Yemen ve Stockholm penceresi

  • 12/17/2018
  • 00:00
  • 1
  • 0
  • 0
news-picture

Hangi taraftan olursa olsun hiçbir Yemenlinin; Yemen’e barışın geri gelmesi için “Stockholm Anlaşması”nın açmış olduğu pencereyi kapatmaya hakkı yoktur. Ayrıca sivillere bu savaştan kurtulmaları için yardım edecek olan Stockholm barış treninin kaçırılması halinde bir daha yakalanması çok uzun zaman alabilir. Yemenlilerin; ailelerinin gıdaya sahip olmalarını, çocuklarının düzenli bir şekilde okula gitmelerini, yeterli oranda güvenliğin ve minumum düzeyde de olsa hizmetlerin geri gelmesini sağlayacak birilerine ihtiyaçları vardır. Yemenlilerin; birbirlerinden farklı düşünseler de ve karşı fikirlerde olsalar da altında yaşayabilecekleri tek bir çatının var olduğunu hissetmeye ihtiyaçları vardır. Yemen’deki bölünmüşlük ve taraflar arasındaki ayrılıklar ne kadar büyük olursa olsun Yemenliler için devlet ve meşruiyetten başka bir çatı ve bu ihtiyaçlarını karşılayacak başka bir çözüm yoktur. Yemenlilerin tüm topraklarını kontrol eden bir devlet olmadan yaşamanın tehlikelerini onlara hatırlatacak birine ihtiyaçları yoktur. Çünkü Somali’nin verdiği ders hala açık, yakın ve derindir. Kuşkusuz bir ülkenin başına gelebilecek en tehlikeli şey; dünyanın onu parçalanmış ve kendi kanında boğulmuş bir şekilde görmeye alışması ve kendini kurtarmaktan acizken onu kurtarmaya çalışanlara direnmesidir. Dünya Somali’nin kanayan yarasını unuttu ve sadece arada bir korsanların korkunç eylemleri ile hatırlar hale geldi. Yine tarihten alınan dersler bizlere, halkların kendisinin bu yönde bir karar almaması halinde onlara barışı dayatmanın zor olduğunu kanıtlamıştır. Dünya; ateş almış bir bölgeyi söndürmek için yangını kuşatmaya ve ateşkesi dayatmaya çalışabilir ama barışı üretecek olan her zaman içerideki dinamiklerdir. Bir ülkenin gücü ve sağlamlılığı çocuklarının birlikte yaşamaya ve bu kararın getirdiği bedelleri ödemeye karar verdiklerinde başlar. Savaştan geri adım atmak onu başlatmaktan çok daha zordur ve yine savaştan kaçınmak öyle kolayca aşılamayacak acıları aşabilmek demektir. Ayrıca parçalanmış bir ülkede savaşan taraflar gittikçe daha fazla dış desteğe ihtiyaç duyarlar. Dış desteğe olan ihtiyaçları arttıkça da kendilerini; takatlerini, boyutlarını ve onu etkileme güçlerini aşan çatışmaların ortasında bulurlar. Bu nedenlerle Stockholm Anlaşması; Yemen dışındaki hiçbir değer için kaybedilmesine izin verilmemesi gereken bir fırsattır. Yemenlilerin bu fırsatı kaybetmeleri büyük bir hatadır. Bu anlaşma; kanlı çatışmaları durduracak ateşkesi sağlamak, savaşı nihai olarak bitirecek somut adımlar hakkında ciddi bir şekilde düşünmek için bir fırsattır. Savaşın siperlerinden çıkmak, nefret sözlüklerinden kurtulmak ve kurumlar içerisinde ve yasal bir çatı altında buluşmak için bir fırsattır. Komşularıyla kardeşlik ve iyi komşuluk, uluslararası sözleşmelere saygı ilkeleri çerçevesinde bir ilişki yaşayacak Yemen için fırsattır. Stockholm Anlaşması birçok açıdan fırsattır. Birincisi; neden olduğu can ve mal kaybı göz önüne alındığında ve bölgesel çekişmeler ateşinde çatışmaların daha da şiddetlenmesinden kaçınan açık bir küresel iradenin Yemen savaşını bitirmek istemesidir. BM Yemen Özel Temsilcisi Martin Griffithsin çabaları bu iradenin varlığını açık bir şekilde göstermektedir. