Sarı Yelekliler, Avrupa’yı soyuyor

  • 12/15/2018
  • 00:00
  • 3
  • 0
  • 0
news-picture

Geçtiğimiz yıl temmuz ayında başkan olarak seçildiğinde Emmanuel Macron, sadece François Hollande’ın renksiz ve tatsızlığından çıkmış Fransa’nın değil, iç ve dış birçok sebepten ötürü bitkin ve yaşlı görünen tüm Avrupa’nın ihtiyaç duyduğu genç bir damada benziyordu. Ancak yaşlı kıtanın baharı için ümit vaat eden bir ufuk çizmesi, kırlangıç Macron’un elinde olan bir şey değil. Birliğin kurallarına uygun olarak ülkelerinin neredeyse tamamı genel bütçede yüzde 3’ü aşmayan bir açık oranını korumakla mücadele eden AB’nin dokusunu değiştiren pek çok önemli şey var. Daha önce Yunanistan’ı kaosa sürükleyen bu büyük meydan okuma, şimdi de Fransızları uykudan ediyor (Bütçe açığı yüzde 2.8’e vardı).  İtalya ve İspanyalıların da iyi uyuyabildiği söylenemez. Brexit rüzgârının yalnızca İngiltere’de esmediği bir zamanda, Belçika’daki durum da iyi sayılmaz. Kısaca kararlı kadın Angela Merkel sonrasını aşamaya hazırlanan Almanya hariç AB ülkelerinde durum parlak değil. Bu, pek çok meşakkate hazırlanan Avrupa evinin içi. Dışarıdan gelen meydan okumalar ise daha ağır ve endişe verici görünüyor ve AB’yi kıskaca alıyor. Batı açısından Beyaz Saray’da Barack Obama’nın Atlaslı ortaklarına sunduğu önceki talepleri dönüştürecek olan Donald Trump oturuyor ve anlaşmalar gereğince NATO’ya yaptıkları katkıyı yüzde 2 oranında artırma çağrısı yapıyor. Bunun küçümseme seviyesine varan aleni baskılara dönüştüğü de oluyor.  Nitekim Trump, Macron’a açıktan açığa şöyle demişti: Biz Avrupa’yı iki kez savunduk ve koruduk. Sizin de bunun karşılığını vermeniz gerekiyor. Sizi savunmanın tüm bedellerini üstlenmeyi sürdürmeyeceğiz! Doğu açısından ise KGB’nin tüm kurnazlığı uluslararası arenaya çıktı. Vladimir Putin, Kırım kapılarını çalıp da Mart 2014’te onu ilhak ettiğinde, Rusya’nın uluslararası arenaya dönüşünü başlatmış oldu. Bu, elbette Fransa da dahil olmak üzere Avrupa’yı Kremlin tarafından hedef alınan bir bölge haline getirdi. En basitinden Avrupalılar, Amerikalılar ile olan NATO paktını, doğuda Rusya sınırlarına kadar genişleterek eski Sovyet ailesinin fertleri de dahil olmak üzere üye sayısını 29 ülkeye çıkardılar. Bunun ardından Fransız gösterilerinin rüzgarında Rusya’nın elektronik yani sosyal medya üzerindeki on binlerce hesap yoluyla üflemesi olduğuna dair tartışmalar artabilir. Söylendiğine göre farklı ülkeler ve mekanlardaki yaşanan kanlı olaylardan alınmış olmasına rağmen Paris’te gerçekleştiğini iddia ettiği fotoğraflar yayımlandı. Bu söylentiler, Rusya’nın, ayrılmayı destekleyici şekilde Brexit referandumuna ve yine Amerikan başkanlık seçimlerine yönelik müdahalesi hakkında söylenenleri hatıra getiriyor. Avrupa ülkelerinin zayıf düşmesi, Rusya’nın hesaplarına uygun düşüyorsa; doğal olarak Amerika-Avrupa ilişkileri arasındaki bir bozulma, dünyada ikinci sıraya yerleşme arzusundaki Çin’in hesaplarıyla da örtüşür. Peki Rusya nasıl oluyor da farklı hesaplar için bile olsa bu yönde bir destekçi gibi çalışıyor? Macron, bu iç içe girmiş çıkarlar ağının ortasında Elysee’ye girdi. Hükümetinin izlediği ekonomi politikasına karşı harekete geçen bir öfke devriminin varlığına pek önem vermedi. Ki bu politika, sermaye sahipleri ve iş adamlarını vergilerden muaf tutma politikasının, zenginlerin Fransa’dan ayrılmasını önleyeceğini, böylece daha fazla iş ve istihdam fırsatı sağlayacağını düşünerek yanlış ata oynuyor. Zira bu, son dönemde arkasındaki halk desteği yüzde 32’lere gerileyen ‘zenginlerin başkanı’ Macron’a karşı artan kızgınlık oranı ile denk düşemez. Hele de orta sınıfın fakirlik seviyesine kaydığı yönündeki düşünceler artarken. Garip olan şu ki Fransa yasası, her