüm çocuk, kadın ve yaşlılar ölümü göze alarak günler süren bir yolculukla evlerini terk etti. Şimdiye kadar 23 bin kişinin geri döndüğü belirtilirken diğer geri kalan Ezidilerin büyük bir kısmı Erbil, Duhok ve Zahodaki kamplarda yaşarken bir kısmı Suriyede diğer bir kısım ise Avrupa ülkelerine göç ederek hayatını sürdürüyor. Ancak geri dönen ve ilk günden itibaren silahlı mücadele veren Ezidiler ise parçalanmış durumdalar. Bir bölümü PKK ile hareket ederken, bir kısmı Irak merkezi hükümetiyle diğer bir kısım ise Erbil ile birlikte hareket ediyor. Erbil ile hareket eden grubun gün geçtikçe küçüldüğü başındaki Kasım Şeşonun ise istifa ettiği gelen bilgiler arasında. Şengalde Haşdi Şabi ve PKK birlikte hareket ediyor. Çünkü her iki grupta hem Erbil hem de Bağdat tarafından istenmiyor. İki grupta Şengal konusunda İrana yakın görüşte. Hem Haşdi Şabi hem de PKK, Irak -Suriye arasındaki Tel Koçer Gümrük (Rabia) Kapısının kapanmasını ya da tamamıyla Erbil ve Bağdatın kontrolüne geçmesini istemiyor. Suriye-Irak arasında elbette ki tek bir sınır kapısı yok. Peşhabur (Semelka) Sınır Kapısı KDPnın denetiminde. Tel Koçer Suriye tarafından Suriye Demokratik Güçlerinin kontrolünde. El Kaim ve El Velid Gümrük Kapıları ise Sünni bölgelerinde yer alıyorlar. Dolayısıyla şu anda Şengali geçtikten sonra ulaşılabilen en kolay gümrük kapısı Tel Koçer gibi gözüküyor. Seravi: Bir kısmı maalesef dostlarımız PKKya bağlı gruplar Onun için İran ve PKKnın "kritik öneme sahip hattın" kapanmaması için Süleymaniyedeki olaylarda etkin rol aldığı iddia ediliyor. Bu iddianın sahibi bölgedeki pek çok kaynak. Yetkili konumdaki insanlar da bu duruma dikkati çekiyor. Kürdistan Yurtseverler Birliği Önderlik Meclisi Üyesi Aso Seravi bu konuya açık şekilde dile getirenlerden. Protestolarda yer alan göstericileri "provokatör" olarak niteleyerek, "Bir kısım İran istihbaratı, bir kısım da maalesef dostlarımız PKKya bağlı gruplardı" dedi. KYBnin PKK için birçok şeyi göğüslediğini ve bu nedenle Süleymaniyenin bazı ülkeler tarafından terör listesine alındığını anımsatan Seravi, "Süleymaniye Havalimanı ve Türkiye Hava Sahasını onların yüzünden kapandı. Tüm bunlara rağmen o dostlarımız gelip Yekiti (KYB) saldırdı. Ama Duhok ve Erbilde bir ıslık bile çalamıyorlar" ifadelerini kullandı. Seravi iddialarını daha da ileriye taşıyarak şunları kaydetti: Yaşlı adamı vuruyor, Kuran-ı Kerim yakıyor, halkın evi ve malını talan ediyorlar. Buzdolabını sırtlamış götürüyor. Gaz tüpünü çalışıyor. Bu gösterici değil hırsızdır. Bu yağmacıdır. Bu işleri yapanların hiçbiri memur olarak atanma yaşında bile değil. Gösterici, memurdur, çalışandır hak talebinde bulunur. Bu şekilde taş ile gelen değildir. Gösterici olan memura kendi hakkını savunduğu için saygı duyulur. Kimsenin ona kötü söz bile söyleme hakkı yoktur. Gerçekten bir grup hırsız ve yağmacıydı. Seyidsadıkın imajını zedelemek istediler. "Görünürde ekonomik kriz gerçekte başka hesaplar var" Hem Seravi hem de KYBye yakın gazeteciyi haklı çıkaran nedenler mevcut. Süleymaniyedeki olaylarla birçok amaç güdülüyor. Birincisi Kürtlerle- Arapların işbirliği yapmasını istemiyor. Bilindiği gibi Irakın mevcut Başbakanı Mustafa Kazimi, eski bir istihbaratçı. Kazimi, Kürtleri çok iyi tanıyor ve Kürtlerle birlikte hareket etmenin Irakın yararına olduğunu biliyor. Bunun içinde tıpkı kendisinden önceki Başbakan Adil Abdulmehdi gibi Bağdat-Erbil arasındaki sorunların çözülmesini istiyor. Tıpkı Kazimi gibi IKB Başbakanı Mesrur Barzani de bir istihbaratçı. Mesrur