Fransa’dan İngilizlere: Cezayir rejimi düşecek… İslamcıların yönetimine hazırlanın

  • 12/28/2018
  • 00:00
  • 1
  • 0
  • 0
news-picture

Cezayir Yönetimi 1994 yılında gerçekten de çöküşün eşiğinde miydi? O dönemde Cezayir’in sahne olduğu kanlı krize karışan Fransız yetkililer ve bakanlara nispet edilen bilgileri içeren gizli belgelerin ortaya koyduğu şey bu: Rejim düşecek. İslamcılar, iktidarı ele geçirecek. Cezayir’den Fransa’nın güneyine yüzbinlerce sığınmacı akışı gerçekleşecek. Domino taşları birbiri ardı sıra yıkılacak. Cezayir, silahlı grupların eline düşerse Tunus da tehdit altında kalacak, Fas da. Cezayir’de yaşananlar, Mısır’da bile yankı bulacak. Ancak bu karamsar tablonun yanlış olduğu ortaya çıkacak. Cezayir rejimi düşmedi. Silahlı İslamcı gruplar, küçük düşürücü bir yenilgiye uğradı. Fransa’ya mülteci akını falan olmadı. Domino taşları da yıkılmadı. İşte Fransa’nın 90’lı yılların Cezayirindeki duruma dair hatalı değerlendirmelerinin hikâyesi… Fransalı üst düzey yetkililerden aktarılan gizli İngiliz raporları, Cezayir’in güvenlik güçleri ile silahlı İslamcı gruplardan meydana gelen bir karışım arasında geniş çaplı çatışmaların yaşandığı 1994 yılındaki durumu için oldukça karamsar bir tablo çizmiş. İngiliz Ulusal Arşivi’nde üzerindeki sır perdesinin bugün yani 28 Aralık Cuma günü kaldırıldığı bu raporlar, Fransızların İngilizlere ilettikleri şu beklentileri ortaya koydu: Cezayir yönetimi düşüp iktidara İslamcılar gelecek. Rejimin değişmesi ardından ülkelerinden kaçması beklenen 500 bin Cezayirli sığınmacıyı karşılamak için Fransızlar tarafından planlama yapılıyor. Bu, muhtemelen Fransız yetkililerden Cezayir’deki durum ve o dönemde resmi güvenlik güçleri ile silahlı gruplar arasında yaşanan savaşın akıbetine dair böylesine karamsar sözlerin aktarıldığı ilk sefer. İngiltere’nin resmî belgelerine göre Fransız yetkililerin değerlendirmesi şu şekildeydi: Sağcı Zeroual yönetimi, silahlı İslamcılara karşı uzun süre direnemeyecek ve onun yerine İslami Selamet Cephesi (FIS), iktidara geçecek. Bu cephe, 1991 Aralık ayındaki meclis seçimlerinin ilk etabını kazanmıştı ancak Cezayir ordusu, 1992 yılının başında bu sonuçları yok saydı ve FIS’i kapattı. Bu gelişmenin ardından ülke, yıllar süren ve on binlerce kurban alan kanlı bir çatışmaya girdi. Ordu bu kalkışmasına gerekçe olarak yöneticilerinden birçoğunun demokrasiyi ulu orta inkâr ettiği FIS’in iktidara gelmek için seçimleri kullandığı ama iktidara ulaşırsa bu düşüncesinden vazgeçmeyeceği idi. Ancak bu suçlamalar FIS tarafından reddedildi. Seçim süreci durdurulup da FIS’in siyasi kadrosu hapsedildikten sonra binlerce destekçisi, farklı silahlı gruplara katıldı. İngiliz belgeleri, Fransızların Cezayirli İslamcıların İngiltere toprakları üzerindeki faaliyetlerinden şikâyetçi olduklarından bahsediyor. Fransızların bunu, sonraları ‘Londistan’ olarak bilinmeye başlayan olgu ile mücadele ederken komşularından gördükleri bir hoşgörü olarak tanımladıklarına da işaret ediliyor. O dönemde bu şikâyete, Cezayirli İslamcılara ilişkin güvenlik tehdidini ortadan kaldırmaya çalıştıkları dönemdeki tavizsiz tutumu ile tanınan Fransa İçişleri Bakanı Charles Pasqua öncülük etti. Onun Edouard Balladur liderliğindeki sağcı bir hükümetin (Cumhuriyet İçin Topluluk) bakanı olarak görev yaptığı dönemde, cumhurbaşkanı solcu bir sosyalist olan François Mitterrand idi. İngiliz belgeleri, terör tehdidi ile mücadelede kararlı bir tavır almanın sahibine gelecek yılki başkanlık seçimlerine hazırlanan Fransa’da bir halk desteği kazandırdığını ortaya koyuyor. Gerçekten de sözü edilen seçimlerde