Hong Kong doğumlu, ABDde yaşayan yönetmen Elizabeth Lonun İstanbulun sokak köpeklerini konu aldığı "Stray" isimli belgeseli bu ay ABDde afisilver.afi.com, virtualavalon.org ve themiracletheatre.com gibi platformlarda yayımlanarak daha geniş bir izleyici kitlesiyle buluşacak. Washington Posta röportaj veren Lo, "köpeklerin özgürce dolaştığını, bu hayli gelişmiş şehirde hayatı kendi kurallarına göre yaşadığını görmekten" çok etkilendiğini belirtiyor. Lo, İstanbulluların köpeklerle ilişkisinin de kendisini şaşırttığını ekliyor. "American Wildlife", "Notes From Buena Vista", "Treasure Island", "Last Stop In Santa Rosa" gibi filmlerin de yönetmenliğini yapan Lo, İstanbulluların köpekleri kendilerinden biri gibi gördüğünü şu ifadelerle anlatıyor: "İnsanlar köpeklerde gerçekten bir saygınlık görüyor, onları kendi sokaklarına ve topluluklarına ait yurttaşlar olarak görüyor." Lonun görsel açıdan ilgi çekici filmi Zeytin, Nazar ve Kartal isimli üç köpeğin İstanbuldaki gündelik maceralarını anlatıyor. Film, İstanbulluların aşina olduğu görüntüleri köpeklerin bakış açısından sunuyor. Belgesel, köpeklerin İstanbuldaki çekişmeli geçmişine, hem insanların hem de köpeklerin hayatlarını etkileyen sosyal ve kentsel dinamiklere atıfta bulunuyor. İBB Muhtarlıklar ve Gıda Daire Başkanı Ahmet Atalık, İstanbulda 400 bin ila 600 bin sokak köpeğinin ve kedisinin olduğunu tahmin ediyor. Ancak yine de sokak hayvanlarının sayısını tam olarak belirlemek güç. Bununla birlikte 2015te Bizans döneminde liman olarak kullanılan Yenikapı bölgesinde yapılan kazıda yüzlerce köpek kafatasının bulunması köpeklerin şehirdeki geçmişinin çok eskilere dayandığını gösteriyor. İstanbulun somut olmayan kültürel varlıkları kapsamında şehirdeki sokak hayvanları üzerine çalışma yapan SUNY Buffalo State Collegeda antropolog Kimberly Hart köpeklerin geçmişine dair şu ifadeleri kullanıyor: "Osmanlı dönemine ait tarihi kaynaklar köpeklerin mahallelerde bekçilik yaptığını, belediye temizlik hizmetleri olmadığından çöpleri yediğini ve geçmişte çok sık gerçekleşen yangınlara dair havlayarak insanları uyardığını gösteriyor. Ancak bu yalnızca işlevsel bir ilişki değildi, köpekleri beslemek ve onlara bakmak sevap olarak görülüyordu." Köpeklerin şehirdeki uzun macerasının yanı sıra Lonun belgeseli Suriyeli sokak çocuklarının da şehrin savunmasızları arasında yer aldığını gösteriyor. Onların sayısının da 3,6 milyona yaklaştığı tahmin ediliyor. Bunların yanı sıra İstanbulun köpek popülasyonunun 1800lü yılların başından itibaren azaltılmaya çalışıldığı ve bunun 1990lara kadar devam ettiği belirtiliyor. Bu olayların en çarpıcı olanıysa 1910da 80 bin köpeğin Sivriadaya gönderilmesi. Köpekler adada aç ve susuz biçimde yavaş bir ölüme terk edilmişti. Tarihçiler bu olayı geç dönem Osmanlı hükümdarlarının gündelik yaşamın kamusal alanlara taşınmaya başlamasıyla birlikte sokakların tanzim edilerek "Batılılaştırılması" girişimleriyle ilişkilendiriyor. Antropolog Hart köpeklerin şehirdeki yaşamına dair şunları ekliyor: "Hayvanların arka sokakların, kasapların, onlara bakan insanların olduğu mahallenin toplumsal dokusunda bir yeri vardı. İstanbul parıldayan yeni bir şehir olarak yeniden yaratılırken bu yok oluyor." Lonun filminde sokak köpekleri ve çocuklarının inşaat alanlarında sığındığının görülmesi de bir düzeyde Hartın işaret ettiği noktayı örnekliyor. Ceyda Torunun 2017de yayımlanan ve İstanbulun kedilerini konu alan filmi "Kedi" de ABDde epey ilgi çekmişti. "Kedi", ABDde dokuzuncu haftasında 2 milyon 200 bin dolar hasılat elde etmişti.Independent Türkçe, Washington Post, Discover, Filmloverss
مشاركة :