Macron, Şiden Putinin aklını başına getirmesini istiyor, Rus lider bu noktayı çoktan geçti

  • 4/11/2023
  • 00:00
  • 1
  • 0
  • 0
news-picture

Emmanuel Macron, Pekine yaptığı ziyarette Ukrayna istilası hakkında Rusyanın "aklını başına getirmede" Çinin lideri Şi Cinpinge güvenebileceğini söyledi. Hiç sanmıyorum. Öncelikle, Başkan Vladimir Putinin bu noktayı çoktan geçtiği söylenebilir. NATOya, Batıya ve Ukrayna yönetimine yönelik tekrarlanan saldırıları, dinlemeye istekli birinin söylemleri değil. Rus liderin istilası Ukraynanın doğusundaki bataklığa saplanmış, Kiev güçlerinin şiddetli direnişi karşısında ilerleyemezken Putin, Batının ittifaklarının ülkesinin varlığını tehdit ettiği yönünde bir anlatı geliştirmek zorunda kaldı. Buna bir de Moskovanın en üst düzey yetkililerini korumakla yükümlü Federal Koruma Servisinde (FSO) görev yaparken firar eden, üst düzey Rus güvenlik yetkilisi Gleb Karakulovun sözlerini ekleyin. Karakulov geçen hafta, Putinin "dünyayla olan bağını kaybettiğini" iddia etti. Sürgündeki Rus milyarder Mihail Hodorkovski tarafından finanse edilen Londra merkezli araştırma grubu Dossier Centera konuşan Karakulova, "Kendisini aşılmaz bir bariyerle çevreliyor... Sadece kendisinin, ailesinin ve arkadaşlarının hayatını önemsiyor" dedi: "Sadece en yakın çevresinden bilgi alıyor, bu da dışarıdan bilginin giremediği bir yerde yaşadığı anlamına geliyor." Bu sadece tek bir açıklama olsa da konuşularak ikna edilmeye hazır bir adam tablosu çizdiği söylenemez. Macron, Çin ve Şinin Putine söz geçirebildiği konusunda haksız değil. İkili yakın ilişkilerinden bahsediyor ve kamuoyu önünde birbirlerini açıkça dost olarak nitelendirdiler. Putin ve ülkesinin Batı karşısında sahip olduğu parya statüsü göz önüne alındığında, Moskovanın Pekinin sunduğu diplomatik desteğe de ihtiyacı var. Batının uyguladığı yaptırım rejimi yüzünden Pekinin sunduğu ticarete de ihtiyacı var. İki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerde Şinin artık üstünlüğü elinde tuttuğuna şüphe yok. Fakat Moskovanın ihtiyacı daha şiddetli olsa da Pekinle ticari bağlar kurmak isteyen başka ülkeler de var. Macron, daha sonra kendi ülkesinde de yüksek sesle gündeme getirebileceği anlaşmaları güvence altına almak amacıyla, aralarında Airbus, Alstom ve EDFnin CEOlarının da bulunduğu iş dünyası liderlerinden oluşan bir heyeti de yanında götürdü. Bu, Macrona uluslararası devlet adamı rolünü oynama fırsatı da veriyor. Tüm bunlar Şiyi kıskanılacak bir konuma getiriyor. Şi, ülkesinin dünya meselelerinde ön saflarda yer aldığını herkese göstermek istiyor, Ukraynada barışın nasıl olabileceğine ilişkin makalesini de bu yüzden yazdı. ABD, ziyaretini Çini Rusyayla daha yakın ilişkiler kurmaktan vazgeçirmeyi denemesi için kullanması yönünde Macrona baskı yaptı. Fransa Cumhurbaşkanı, ilk görüşmelerinin ardından Şinin Ukrayna konusunda "önemli sözleri" olduğunu açıkça ifade ederken, Paris ve Pekinin nükleer silahların çatışmanın dışında tutulması gerektiğinde hemfikir olduğunu söyledi. Nükleer çatışma ihtimali Rus yetkililerin defalarca gündeme getirdiği bir konu. Macronun davetlisi olarak Pekin seyahatine katılan Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ise Washingtonın daha sert tutumuna daha yakın duruyor. Ursula von der Leyen, Rusyaya silah sevkiyatı yapmanın AByle ilişkilere "ciddi zarar" vereceğine dair Şiyi uyardı. ABD, Çinin söz konusu eylemi düşündüğüne inanırken Pekin bunu reddediyor. Ukrayna ve ticaret meselelerinden sonra ABDyle bozulan ilişkileri göz önüne alındığında Çin, Avrupayla bağlarını geliştirmeye hevesli ve açıkça Rusyayla sahip olduklarını da kaybetmek istemiyor. Şinin Ursula von der Leyene, Çin ve ABnin doğru bir karşılıklı anlayış oluşturmaları, yanlış anlama ve yanlış değerlendirmelerden kaçınmaları gerektiğini söylediği belirtiliyor. Gerçek şu ki Pekin ikili oynamak isterse bunu yapabilir. Bu aynı zamanda Pekinin fikrini değiştirebileceği anlamına da geliyor fakat şu anda Şinin Putini Ukrayna konusunda hızlı bir geri adım atmaya zorlamaya çalışmaktan kazanacağı pek bir şey yok.

مشاركة :