Tunus yargısı, iki Nahda liderine seyahat yasağı getirdi

  • 11/2/2022
  • 00:00
  • 1
  • 0
  • 0
news-picture

Tunus yargısı, Nahda Hareketi’nin önde gelen isimlerinden Nureddin el-Bahiri ve Hammadi el-Cebali’ye, ‘yabancılara Tunus vatandaşlığı verme’ ve ‘pasaport sahtekarlığı yapmak’ suçlamasıyla seyahat yasağı getirdi. Şarku’l Avsat’ın yerel basından aktardığına göre karar Tunus Terörle Mücadele Yargı Dairesi’ndeki birinci soruşturma hakimi tarafından verildi. Basında, bu davadaki soruşturmaların, Bahiri ve Cebali’nin yanı sıra, Adalet Bakanlığı çalışanları ve Haziran ayında Cumhurbaşkanı Kays Said tarafından görevden alınan bazı yargıçları da içerdiği belirtildi. Söz konusu dava, İçişleri Bakanı Tevfik Şerafeddin’in bu yılın başında, Nahda Hareketi’nin Genel Başkan Yardımcısı Nureddin el-Bahiri’nin Adalet Bakanlığı’ndaki görev süresi boyunca, ‘terörist amaçlarla, yasadışı yollardan Suriyeliler de dahil olmak üzere yabancılara pasaport ve resmi evrak verme’ suçuna karışmış olabileceğini açıkladığı zamana dayanıyor. Şerafeddin, konu ile ilgili olarak Başsavcılığa bilgi verildiğini ve kamu düzenini bozacak hareketlerde bulunmalarına yönelik endişelerin olduğunu belirtmişti. Nahda Hareketi’nin önderlik ettiği Troyka döneminde başbakanlık yapan Cebali hakkında, binlerce Tunuslunun terör gruplarıyla savaşmak üzere çatışma bölgelerine gönderilmesi ile ilişkili olarak soruşturma yürütülüyor. Cebali ayrıca, yurt dışında kimliği belirsiz kişilerden milyarlara ulaşan şüpheli fonlar almakla suçlanan ve Nahda Hareketi’nin gizli bir birimi ile bağlantılı olduğu tahmin edilen Namaa Tunisie Derneği davası kapsamında, kara para aklama şüphesiyle yargılanıyor. Tunus yargısı, kara para aklama şüphesiyle, Nahda lideri Raşid Gannuşi ve bazı aile üyelerinin yanı sıra eski Başbakan Hammadi el- Cebali ve diğer liderlerin varlıklarının dondurulmasına karar vermişti. Diğer yandan, Tunus İşçi Sendikası Genel Sekreteri Nureddin Tabubi, ‘özgürlüklere ve haklara yönelik baskı ve saldırılar’ olarak adlandırdığı bir politikanın, sosyal ve ekonomik istikrar yaratmasının mümkün olmadığını söyledi. Tabubi, “Kamu kurumlarının elden çıkarılması ve sübvansiyonların kaldırılması kabul edilemez çünkü bunlar geçilmesi mümkün olmayan kırmızı çizgilerdir” ifadelerini kullandı. Bu bağlamda, hükümetin kısa süre önce Uluslararası Para Fonu’na Konut Bankası’nı, Ulusal Tütün Kurumu’nu ve Rades limanındaki bir dizi rıhtımı özelleştirme sözü vermesinin ardından, İşçi Sendikası’nın hükümet kararlarına karşı çıkacağını belirtti. Tabubi bu bağlamda, sendikanın bir basın toplantısında, ‘destek sistemini hak edenlere yönlendirme ihtiyacına odaklanarak, sistemi reforme etmeye yönelik vizyonlarını sunduğunu’ açıkladı. Sendika, destekten yararlananlarla ilgili olarak bazı taraflarca yayılan ‘yanlış bilgilere’ dikkat edilmesi çağrısında bulundu. Hükümet, bu desteği hak edenleri, ihtiyaç sahibi gruplar ve aileler olarak nitelendiriyor. Tabubi ise bunları yanlış ve reddedilen bir düşünce olarak değerlendiriyor zira ‘tüm çalışanlar, işçiler, profesörler ve öğretmenlerin, satın alma gücündeki düşüş sebebiyle bugün desteğe ihtiyaç duyduğunu’ belirtiyor. Tunus ile yaklaşık bir yıldır devam eden müzakereler sırasında, Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) talep ettiği en önemli koşullardan biri, kamu kurumlarının elden çıkarılması ve tüketici ürünlerine yönelik devlet sübvansiyonlarının kaldırılmasına dayanıyor. Sendikaların ekonomik reform programını reddetmeye yönelik tutumları, IMF Orta Doğu ve Orta Asya Direktörü Cihat Azur’un, Tunus resmi haber ajansı TAPa IMF ile anlaşmaya dahil olan, Tunus kamu işletmelerinin özelleştirilmesi ile ilgili verdiği demecin sonrasında gündeme geldi. Azur verdiği demeçte, ‘Tunus hükümetinin bir grup kamu kurumunu mali durumlarına göre etkinlik ve üretkenliklerini göz önünde bulundurarak, bir sıralama mekanizması geliştirdiğini’ belirtti. IMF’ye göre, reform programı, Tunus’un ekonomik istikrarının yeniden sağlamasına yardımcı olmayı, sosyal güvenliği ve mali adaleti güçlendirmeyi, kapsamlı büyüme için elverişli bir ortam oluşturmaya yönelik reformları yoğunlaştırmayı ve son zamanlarda bir dizi protesto ve grevi körükleyen bir talebe karşılık olarak sürdürülebilir iş fırsatları sağlamayı amaçlıyor. Bu bağlamda, Cerbe adasında sivil toplum aktivisti olan Salim bin Hasan, Melita bölgesi sakinlerinin önceki gün Cerbe-Zarzis havaalanına giden yolu kapatmalarının, 19 ve 20 Kasım’da Cerbe Adası’nda düzenlenmesi beklenen Frankofon zirvesine karşı olmadığını belirterek, yerel yönetim üzerinde baskı oluşturmayı ve bir dizi kalkınma talebini yerine getirilmesine için dikkatini çekmeyi amaçladığını belirtti. Bin Hasan protestoların nedeninin ‘Melita bölgesinin yollarının iyileştirilmesi ile genel altyapının iyileştirilmesi talebi’ olduğunu söyledi. Ayrıca, belediyenin, sakinlere ağaçlandırma ve kaldırımları iyileştirmek üzere acil bir toplantı yapma sözü verdiğini ancak verilen sözlerin tutulmadığını belirtti.

مشاركة :