sağ, iktidara geliyor ama Pasqua veya Balladur’un değil Jacques Chirac’ın temsilciliğinde. İngiliz raporları, Fransa’nın Cezayir’deki en radikal şiddet grubu olan ‘Silahlı İslamcı Topluluklar’ tarafından yöneltilen tehditler dolayısıyla bir kaynama hali yaşadığı bir zamanda yazılmış. Söz konusu Topluluklar, Cezayir’in başkentinin batısındaki Aynullah’ta gerçekleştirdiği bir saldırıda ikisi konsolosluk çalışanı olmak üzere 5 Fransız’ın ölümüne sebep oldu. İngiliz raporlarının aktardığı bir diğer mesele ise Mitterrand’ın İkinci Dünya Savaşı sırasında Güney Fransa’da müttefiklerin düşüşünün yıldönümü kutlamalarına yaptığı davete sağcı Başkan Zeroual’un icabet etmemesi. Başkanın bu daveti kabul etmeyişindeki mazereti, Cezayir’de yokken kendisine karşı askeri bir darbe yapılmasından yana duyduğu endişeydi. Bu bağlamda belgeler, Cezayir yönetimi içerisinde silahlı şiddet olgusu ile mücadele yöntemine dair bir çatışmanın varlığına yönelik iddialara işaret ediyor. Zeroual, bazıları serbest bırakılmış bazıları ev hapsine mahkûm edilmiş Selamet yöneticilerinin de dahil olduğu İslamcılarla diyalog çağrısı yapan bir harekete liderlik ederken aynı dönemde silahlı gruplarla hiçbir pazarlığa yanaşmayan ‘köktenci’ bir akım da varlık gösteriyordu. Her halükârda Cezayir Yönetimi öyle ya da böyle Fransızların değerlendirmede hata ettiklerini ispatladı. Nitekim güvenlik güçleri 1997 yılında silahlı grupları ezici bir yenilgi ile yüzleştirdi. Ancak Fransızların terör faaliyetlerinden yana olan korkusu çok geçmeden gerçekleşti. Nitekim Silahlı Topluluklar’a bağlı silahlılar, 24 Aralık 1994 günü Cezayir’in başkentindeki Huari Bumedyen havalimanında bulunan bir Air France uçağını kaçırarak iddiaya göre onunla Eyfel Kulesi’ni yıkmak üzere Paris’e uçmak istediler. Ancak operasyon başarısız oldu. Uçağı yakıt ikmali için Marsilya’da durdurduklarında Fransız komando takımı tarafından öldürüldüler. İngiliz belgeleri bu olaya dair bir şey söylemiyor.Belgelerin detayları İngiltere’nin Paris Büyükelçisi Christopher Mallaby, Ağustos 1994’te Londra’daki Dışişleri Bakanlığı’na bir rapor yazdı. Raporda şu ifadeler yer alıyor:Özet 1-Pasqua, Londra’daki Cezayirlilere dair İngiliz-Fransız işbirliğinden memnun. Siyasiler (Fransızlar) sıkıntıda. FIS’in Cezayir’de bir rejim kurmasını bekliyorlar ki böyle bir şey, Fransa’da kamu düzeni için sıkıntılar doğurur.Detaylar 2- İçişleri Bakanı Pasqua ile müttefiklerin düşüşünün 50. yıldönümünü anmak için Güney Fransa’da düzenlenen törenlerden birinde karşılaştım. Ona, Majestelerinin İngiltere’deki Cezayirliler hususundaki tutumuna dair yorumlarını takip ettiğimi ve Fransız uzmanlar ile güvenlik güçlerimiz (iç istihbarat) arasındaki sıkı irtibatın farkında olduğunu temenni ettiğimi söyledim. Biz, İngiliz yasalarının izin verdiği sınırlar içerisinde yardıma hazırız. Ayrıca şöyle dedim: İnanıyorum ki Fransız organları, işbirliği düzeyinden memnundur. 3- Pasqua da memnun olduğunu söyledi. Tavırları sevecendi. Sanırım o hakaretleri, Fransız memurların Cezayir’de (Aynullah operasyonunda) öldürülmesinin ardından Fransız yetkilileri eleştirmek adına sarf etti. Yorumlarını ilk kez dile getirdikten sonra hükümetinin dikkatini aramızda var olan işbirliğine çektik. Umarım şimdi doğru bir şekilde biçimlenmiştir. 