Katar ve Türkiye arasında Suudi Arabistan’a yönelik kışkırtma konusunda net bir koordinasyon vardı. Kaşıkçı meselesinde aralarındaki rol alışverişinin büyüklüğünü öğrenmek için çok da zeki olmaya gerek yok: Türkiye bilgileri sızdırıyor ve Katar da El Cezire kanalını kullanarak bu tür haberlere susayan medya makinesini harekete geçiriyordu. Türkiye, bilgi sağlıyor ve Katar da finanse edip yönlendiriyordu. Türkiye ve Katar, 45 gün boyunca çok önemli hedefler gerçekleştirmeye çalıştı. Fakat bunu başaramadı. Katar ya da Türkiye, Kaşıkçı meselesini gündemde tutmaya çalıştıkça başarısız oldu. Katar ve Türkiye, Veliaht Prens’in Arap ülkelerine yönelik ziyaretinde Arjantin’de ve doğal olarak Avrupa, ABD, Rusya ya da Çin’deki hükümetleri kışkırtmada başarısız oldu. Bundan dolayı Katar ve Türkiye, hayallerini yavaş yavaş küçülterek hükümetlere baskı yapmaları için partilere, medya organlarına ve örgütlere baskı uygulamaya başladı. Buna rağmen Katar ve Türkiye, başarıya ulaşamadı. Katar, tamamen bu savaşa yoğunlaşarak elinden geleni ardına koymadı. Katar, Suudi Arabistan Krallığı’na karşı hükümetleri ve uluslararası toplumu kışkırtma konusunda hayallerini –hedefleri demiyoruz- gerçekleştirmek için Körfez kıyısındaki tüm gemilerini yaktı. Katar’ın Kaşıkçı krizinde yaptıklarından sonra birilerinin Doha’ya arabuluculuk yapmaya cesaret edeceğini zannetmiyorum. Zira Katar, ekim ayından beri Suudi Arabistan’a zarar vermek için tüm enerjisini kullandı. Koalisyon ülkelerinden herhangi birinin Katar rejimiyle yeni bir sayfa açmayı düşündüğünü zannetmiyorum. Kaşıkçı meselesinden önce Katar’ın Koalisyon ülkeleriyle yaşadığı kriz belirli bir aşamadaydı. Fakat Kaşıkçı meselesinin ardından Katar krizi yeni bir aşamaya geçti. Katar, hendeği kendi eliyle kazarak duvar inşa etti. Bunun için Koalisyon ülkeleri, uzlaşmanın ve tutum değişikliğinin olmadığını açıkladı. Koalisyon ülkeleri, sözüne ve 13 şarta bağlı kaldığını dile getirerek yeni arabuluculuk girişimlerine karşı kapıyı kapattı. İşin komik tarafı ise Katar’la kampanyaya öncülük eden ve bilgi tedarik eden Türkiye, Suudi Arabistan’la yeniden ilişki kurmak için kapıları açık bıraktı. Çünkü Türkiye, Suudi Arabistan’ın kim olduğunu biliyor. Bunun için Türkiye, bazen zehir-zemberek bazen de güzel açıklamalarda bulundu. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu bazen Türkiye’nin meseleyi uluslararası boyuta taşıyarak Kaşıkçı davasını Birleşmiş Milletler’e götüreceğini bazen de Türkiye-Suudi Arabistan ilişkilerinin Kaşıkçı meselesinden etkilenmeyeceğini dile getirdi. Örneğin Çavuşoğlu, 23 Kasım’da ABD istihbaratının Kaşıkçı’nın öldürülmesi olayında Suudi Arabistan Veliaht Prensi’ne işaret eden ses kaydına ulaştığına ilişkin haberler hakkında sorulan bir soruya “Türkiye, olayla ilgili açıklamalarında herhangi bir isim zikretmedi. Türkiye’nin kesin bir delil bulunmadıkça hiç kimseyi suçlaması mümkün değildir” diye cevapladı. Türk bir diplomat “Ankara, Riyad’la ilişkilerini kötüleştirmek değil, geliştirmek istiyor. Fakat aynı zamanda Ankara, Kaşıkçı meselesiyle ilgili gerçekleri tamamen ortaya çıkarmak konusunda kararlı” ifadesini kullandı. Riyad’ın Kaşıkçı soruşturmasında Türkiye’yle gerektiği kadar iş birliği yapmadığına işaret etti. En azından Türkiye, girişimlerinin ve planının başarısız olması halinde bazı kapıları açık bıraktı: Bir ipi kesip diğerini uzatma politikası. Bu, apaçık siyasi bir manevradır. Burada tecrübe devreye giriyor. Politika şudur: Tüm kartlarını yakmayacaksın ve dönüş yolunu kapatmayacaksın. Ancak Katar’ın aptallığı, kendisini tek başına topun ağzında kalmaya sevk etti. Katar, tüm gemileri yakmayı kabul ederek açık bir savaş ilan etti. Doha, bu defa hedefi tutturup başaracağını zannetti. Mesele bitti ve Katar daha da uzaklaştı. Arap-Körfez ruhundan sıyrılarak soyutlanmış bir alanda tek başına yüzen Katar’ı küçük bir nokta olarak görüyoruz. Diğer yandan Türkiye, bir kapıyı açıp diğerini kapatarak manevra yapmaya devam ediyor. Türkiye, kaybetmek değil yararlanmak istiyor. Koalisyon ülkeleri (Mısır, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan) Türkiye’nin tutumunun tamamen farkında. Diplomatik iltifatlardan vazgeçin artık.
مشاركة :