araba sahibini iki sarı yelek edinmekle yükümlü kılıyor: Bozuk aracından çıkmak zorunda kalması halinde kullansın ki, diğer şoförlerin dikkatini çekerek yardım alabilsin. Ancak sembolik de olsa önce Belçika daha sonra İtalya’da da benzer Yeleklilerin ortaya çıkması ile birlikte Paris’in orta yerindeki gösteri Yeleklileri, Macron’un aracının bozulduğunun bir ifadesi oldu. Bu, çoğu Avrupa ülkesinde meydana gelen bezginlik halinin ete kemiğe bürünmüş bir göstergesidir. Sembolik manası ile demek oluyor ki, Avrupa ailesinin de arabası bozulmuş! Sarı Yelekliler hareketi, hükümetin akaryakıt fiyatlarını yükseltme kararından sonra patlak verdi. Ve çok geçmeden Jean-Luc Melenchon’un İsyankâr Fransa partisinin bayrağı altında liderliğini ettiği ateşli soldan, Marine Le Pen’in Sağcı Topluluk partisinin bayrağı altında toplanan sağ uçtaki milliyetçilere ve hatta Macron’u seçen coşkulu gençlere kadar farklı kesimlerden grupları kendisine çekti. Macron’un üzerine düşen sorumluluğu aldığını söylediği konuşmasından sonra akılda kalan soru şu: Sermaye ve iş fırsatlarını korumak amacıyla zenginler üzerindeki vergiyi kaldırmaya dönük önceki karar öylece dururken, ekonomik ve sosyal anlamda acil durum ilanı ve ücretlerdeki hafif artışlar hakkında konuşmak yeterli mi? Olayların bu noktada yani aylık en az 100 euro ücret artışı ve bazı basit vergi muafiyetleri seviyesinde durması pek beklenemez. Özellikle de Macron konuşmasında, bu krizin köklerinin 40 seneye dayandığını, Fransa’nın tarihi bir aşamadan geçtiğini ve ‘Şiddet başladığında özgürlüğün durakladığını zira sorumluluğun harekete geçtiğini’ söylemişken. Bundan dolayı Fransa İçişleri Bakanı Christophe Castaner’in Macron’un konuşmasının arifesinde söylemiş olduğu şeye işaret etmek istiyorum: “Gösteriler, kontrolden çıkan bir canavardır”. Bir de gösteriyi başlatanların çoğunun, ekonomi politikası yönündeki vaatlerinin ardından Macron’u seçenler olduğu gerçeği var. Şimdi krizin 40 yıl geriye götürüleceğini söylüyorsa, bu onun hızlı bir çözüm bulma konusundaki acizliğinin ifadesidir. Yaşamsal ekonomik meseleler, şu iki şeyden ötürü Fransa ve diğer demokratik ülkelerle bağlantılıdır: İlki, 2008 yılında patlak veren ve Batı ülkelerinin çoğunda etkileri hala devam eden küresel ekonomik kriz. Bu, büyüme oranını ve dolayısıyla da hükümetlerin halkın taleplerini karşılayabilme ve verdikleri sözleri yerine getirme gücünü etkilemektedir. Tıpkı seçimlerde Macron’un yaptığı gibi. İkincisi ise sosyal medya üzerinden akan haberlerin doğruluk oranının azalmasından sonra kamuoyu oluşturmaya başlayan kurallar. Macron’un gösterilerin patlak vermesinden hemen önce Rusya, Çin ve hatta ABD’ye karşı birleşik bir Avrupa ordusu oluşturma yönünde yaptığı çağrılar ise oldukça ilginç. Bu girişim, Donald Trump ile sıcak bir çatışmaya yol açtı. Peki bu ordu, hangi temelde ve hangi ekonomik potansiyeller ile inşa edilebilir? Hele de bugün Paris’in göbeğinde ateşlenmeye başlayan göstericilerle yüzleşmek için Fransız ordusuna ihtiyaç duyuyor ve bazı Avrupa ülkeleri, Sarı Yelekliler gösterilerine karşı durmaya hazırlanıyorken… Bununla birlikte Macron’un rüyasının, Donald Rumsfeld’in ‘eski dünya’ diyerek alay ettiği yaşlı kıta (Avrupa) ülkelerinin çoğunda ayrı bir tadı var hala. Bu tat, yöneticiler arasındaki işbirliğine genç bir ruhla hayat kazandırılan yeni bir aşamaya başlamaya dönük ihtiyacın tadıdır. Bu aşama, bir yandan Brexit’in Avrupa evine genellenmesi ile tehdit edilen içeride yükselen sağ ile diğer yandan Batı’dan yükselen baskılar ve Doğu’dan artan meydan okumalar ile karşı karşıya kalmaktadır. Dünya değişiyor; çünkü demokrasi, başkanlar üretip sonra da onları görevden alan sarı Yelekliler giymeye izin veriyor!

مشاركة :