İran ve Ukrayna arasındaki iş birliği çatırdıyor mu?

  • 5/4/2022
  • 00:00
  • 6
  • 0
  • 0
news-picture

Rus analistler, İran halkının Rusyanın Ukraynadaki eylemleri konusunda birleşik bir tutuma sahip olmadığına dikkat çekiyorlar. Resmi çevreler ve İranlıların büyük çoğunluğu Rus özel askeri operasyonunu kaçınılmaz bir eylem olarak görüyor ve genel olarak Moskovayı destekliyor. İran Dini Lideri Ali Hamaney 21 Mart 2022de, olanlardan NATOyu sorumlu tuttu ve Batının bariz ırkçılığına işaret etti. Resmi İran medyasının söylemi de aynıydı. Diğer yandan İran toplumunun önemli bir kısmı Tahranın resmi duruşunu eleştiriyor. Bazı medya kuruluşları, İran makamlarının bu minvaldeki dış politikasından duydukları memnuniyetsizliği dile getirerek Rusya ile yakınlaşmaya karşı çıkanların makalelerini yayımlıyorlar. Bunlar İran kamuoyunun Batı yanlısı çevrelerinde, hatta bazı dini seçkinler arasında olumlu karşılık buluyor. Rusya Federasyonunun İran ile altı ülke arasındaki Kapsamlı Ortak Eylem Planı (İran’ın nükleer programı planı) ile ilgili müzakere sürecindeki sözde yıkıcı rolü hakkında yayınlanan bilgiler bu duyguları besledi. Rusyanın İslam Cumhuriyetine yönelik yaptırımların kaldırılması durumunda Tahranın küresel pazarlara enerji kaynakları sağlamakta kendisi ile rekabet edeceğinden korktuğu için müzakereleri aksatmak amacıyla ek imkansız koşullar sunduğu iddia ediliyor. Kişisel olarak temasta bulunduğum bazı İranlı uzmanlar, Rusyanın Arap Körfezi ülkeleriyle yakınlaşmasına ve bunun Moskovanın İrana karşı tutumunu olumsuz etkilediğinin söylendiğine işaret ettiler. Ancak hem Rusyanın hem de Arap Körfezi devletlerinin (Körfez ülkelerinin Tahrana karşı ciddi eleştirilerine rağmen) aralarındaki uzlaşmayla ilgili olduklarını fark etmiyorlar. Aynı zamanda Rusya, esasen mevcut uluslararası durumda, özellikle dünyanın kendisi için önemli bu bölgesinde garantili barış ve güvenlikle ilgilendiğinden, İran ile “nükleer anlaşmayı” canlandırmak için içtenlikle çabalıyor. Tabii ki Rusyanın Kapsamlı Ortak Eylem Planı politikasında sadece söylenti olarak adlandırılabilecek, yapıcı olmadığı iddia edilen bir unsur bulunduğuna dair söylentiler, hem Rusya Federasyonunun hem de İran İslam Cumhuriyetinin resmi temsilcileri tarafından yalanlandı. Temsilciler, bu konudaki zorlu müzakereler sırasında, iki ülke yetkilileri arasında tam bir anlayış ve karşılıklı güvenin bulunduğunu açıkladılar. Rus analistler, eski İran cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejadın Rusyanın politikasına ve Ukraynadaki eylemlerini destekleyen İranlı yetkililere karşı duran İranlı figürlerin kampında olduğu gerçeğine dikkat çekiyorlar. Ahmedinejadın son dönemde düzenli olarak televizyon kanallarında boy gösterdiğini ve yabancı basına röportajlar verdiğini belirtmek gerek. Eski Cumhurbaşkanı’nı Batılı liderlerin tavsiyelerini dinlemekle suçlamak zor olsa da Rusyanın eylemlerine ilişkin değerlendirmeleri, onlardan duyduklarımızla kısmen örtüşüyor. Ancak İran topraklarından 24 saat boyunca uydu aracılığıyla Farsça yayın yapan birçok Batılı haber ajansının Rus karşıtı propagandaları ve Ukraynadaki olaylarla ilgili yayınladıkları her türlü yanlış ve çarpık bilgi, Moskovaya yönelik düşmanca havayı yansıtıyor. Rus uzmanlar ve pek çok İranlı meslektaşları, Tahran’daki yetkililerin zayıf medya politikasının da buna katkıda bulunduğuna inanıyor. İranlıların “tarihsel travmaları", İran toplumunun bir bölümünün Rus karşıtı programların yerleştirdiği klişelerle uyuşmasının bir başka nedeni. Bu noktada, dönemin