Kral Selman bin Abdulaziz’in Şûra Meclisi’nde yaptığı konuşma, Suudi Arabistan’ın iç ve dış siyasetin çizgilerini ortaya koymuştur. Aynı şekilde Şûra Meclisi’nin yedinci döneminin üçüncü yılının açılışı münasebetiyle yapılan bu konuşma; politika, yargı ve iç kalkınma gibi temel eksenleri de kapsamıştır. Bu eksenlerin hiçbiri diğerinden daha önemli değildir. Bu nedenle Suudi Arabistan, bu eksenlerin tamamında eşit ve dengeli bir şekilde ilerlemektedir. Bunu kanıtlamak için Suudi Arabistan’ın vizyonunu ve değişim planlarını uygulamaya başlamasından itibaren politikasını; siyasi arabuluculuklar, terör ve radikalliği yenmek için uluslararası koalisyonlar içerisinde büyük işler yapmak, son olarak Suudi Arabistan’da düzenlenen ‘Geleceğe Yatırım Girişimi’ ve öncesinde 50’den fazla ülkenin katıldığı ABD-İslam Konferansı gibi içeride dev organizasyonlara imza atmak gibi adımlar üzerine kurmaktadır. Dolayısıyla temellerini ve içeriğini tespit etmek için Kral’ın konuşmasında değindiği eksenlere mutlaka dikkat edilmesi gerekmektedir. Kral konuşmasında; şeriat değerleri ile itidal ve hoşgörü ilkelerine bağlı kalmanın, ılımlılığın yaygınlaştırılmasının önemini vurguladı. Kuşkusuz bu mesaj, dini kurumlara yönelik bir mesajdı. Dolayısıyla Kral’ın bu talimatları, minberlerde okunan hutbelerin dayanması gereken temeller olması hasebiyle bu dini kurumlarda çalışanlar tarafından mutlaka hayata geçirilmelidir. Bu talimatları şu şekilde özetleyebiliriz; şeriata bağlı kalmak hiçbir şekilde tartışma kabul etmez bir gerekliliktir. Bu nedenle ortaya atılan meşru söylem içerisinde şeriat; itidal, hoşgörü ve ılımlılık gibi temellerle desteklenmelidir. Buna ek olarak; radikalliğe karşı savaş hız kesmeden devam edecektir, bu savaşın bir sonu ve bitiş tarihi olduğunu düşünenler, radikalliğin kökü tamamen kazınana kadar bu savaşın ilelebed devam edeceğini bilmelidir. İç siyaset ile ilgili değerlendirmelerin de yer aldığı konuşmada; Suudi Arabistan vatandaşlarının kalkınmanın ekseni olduğu belirtildi. Bu kalkınmanın; genç kız ve erkekleri kapsadığı, kadınların da erkekler gibi bu kalkınmaya ortak oldukları hatta Kral’ın belirttiği gibi kadınların erkeklerin sahip olduğu “tüm haklara” sahip oldukları ifade edildi. Ardından hükümetin sosyal hizmetler sistemini desteklemeyi, üretime katılmaları, ekonomik olarak aktif olmaları ve iyi bir yaşam için gerekli şartlara ulaşmaları için yoksul kesimleri hedef alan destekler sunmayı, bu alandaki önemli ve faal rolünü yerine getirmesi için sivil toplum kuruluşlarını desteklemeyi sürdüreceğine işaret edildi. Bu adımlar; toplumdaki orta sınıfı korumak ve genişletmek için çok önemli ve gerekli adımlardır. Çünkü orta sınıf; İskandinavya, Avustralya, Yeni Zelanda, Japonya, ABD ve bir ölçüde Batı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi dünyanın herhangi bir ülkesinde kalkınma faaliyetlerinin itici gücü ve herhangi bir toplumun gelişim düzeyini ölçen kriterdir. Yargıyla ilgili olarak ise Kral, yargı kurumlarının ve başsavcılığın adaletin temellerini sağlamlaştırmak için yaptıklarının önemine işaret ederek devletin kurucusu Kral Abdulaziz zamanından beri devletin bu temele dayandığını ve dayanmaya devam edeceğini vurguladı. Yargı alanında; kurumların modernleştirilmesi, yenilenmesi ve çalışma yöntemlerinin güncellenmesi ile başlayan ve devam etmesi gereken gelişmelerin gerekli olduğunun altını çizdi. Bunun kurumların hem kendisi için gerekli olduğuna hem de yargının çok daha hızlı ve verimli hale gelmesiyle toplumun yararına olacağına işaret etti. Dış politikaya bakıldığında, İran’ın düşmanca faaliyetlerinin tüm dünyayı tehdit ettiğini görürüz. Konuşmasında buna değinen Kral, ”Kırk yıla yakın bir süredir İran rejimi, diğer devletlerin iç işlerine karışmayı ve bölgedeki terörist güçleri himaye etmeyi ısrarla sürdürmüştür. Uluslararası sözleşmeleri ve en basit iyi komşuluk kurallarını bile ihlal eden bu eylemler, birçok bölge ülkesinde kaos ve yıkıma sebebiyet vermekle bilinen İran rejiminin siciline eklenmelidir. Bu kaos ve yıkımı durdurmanın zamanı gelmiştir. Uluslararası toplum, İran’ın balistik ve nükleer programı ile bölgede istikrarı sarsan eylemlerini durdurmak ve diğer devletlerin iç işlerine açık bir şekilde müdahale etmesine bir son vermek için çalışmalıdır.” Aynı şekilde İran tehlikesinin; Husi milislerine, DAEŞ, El-Kaide, Boko Haram, Haşdi Şabi, Asaib Ehlul Hak gibi diğer radikal gruplara ve Irak, Suriye, Yemen, Afrika sahili, Kuzey Afrika ve Latin Amerika’da onlarca örgüte verdiği destek ile temsil edildiğini vurguladı. Kral konuşmasında Suriye krizi ile ilgili olarak Suudi Arabistan’ın; terör örgütlerini yenmek ve Suriye’de istikrarı pekiştirmek ve mültecilerin ülkelerine dönmelerini sağlamak için siyasi çözümün şart olduğuna inandığının altını çizdi. Suudi Arabistan’ın iç ve dış siyasette takip edeceği rota ile gelişme, adalet, ekonomi ve politik alanındaki dayanakları budur. Peki, ama bize yakın diğer ülkelerin içi ve dış politikaları nedir? Örneğin İran’a baktığımızda bunun, içeride halk açlıktan ve yoksulluktan inlerken ve rejime karşı uygulanan sert yaptırımlar ile ekonomik durumun daha da kötüleşmesi beklenirken dışarıdaki terörist grup ve örgütleri desteklemek, ihtiyacı ve bir değeri olmayan nükleer silah için devletin kaynaklarını israf etmek olduğunu görürüz. Suudi Arabistan bölgede sadece dini boyutu değil sivil ve kalkınma boyutunu da temsil etmektedir. Bu iki alandaki faaliyetleri hiçbir şekilde birbirine karşı değildir.
مشاركة :