Zamanı aşan Dünya Ömer Muhtar Günü

  • 9/18/2021
  • 00:00
  • 2
  • 0
  • 0
news-picture

Mücahit ve fakih Şeyh Ömer el-Muhtar faşist İtalyan işgaline karşı liderlik ettiği uzun savaşlardan sonra, işgal ordusu onu ele geçirmeyi başardı. Ancak, kendisi ve tutsak alanlar arasındaki savaş bitmedi. Aksine katı ulusal irade ile İtalyan General Grazianinin küstahlığı arasında başka bir savaş başladı. Tutuklu bulunduğu yerde mücahit ve fakih Ömer Muhtar, çevresini saran ve yüzlerinde Libya direnişinin liderine karşı kazandıkları zaferin sevinci görülen İtalyan generallere dağlar gibi yüksekten bakıyordu. İtalyanlar onun gözlerinde hepsine yönelik bir aşağılama sağanağı görüyorlardı. Faşistler, Ömer Muhtar’ı 16 Eylül 1931’de Sulûk şehrinde Libyalı kadın, erkek ve çocuklardan oluşan bir kalabalığın önünde darağacında asarak infaz ettiler. Şeyh Ömer Muhtar darağacının basamaklarını metanetle ve kararlılıkla tırmandığında, iradesi kalabalığa da sirayet etti ve başlar dikilerek, tekbir ve sloganlar yükseldi. Şehadet makamına yükselmeye hazırlanan bedenden yayılan irade ateşi nedeniyle şok ve zayıflık ateşinin ele geçirdiği faşist askerlerin bedenini ise bir titreme kapladı. Cihat ve irade şeyhinin idam günü, tüm dünyayı sarsan bir bağımsızlık ve direniş volkanıydı. O zamanlar Arap ülkelerinin çoğu yabancı sömürgeciliğin boyunduruğu altında olmalarına rağmen, Körfez’den okyanusa Arap medya organları sayfalarını, mücahit Şeyhin milli cihatçı irade savaşında katillerini bir kez daha mağlup ettiği o görkemli sahneyi yücelten ve metheden makaleler ve manşetlerle doldurdular. Arap şairler, Ömer Muhtar’a mersiyeler düzmek için değil, ölüme giderken bile zaferin doruğunu temsil eden bu şehitten duyulan gurur ile dolup taşan duygular ve harflerle ölümsüzleştirmek için yarıştılar. Darağacının şehidin boynuna dolanan ipi, dünyanın dört bir yanını dolaşıp insan vicdanını sarsan bir insani çana dönüştü. Avrupa, Asya, Sovyetler Birliği, Kuzey ve Latin Amerikadaki uluslararası medya, sayfalarını hem savaş meydanlarında hem darağacında kahraman Ömer Muhtar hakkında yazılar, ayrıntılar ve fotoğraflarla doldurdu. Arap şehirlerindeki en büyük caddelere Ömer Muhtarın adı verildi ve dünyanın farklı şehirlerindeki birçok park ve meydanda onun heykelleri dikildi. Özgürlük savaşçıları onu örnek aldı. Vietnam, Cezayir, Güney Afrika, Kongo ve diğer ülkelerde devrimcilerin liderleri ondan bahsettiler. 16 Eylül, mağrur ölümün barbar faşist öldürme çılgınlığını yendiği gündür. Binlerce özgürlük savaşçısı kurşuna dizilerek ya da darağacında asılarak infaz edildi, ancak Ömer Muhtara özgü efsanevi bir destana dönüşmediler. Birinci ve ikinci destan bütünleşti ve birlikte bir efsanenin yapısını oluşturdular. Birincisi, mücahitlere önderlik eden, atıyla dağları tırmanan, yeşil vadilerin kıvrımlarına dalan, eski tüfeğiyle baştan aşağı en güçlü silahlarla donanmış düşmanın göğsüne nişan alan, ardı ardına yenilgilere uğratan yaşlı bir şeyhin destanıydı. İkincisi, esir düştükten sonra doğrudan faşist generallere karşı verdiği mücadelenin destanıydı. Ömer Muhtar onlarla karşı koyamayacakları bir silahla savaştı; tepeden bakmak hatta küçümsemek. Tüm bunlar İtalyan arşivlerinde belgelenmiş. Nitekim bir grup İtalyan tarihçi, Ömer Muhtarın yakalanmasının ardından kendisi ile yapılan soruşturma tutanaklarını yayınladı. Soruşturma odasında ayakları zincirliyken düşmanlarına karşı verdiği ikinci savaşı, muharebe alanındaki silahlı savaşlarından farksızdı. Faşistlere karşı savaşı darağacına kararlılık ve yiğitlikle çıktığı idam sahnesine kadar uzadı. Eşsiz efsanenin bölümleri Şairlerin Prensi Ahmed Şevkinin, kahramanın bir insan, öğretmen, savaşçı, ulusal ve uluslararası bir model olarak ölüm yolculuğunu tasvir ettiği uzun ve harika bir şiirle tamamlandı. İşte Şevki’nin ünlü şiirinden birkaç mısra: Bedenin bir sancak oldu kumlara dikilen Sabah akşam vadiyi direnişe teşvik eden Yazıklar olsun onlara, yarının nesillerine kini canlandıran Kandan bir meşale diktiler Ne olurdu gelecekte halklar arasındaki ilişki Dayansaydı kin yerine sevgi ve kardeşliğe Ardından şair Ömer Muhtar’ın mütevaziliğini ve nasıl basit yaşadığını şöyle tasvir ediyor: Sıkıntı ile servet arasında muhayyer kılındığında Aç uyumayı seçtin Ne şan, şöhret ne de serveti değil Suya kanarak değil, susuz ölmektir kahramanlık Hayat değirmeni öyle bir öğüttü ki seni Öldüğünde kalmamıştı toprakta dağılacak kemiğin Aldığın darbeler o kadar çoktu ki Bırakmamıştı sende kan O çöl kahramanı ki atının sırtında Tanklara, zırhlılara ve uçaklara karşı savaşmıştı Yelesi dalgalanan atının sırtında Savaşlar yönetmişti Mahkemedeki Sokrat gibi Ölümü alnı açık ve başı dik karşılamıştı   Bu şiir, saygı ve hayranlıkla bir uçan halı gibi Arap ülkelerini dolaştı ve bazı ülkelerde eğitim müfredatlarına dahil edildi. Arap yazarlar, şairler ve diğerleri, Ömer Muhtar hakkında harika eserler verdiler ve bu efsanevi karakterin hikayesine epik boyutlar kazandırdılar. Ki bu kadarı ne Vietnamlı General Giap, ne Bolivyalı devrimci Che Guevara ve diğer militan ve devrimci liderler hakkında yazılmadı. Çöl Aslanı filminde Ömer Muhtar karakterini canlandıran uluslararası aktör Anthony Quinnin, Ömer Muhtarın üzerindeki etkisini kabul ettiğini, hatta onu ele geçiren ve hayatının geri kalanında ona eşlik eden o ruhtan ayrılamadığını burada belirtmekte fayda var. 16 Eylül, zaman ve dünyayı aşan Dünya Ömer Muhtar Günüdür.

مشاركة :