İran İmparatorluğu’nun Rus İmparatorluğu’na karşı başarısız olduğu ve bunun sonucunda Kafkasyanın kontrolünü kaybettiği savaşların yanı sıra Sovyet ve İngiliz kuvvetlerinin İrana girişinin temsil ettiği İkinci Dünya Savaşı olaylarının anılarını, hafızalarının karanlıkları içinde bulup yeniden hatırlıyorlar. Son olarak, İranlı muhataplarımdan birinin bana açıkladığı gibi; İranlılar, deneyimlerine dayanarak, kendilerine göre Rusyanın temsil ettiği güçlüye karşı her zaman zayıflara sempati duyma eğiliminde olmuşlardır. Ancak bu, Moskova ile Tahran arasındaki yakın iş birliğinde çatlaklar oluştuğu anlamına mı geliyor? Genel olarak, öyle düşünmüyorum. İranın çıkarları, onu Moskovaya doğru itiyor. Moskova ayrıca nüfusun çoğunluğunun sempati ve desteğine de sahip. İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Said Hatipzade, Tahranın resmi tutumunu açık ve tutarlı bir şekilde belirtti. Bu arada, söz konusu tutum, Hatipzadenin vurguladığı gibi, Ukraynadaki çözümün BM Antlaşmasına bağlı kalmaya, uluslararası anlaşmalara uymaya ve diyalog arayışına dayandığını düşünen çok pragmatik bir tutumdu. Ülkenin yetkilileri bir yana, halkın İran merkezli “Asia” gazetesinin genel yayın yönetmeninin Ukraynanın İran büyükelçisi Sergey Burdiliak ile yakın zamanda yaptığı ve 16 Nisan’da yayınlanan röportajına çok sert ve şiddetli tepki vermesi tesadüf değil. Zira Büyükelçi, İranı resmi Rus yanlısı duruşu ve Kieve yakıt konusunda yardım etme konusundaki isteksizliği nedeniyle Ukraynadan tarım ürünleri ithal etmekte sorunlar yaşamakla tehdit etmeye kadar vardı. İranın Ukrayna dahil olmak üzere yurt dışından büyük miktarlarda buğday ithal ettiği biliniyor. Ancak burada, IRIB dahil olmak üzere devlet medyasının önemli bir bölümünün Ukraynanın sorunlarının nedeni olarak ABD ve NATOyu suçladığını belirtmekte fayda var. İranın Ukraynadaki olaylara karşı pragmatizmi, Kapsamlı Ortak Eylem Planı (İran nükleer programı planı) sorununu çözmeye öncelik vermesiyle pekişiyor. Onun için İsrailin Viyana müzakerelerinin beklendiği gibi tamamlanmasını ve yeni bir anlaşmanın imzalanmasını engellememesi önemli. İsrailli uzmanlar arasında böyle bir anlaşmanın varlığının yokluğundan daha iyi olduğuna inananların varlığına rağmen İsrailli seçkinlerin yeni anlaşmaya çok sayıda itirazı var. Ancak buna rağmen ABDnin Kapsamlı Ortak Eylem Planı’ndan çekilmesinden bu yana İran, teknoloji ve zenginleştirilmiş uranyum stoklarında önemli ilerlemeler kaydetti. Tüm bunların edindiği deneyimle birleşmesi, olası bir kriz durumunda atom bombası üretmek ile arasındaki mesafeyi 2015tekinden çok daha kısa hale getirecek. Yaptırımların kaldırılması ülkenin 10 milyarlarca dolar almasının önünü açacak ve bu da İran liderliğini güçlendirecek. Ancak uluslararası uzmanlar, İran ile İsrail arasında askeri ve siber olmak üzere iki cephede sürdürülen açıklanmamış savaşın anlaşmanın imzalanmasından sonra da devam edeceği gerçeğinden hareket ediyor. Deklare edilmemiş olduğundan birçok bölümü hemen haber ajanslarına düşmeyen savaşın cephelerinde meydana gelen olayların artan ciddiyeti de bunu kanıtlıyor. Bunun bir örneği, İsrail İHA’larının şubat ayında Irak Kürdistan bölgesindeki bir üsten, Kirmanşah kenti yakınlarındaki bir hedefe düzenlediği büyük saldırıydı. Saldırı yaklaşık 100 İran İHA’sının imha edilmesi ile sonuçlandı. İran devlet televizyonu 13 Martta, Tahranın Erbil bölgesindeki gizli İsrail üslerine karadan karaya füzelerle saldırı düzenlediğini bildirdi. Siber alanda da birçok hacker saldırısı örneği bulunuyor.

مشاركة :