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in de İsveç’te yürütülen müzakerelere katılması taraflar arasındaki barış arayışında küresel katılımın aktif bir rol oynadığına ek bir kanıt sunmaktadır. ABD ve Güvenlik Konseyi’nin daimi üyelerinden yapılan açıklamalar ise Guterres’e bu bağlamda tam yetki verildiğini göstermektedir. İkincisi; “Arap Koalisyonu”nun açık bir şekilde daha önce belirlenmiş referanslara göre Yemen’de siyasi çözümü desteklediğini belirtmesidir. Bu desteğin önemi; Griffiths ve Guterres’in İsveç’te bir anlaşmaya varılmasını kolaylaştırmak için görüşmelere bizzat katılan Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’a yönelttikleri teşekkürlerinde açık bir şekilde ifade bulmaktadır. Üçüncüsü; bazı Husi tarafları arasında İran’ın kendilerine verdiği desteğin darbe girişimlerinin ardından başlayan savaşı uzatmaktan başka bir işe yaramayacağı, Hudeyde ve diğer bölgelerdeki durumun gösterdiği gibi sahadaki askeri dengelerin aleyhlerine olduğunu anlamalarıdır. Kuşkusuz müzakere turları kolay geçmeyecektir. Bunun nedeni sadece şeytanın ayrıntıda gizleniyor olması değil Yemen’in iç yapısının en az coğrafi özellikleri kadar zor olmasıdır.  Ayrıca savaşın var olan eski korkulara yenilerini de eklemiş olmasıdır. İsveç müzakareleri; barış treninin yola çıktığı başlangıç istasyonunu temsil etmektedir. Husilerin bilerek bu trenden atlamaları halinde büyük bir hataya düşeceklerini bilmeleri gerekmektedir. Çünkü kontrol altında tuttukları bölgeler onlar için büyük bir baskı oluşturmaktadır. Sadece başkenti ve belirli bölgeleri kontrol etmek, bir füze cephanesine sahip olmak yönetim için yeterli değildir. Bilakis burada yaşayan insanların ihtiyaçlarını karşılamak da yönetimin görevidir. Zira acı gerçeklerin zamanı geçmiş sloganlarla örtüldüğü o devirler çoktan geçmişte kalmıştır. İsveç’teki Yemen görüşmelerine ek olarak yine bu bölgeyle ilgili bir başka önemli gelişme daha yaşanmıştır. Bu önemli gelişme; çıkarlarını korumaları ve bu önemli deniz koridorunu büyük ülkelerin çatışmalarına, projelerine ve girişimlerine bırakmamaları gerektiğini anlayan Kızıldeniz’e ve Aden Körfezi’ne kıyısı olan ülkeler aralarında bir oluşum kurma konusunda anlaşmaya varmalarıdır. Bu çerçevede Riyad’da düzenlenen toplantı; Suudi Arabistan, Mısır, Yemen, Sudan, Cibuti, Somali ve Ürdün’den oluşan 7 Arap ve Afrika ülkesini bir araya getiren bölgesel bir oluşumun doğuşuna tanıklık etmiştir. Bu oluşumun amacı; bölgenin güvenliğini ve istikrarın güçlendirmek, deniz trafiğini ve dünya ticaretini korumaktır. Suudi Arabistan Dışileri Bakanı Adil el-Cubeyr; yeni oluşumun temelini atacak sözleşmeye nihai şeklini vermek için yakın bir zamanda ilgili ülkelerin üst düzey yetkililerini bir araya getiren bir toplantı düzenleneceğini açıkladı. Bu oluşumun; ticaret, çevre, ekonomi, yatırım, kalkınma, güvenlik ve askeri gibi boyutları içermesi beklenmektedir. Bölge ülkelerinin artık yoksulluğunu arttırmak, istikrarsızlık getirmek ve kaynaklarının israf edilmesini sağlamaktan başka bir işe yaramayan çatışmaları sona erdirmesi gerektiğini açık bir şekilde anlamış bulunmaktadır. Yemen’de barış, Kızıldeniz’de istikrar ve kalkınma fırsatını kaçıran aslında birçok şeyi de kaybetmiş demektir.

مشاركة :