Yeni mutabakat zaptı tartışmaları alevlendirdi: Anlaşma, Türkiyenin Libya sahnesini kontrol eden ana oyuncu olarak konumunu güçlendirdi

  • 10/13/2022
  • 00:00
  • 1
  • 0
  • 0
news-picture

Libyada, Türkiye ile enerji konusunda yakın zamanda imzalanan mutabakat zaptı konusunda, bunu ülkenin çıkarına olarak görenler ile anlaşmanın Libyayı çatışmaya ve iç savaşa sürükleyeceği konusunda uyaranlar arasında şiddetli tartışma sürüyor. Öte yandan Libya meselesiyle ilgilenen bazı politikacı ve gözlemciler ise bu anlaşmanın yansımalarını ve Libya arenasında Türk varlığını ne ölçüde sağlama aldığını analiz etmeye odaklanmış durumda. Bazı siyasi figürler, bu mutabakat zaptının imzalanmasının ‘Türkiyenin Libya sahnesini kontrol eden ana oyuncu olarak konumunu güçlendirdiğini’ düşünüyor. Eski Ulusal Kongre üyesi Abdulmunim el-Yasirin de görüşü bu yöndeydi. Yasir, bu zaptın imzalanmasının ‘Türkiyenin Libya sahnesini kontrol eden ana oyuncu olarak konumunu güçlendirdiğine’ inanıyor. Yasir, Şarkul Avsat’a yaptığı açıklamada, “Türkiye, Dibeybe hükümetine sadık silahlı milisleri güçlendirerek, Libya içindeki ajanlarını istihdam ederek ya da sadece kendisine sadık siyasi İslami hareketi ve Dibeybenin sonuçlarını kontrol edebilmesi için yasama seçimlerinin yapılması yönünde baskı yaparak kazanımlarını en üst düzeye çıkarmak amacıyla statükoyu korumaya çalışacaktır” ifadelerini kullandı. Rusya ve ABD vurgusu! Yasir, Ankaranın ‘en kötü senaryo’ olarak adlandırdığı duruma, yani, Anayasa önünde yasallığına itiraz ederek parlamentoyu devirip Ulusal Kongre’yi yeniden gündeme getirmeye başvurmasından endişe ediyor. Yasir, bu adımın, iki ülke arasındaki herhangi bir mutabakat muhtırasının daha hızlı onaylamasına imkan sağlayacağına dikkati çekti. Eski Ulusal Kongre üyesi ‘Rusların Ukrayna ile meşgul olmasının ve ABDnin seyirci koltuğundan memnun olmasının aslında bu tür planların uygulanmasına katkıda bulunabileceğini’ belirtti. Ancak Libyalı siyasi analist Salah el-Bakuş, bunun aksine, ‘İngiltere ve ABDnin Libya arenasında siyasi aktörler olarak, belki de Türkiyeden daha büyük ölçüde varlığını devam ettirdiğinin’ altını çizdi. Öte yandan Libya Siyasi Diyalog Forumu’nun bir üyesi Ahmed eş-Şerkersi, Türkiye’nin kendisiyle önemli anlaşmalar üzerinde müzakere edecek yeni bir yasama organı veya seçilmiş bir cumhurbaşkanının olmamasını fırsat bilerek rolünü arttırdığını kabul etmesine rağmen ‘bu adımın tersine çevrilmesinin Türk varlığını Libya topraklarından söküp atma noktasına ulaşabileceğini’ öne sürdü. Şerkesi, Şarkul Avsata yaptığı açıklamada “Keşif ve üretim muhtırasının hedeflediği alanlar, Libyanın doğusunda, yani Mareşal Halife Hafter liderliğindeki Libya Ulusal Ordusu’nun kontrolü altında bulunuyor. Bu da Türkler muhtırayı etkinleştirmek için herhangi bir adım atarsa, silahlı bir çatışmanın patlak vereceği anlamına geliyor. Yunanistan gibi mutabakattan etkilenen