Lübnan’da Taif Anlaşması fiilen sona erdi mi? Hükümetin kurulmasının önündeki iki engel…

  • 12/25/2020
  • 00:00
  • 1
  • 0
  • 0
news-picture

Eski Lübnan Kültür Bakanı Uluslararası İlişkiler Profesörü Gassan Selame, Şarkul Avsat’a verdiği özel röportajda bölgesel ve uluslararası gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Lübnan’da yaşanan siyasi ve ekonomik krizi değinen Selame, Taif Anlaşması’nın fiili uygulamasının sona erdiğini ifade etti. Hükümetin kurulmasının önündeki iki engelin bulunduğunu ifade eden Selame, bunların, ülke yöneticilerinin çoğunun popülaritesindeki acı düşüş ve uluslararası maddi baskıların olduğunu dile getirdi.İşte Eski Lübnan Kültür Bakanı Gassan Selame’nin  Şarkul Avsat’a verdiği röportajın ilgili kısmı: -Lübnan hakkında ne düşünüyorsunuz? Yoksulluk, göç ve hükümet olmadığına dair haberler var ve Taif Anlaşmasının sona ermesinden bahsediliyor. Genel olarak durumu nasıl okuyorsunuz? Taif Anlaşması’nın fiili uygulamasının sona erdiğini söyleyebilirim. Bir ‘troyka’ inşa etmek gibi kurumsal yönleri olan ve bazı grupları zayıflatmak, diğerlerini güçlendirmek gibi mezhepsel yönleri olan uygulamalar var. Taif Anlaşması’nı uygulamak geride kaldı. Anlaşmanın ruhuna daha sadık başka bir uygulamaya ya da Taif’e alternatif bir şeye ihtiyaç var mı? İlk fikri destekliyorum. Taif Anlaşmasının özünde 170 bin Lübnanlının hayatına mâl olan bir iç savaşı sona erdirdiğine inanıyorum. Ondan kolay kolay vazgeçme niyetinde değilim. Ancak anlaşmanın gerçekçi bir şekilde uygulanmasının, anlaşmanın gerçek ruhunu öldüren bir sapma olduğunu düşünüyordum. Bana, Taif Anlaşması’nın metninde bazı değişiklikler yapılarak anlaşmanın daha dürüst bir şekilde uygulanmasını sağlamak mı yoksa ona bir alternatif aramak mı diye sorsanız. Ben, birinci çözümden yanayım. -Sizin “Lübnan ayaklanması, mezhep liderlerinin kusurlarını ortaya çıkardı” dediğinizi öğrendik. Peki, nasıl? Temel mesele, temel sınıf ve kamuoyu yoklamasının buna işaret etmesidir. Büyük ölçüde tabanları ve popülerliklerini kaybettiler. Lübnan halkı, kendilerini bu kadar küçümsemeleri karşısında şoke oldu. Merkez Bankası’nın çöküşü, vatandaşın ömrü boyunca yurt içinde ve yurt dışında oluşturduğu birikimin yok olduğunu görmesi ve çocuğuna eğitim verecek gücünün kalmadığı halkı dumura uğrattı. Beyrut Limanı’nın patlamasıyla bir kez daha şoka uğradı. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Beyrut’a gidip gezdi. Ancak Lübnanlı herhangi bir politikacının hiçbir restoran yok ki gittiği gibi kovulmasın. Siyasi tabaka, insanların artık onlardan ne denli nefret ettiklerinin farkında. Yayınlanmayan kamuoyu yoklamaları da bunu gösteriyor. -Peki ya hükümet kurma konusundaki düşüncelerin neler? İki mesele söz konusu olmasaydı, hükümet, bu gerçekleştirdiğimiz görüşme bitmeden kurulabilirdi: Birincisi, ülke yöneticilerinin çoğunun popülaritesindeki acı düşüş. Bu durum, ülkenin trajik çıkarının gerektirdiği uzlaşıyı hızlandırmak yerine, mezhep ve hizipçilik çevrelerinde azalan popülerliklerini güçlendirmek için hükümet kurma sürecini istismar etmelerine neden oluyor. İkincisi ise bu liderlerin, hükümet kurulduktan sonra uluslararası taleplere ve popüler olmayan kemer sıkma kararları alma, kamu maliyesi ve sancılı bankacılık sisteminde yapısal reformlar gerçekleştirme baskısına maruz kalacaklarını bilmeleri. Gerçek mali durum göz önüne alındığında Merkez Bankası hesapları ve ülkedeki altmış bankanın durumu hakkında ayrıntılı bir açıklama yapılmadıkça hükümet kurulumunun tamamlanmayacağının farkındalar. Bu da pek çok endişe duyduğu mikroskobik bir aydınlatmadır. Bu endişenin nedenlerini detaylandırmaya gerek yok. Macron’un ısrarından kaçılmasının, ‘Uluslararası Para Fonu’ ile hızlı bir uzlaşıya duyulan ihtiyaca ilişkin inkar hali, limandaki korkunç patlamanın ardından geçtiğimiz Ağustos ayında  Hassan Diyab hükümetinin istifa etmesinden hemen sonra kurulması planlanan hükümetin geciktirilmesinin sebebi de buna dayanmakta. Korkum şu: Bir yandan yoksulluk durumu ve Suriyeli, Filistinli mültecilerin sayısının artması, diğer yandan yoksulluk ve ihtiyaç artışı insanları mezhep liderlerine daha bağımlı hale getirecek. Çünkü onlara yardım edecek birilerine ihtiyaçları olacak. Korkarım ki kriz, her şeyini kaybetmiş muhtaçların ihtiyaçlarını karşılayan ve asgari yaşamlarını sürdürmek için siyasi sınıfa öfkelerini bir kenara bıraktırıp geçimlerini sağlamaları nedeniyle siyasi sınıfı yeniden canlandıracak. RÖPORTAJIN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ

مشاركة :