Barzani, yıllarca bölgenin istihbarat kurumu olan Parastının başında görev yaptı. Eski istihbaratçılar aynı dili konuşuyor Dolayısıyla eski istihbaratçı Mustafa Kazimi ile Mesrur Barzani aynı dili konuşuyor ve benzer yaklaşımlar gösteriyor. Eğer Bağdat-Erbil arasındaki sorunlar çözülürse birilerinin hesapları bozulacak. Bu nedenle protesto gösterileriyle krizin derinleşmesi ve kalıcı hale getirilmesi amaçlanıyor. İkincisi Irak Kürdistan Bölgesindeki ikili yönetim anlayışının sürmesi arzulanıyor. Yani KDP, Erbil ve Duhokta KYB ve Goran ise Süleymaniye ve Halepçede etkinliğini sürdürmeli. Bu paçalı yönetim anlayışının devam etmesi halinde zayıflık sürecek. Tek ordu, tek istihbarat hayata geçirilmediği sürece güvenlik tam anlamıyla sağlanamıyor. Süleymaniyedeki olaylarda bu açık şekilde görüldü. KYBye bağlı güçler protesto olaylarını bastıramayınca KDPden destek talep edildi. Üçüncüsü ise Şii Hilali için "hayati öneme haiz hat" olarak görülen güzergahın kapanmaması amaçlanıyor. Bu güzergah ise İran-Irak sınırından başlayıp Süleymaniye Kerkük ve Musula bağlı Şengal üzerinden Suriyeye topraklarında devam ediyor. İranın Irak topraklarını Şii hilalinin güzergahı olarak kullandığını bütün dünya biliyor. Bu gerçek bölge yöneticileri tarafından da zaman zaman dile getirildi. Eski İKB Başkanı Mesud Barzani, IŞİDin 2014teki Erbil saldırısı karşısında kendisine askeri yardımlarda bulunan İrana müteşekkir olduğunu birkaç defa açık şekilde dile getirdi. Fakat hiçbir zaman kendi hakimiyetindeki alanların tam olarak İran nüfuzuna girmesine müsaade etmedi. Telaferin hassas özelliği İranın işine geliyor İranın Akdenize açılan Şii hilalinin 3 ayağı bulunuyor. Tahran yönetimi, hilalin Iraktaki ayağını güvenlik gerekçesiyle IKBden geçmesi arzuluyordu ama Barzani bu teklifi reddedince rota Kürtlerden Sünni bölgelerine kaydırıldı. IŞİD tehdidi yüksek olmasına rağmen İran şu anda aktif bir şekilde Diyalanın Celavla beldesinden başlayıp sırasıyla Salahaddinin Şirgat, Musulun Telafer ve Sincar (Şengal) ilçesini kullanarak Suriyeye doğru uzanan bir lojistik güzergahı kullanıyor. Musulun Telefer ilçesinin de çok nazik bir özelliği var. O da şu: Telafer IŞİD öncesinde kent nüfusu yaklaşık 400 bin civarındaydı. Ekseriyeti Türkmenlerden oluşuyor. Bu nüfusun yüzde 60i Şii, yüzde 40ı ise Sünnilerden oluşuyor. Şu anda da bu bölgelerin tamamında Haşdi Şabi etkin. İrana yakınlığı ile bilinen Haşdi Şabi, ülkedeki yol kontrolünü gerçekleştiriyor. Dolayısıyla gelen araçların kontrolünü bu grup yapıyor. Böylece yıllardır bir ülkede illegal olarak varlıklarını sürdüren yapılar, sorunların katlanarak devam ettiği parçalı ve zayıf yönetimlerde kalıcılıklarını muhkemleştirmeye çalışıyorlar. Durum böyle olunca hem PKK tüm bölgede rahat bir nefes alıyor hem de Haşdi Şabi girdiği yerlerden çıkmayarak İrana yol açıcı görevini sürdürüyor. Erbil Soran Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Namam Talabani de Kürt sokağındaki tepkilerin farklı nedenleri olmakla birlikte olayların büyümesinde dış güçlerin etkisi olduğunu şu sözlerle dile getirdi: IKB güvenli ve birçok petrol şirketinin yatırım yaptığı bir bölge. Irakta yaşanan olaylar sonucu ABD Büyükelçililik çalışanlarını geri çekti. Bazı Iraklı siyasiler ve İran hükümeti IKBdeki güven ve istikrardan rahatsız oldu. Tahminlerime göre Irak ve IKBde istikrar ve güven olması bazı İranın hoşuna gitmedi. Bölgede başlayan barışçıl gösterilerin şiddete dönüşmesinde aktif rol oynadı. Independent Türkçe
مشاركة :