uluslararası taraflar da bu çatışmaya katılırsa, Avrupa Birliği (AB) de onunla dayanışma içine girerse, bu durum, Libya’nın büyük bölümlerini Türk kuvvetlerini Libya topraklarından çıkarmaya çalışmaya teşvik edecektir. Herkes, Ankara artık ülkeyi kendi mücadelesinde istihdam etmeye çalıştığının, Libya’yı bölgesel ve uluslararası bir çatışmanın çukuruna düşürmenin, yeteneklerini boşa harcayabileceğini ve Ankara’nın topraklarını genişletebileceğinin farkında” dedi. Yeni paralı asker transferi neyin habercisi? Silphium Libya Çalışmaları ve Araştırmaları Vakfının Başkanı Cemal Şeluf ise analizinde, Türk ordusunun Libya topraklarında yığılmasına ilişkin muhtıranın imzalanmasına Misratadaki Suriye İnsan Hakları Gözlemevinin ortaya çıkardığı yeni bir grup Suriyeli paralı askerleri sahaya sürme sürecinin eşlik etmesinin, LUO’nun kontrolündeki petrol hilaline yakın bölgelerde bir Türk mevcudiyeti sağlama girişimiyle ilgili olduğunu ileri sürdü. Şeluf, Şarkul Avsat’a yaptığı açıklamada, “Türklerin varlığı ve etkisi neredeyse sadece Dibeybe hükümetinin kontrolü altındaki alanlarla sınırlı” dedi. Türkiyenin ülke çapındaki mevcut çabalarıyla mücadele etmenin sadece Libyalıların değil, aynı zamanda uluslararası pozisyonlara da bağlı olduğunu söyleyen Şeluf, “Özellikle Türkiyenin Yunanistan ile olan ihtilafında Libya kartını kullandığını ve Yunanistana yönelik herhangi bir Avrupa desteğini kaldırmayı amaçladığını herkes biliyor” şeklinde konuştu. Cemal Şeluf, ayrıca “Bugün Libyada faaliyet gösteren Avrupalı ​​enerji şirketleri arasında rekabet var. Bu, Avrupa ülkelerinin son yıllarda Libyadaki durumun gelişmelerine ilişkin tutumlarının birleştirilememesine yol açtı. Türkiyenin varlığını genişletmek için bahse girdiği ve aslında kendi lehine yatırım yapmayı başardığı şey budur” dedi. “Ankara, bölgedeki yeni petrol ve gaz tedarikçisi olmak istiyor” Mısır Düşünce ve Araştırma Merkezindeki Silahlanma Birimi Başkanı Ahmed Aliba ise Ankara’nın, özellikle artan enerji talebi ile gözlerini en önemlisi olan petrol ve gaz payına diktiğini söyledi. Aliba, “Ankara, bölgedeki yeni petrol ve gaz tedarikçisi olmak istiyor ve Libyanın onu buna ulaştıracak yol olabileceğine inanıyor. Nijerya gazını kendi gözetiminde Libya üzerinden Doğu Akdeniz ve Avrupaya nakletmek için bir boru hattını geçirme çabaları hakkında görüşmeler var” şeklinde konuştu. Aliba, muhtıranın imzalanmasının, Libya genelinde Ankara’ya muhaliflerin bir araya gelmesine yol açtığını ileri sürüyor. Libya Başkanlık Konseyi ise bu konuda kendisine danışılmadığını iddia ederek mutabakat zaptına muhalefetini açıkladı. Danıştayın bazı üyeleri de söz konusu muhtırayı reddetti. Öte yandan Parlamento, Dibeybe hükümetinin görev süresinin sona erdiğini doğrulamak ve onu Birleşmiş Milletler (BM) himayesinde iktidara getiren siyasi anlaşmanın şartlarını ihlal ettiğini vurgulamak için BM’ye başvuruda bulundu.

مشاركة :