Avrupadaki en eski sanat eserlerinin bir kısmı derin, karanlık ve dolambaçlı mağaraların dar boşluklarında gizli. Duvarları meşalesiz görmenin çok zor olduğu bu yerlerde sanat eserlerine rastlamak, uzmanları şaşırtıyor. Bu nedenle yeni bir çalışmaya imza atan arkeologlar, ilk sanatçıların dar mağaralarda meşale dumanıyla kendilerini oksijensiz bıraktığından ve bu sayede bilinç durumlarını değiştirdiğinden şüpheleniyor. Halüsinatif bitkilerin mağara sanatında payı olduğu daha önce de ortaya konmuştu. Ancak bu yeni hipotez eski insanların psikoaktif maddeleri kullanmaya başlamadan çok önce, yeraltı dünyasının derinliklerinde benzer bir deneyimin peşinde koştuğunu söylüyor. İsraildeki Tel-Aviv Üniversitesinden arkeolog Yafit Kedar, "Birkaç yıl önce, Fransadaki bazı resimli mağaraları ziyaret ederken, çoğu resmin çok dar mağaralarda bulunduğunu fark ettim" diye konuştu. "Daha geniş mağaraların girişinde resim yapmak yerine neden bu şekilde çalışmayı seçtiklerini merak etmeye başladım. Zira geniş mağaralarda doğal ışıktan yararlanabilirlerdi." Buradan hareketle Kedar ve meslektaşları, meşalelerin ve diğer aydınlatma biçimlerinin mağaranın hava akışı üzerindeki etkisini canlandırdı. Bunun sonucunda mağaranın girişi daraldıkça içerideki oksijen ihtiyacının da daha hızlı arttığı saptandı. Simülasyonlar, tek bir girişi olan derin mağaralarda oksijen seviyelerinin sadece 15 dakika içinde yüzde 18in altına inebildiğini gösterdi. İnsanlarda oksijen yetmezliği, beyinde dopamin hormonunun salgılanmasına neden olabiliyor. Bu durum bazen uyuşukluk, öfori (coşku) veya halüsinasyonlarla sonuçlanabiliyor. Bu nedenle söz konusu mağaraları inceleyen uzmanlar, buraları ziyaret eden eski insanların ellerinde yanan bir meşale olmasa bile benzer etkiler yaşayabileceğini belirtiyor. Ateşin kullanımı ise böyle bir durumu çok daha olası hale getiriyor. Zira bir mağara sisteminin derinliklerine ateşin girmesi, oradaki kişilerin kendilerini oksijenden mahrum bırakma ihtimalini artırıyor. Örneğin Fransanın Rouffignac mağarasındaki en eski resimler, mağarının girişinden 730 metre uzaktaki, son derece dar geçitlerin duvarlarında yer alıyor. Araştırmacılara göre bazı eski insanların, bilinç durumlarını kasten değiştirmek için Avrupanın karanlık mağaralarının derinliklerinde dolaştığı hipotezi mümkün görünüyor. Hakemli bilimsel dergi The Journal of Archaeology, Consciousness and Culture’da yayımlanan çalışmanın yazarları bunu şöyle açıklıyor: "Mağaraları önemli kılan dekorasyon değildi. Tam tersi, seçilen mağaraların önemi, dekorasyonun sebebiydi." Independent Türkçe, Science Alert, The Jerusalem Post
مشاركة :