4- Mitterrand’ın 14 Ağustos’taki kutlamalar esnasında bir uçak gemisinde doğaçlama olarak çağrısını yaptığı bakanlık buluşmasında birkaç Fransız bakan bana Cezayir’deki tartışmaya dair bir bilgilendirmede bulundu. Toplantının sonunda şu sonuca varıldı: İslami Selamet Cephesi, belki birkaç ay içerisinde duruma hâkim olacak. Mevcut hükümet, bu zorluğun üstesinden gelemez ve de kalıcı olamaz. Ulusal Konsey Başkanı (Philip) Segane’in Cumhuriyet İçin Topluluk Partisi bana söylediğine göre, İslami Selamet Cephesi, Fransa’daki Cezayirli unsurları, mesela işsizlik ve etnik gerilimin bir sonucu olarak düzenin zaten kırılgan olduğu büyük şehirlerin kenar mahallelerinde şiddete teşvik ederek kamu düzenini bozmak için kullanacak ve bu durum, beyaz Fransızların tepkisini çekecek. Bunun sonucunda Fransa, huzursuz bir döneme girebilir. Bu olayın gerçekten de gelecek bahardaki başkanlık seçimlerinden önce gerçekleştirilmesi mümkün. Segane, sağın kamu düzeni ve göç gibi sorunlarla mücadele konusunda genellikle solun yararına goller attığını söyleyerek yorum yaptı.Yorum 5- Cezayir’deki durumun geleceğine ve bunun Fransa’daki yankılarına dair ümitsiz bir zayıflık hissediliyor. İçişleri Bakanı olarak kararlı ve mücadeleci Pasqua, güçlü bir figür olacak. Dolayısıyla kamu düzeni ve mülteci akını meselelerinde gösterdiği çabalarla halk desteği de kazanır. Balladur, ılımlı ve faydacı/pragmatik bir mizaca sahip olduğu için bu konuda Chirac onun önüne geçebilir. İmza Mallaby Mallaby’nin Ağustos 1994 tarihli ve ‘Cezayir: Fransızların Bakış Açıları’ başlıklı son raporu da şöyle:Özet 1 -  Fransızlar, uzun bir süre devam edecek bir çatışma bekliyor. Bununla birlikte İslamcıların iktidarı ele geçireceğine daha çok ikna olmuş durumdalar. Bakanlar, mevcut rejime verdikleri destek konusunda yeniden değerlendirmede bulunuyorlar.Detaylar 2- 5 Fransız’ın Cezayir’in başkentinde suikasta uğraması, Fransızların yoğun tepkisi ve İslamcı gruplar tarafından Fransa’ya peş peşe yöneltilen tehditler… Tüm bunlar Cezayir’in Fransız hükümetinin, basının ve kamuoyunun ilgi merkezinde kalmasını sağlayan şeyler. Son günlerde ilgili bakanlar ve kurumlarla ayrıntılı bir şekilde analizleri ve Fransa’nın politikasını tartıştık. Aşağıda Fransızların farklı görüşlerinin (öneri ve itirazlar) bir toplamı bulunmaktadır. Bunlar mantıklı bir biçimde tutarlı görüşlerdir.Cezayir’in iç durumu 3- Burada bir azınlık, Cezayir güvenlik güçlerinin sene başında başlattığı baskı kampanyasının başarıya ulaşmasını bekledi ama başarılı olmadı. Cinayet eylemleri ciddi anlamda yükselerek döndü (tahminlere göre haftalık 200 ila 400 arasında ölü). Zarara uğrayanlar temelde susturulmuş ya da radikalleştirilmiş ılımlı İslamcılar. Siyasi süreç yani Zeroual’in muhalefete son ‘teklifi’ pek çok şüphe ile karşılanıyor. Zeroual’e geniş kesimlerce radikal askerlerin elinde daha fazla kukla olmayacağı gözüyle bakılıyor. Kendileri ile irtibat halinde olduğumuz Fransızlar, onun Metterrand’ın 14-15 Ağustos’ta Provence bölgesinde müttefiklerin düşüşünün ellinci yıldönümü törenlerine katılması için yaptığı daveti kendisi yokken bir darbe yapılır korkusuyla geri çevirdiğini bildirdi. 4- Bu koşullar altında (Cezayir’deki) mevcut rejimin, düşmeye mahkûm olduğuna dair geniş bir görüş birliği söz konusu. Ekonomik reform alanında gösterdiği cesur çabalara rağmen güvenlik güçlerinin uyguladığı şiddet, rejimin arkasındaki halk desteğini git gide azaltıyor. Ancak sadece bir azınlık, çöküşün hemen gerçeklemesini bekliyor. Silahlı güçlerin, hala nispeten kararlı olduğunu ve aylarca direnç göstermeye güç yetirebileceği düşünülüyor. Bununla birlikte durumun kötüye gittiğini gösteren bazı emareler söz konusu. Mesai arkadaşlarına darbe yapan bazı hava kuvvetleri pilotlarının dahil olduğu (bir MİG-1 uçağı ve bir saldırı helikopteri) askerlik hizmetinden kaçma vakalarının arttığı düşünülüyor. Bu gediklere yönelik endişe, söylendiğine göre Cezayirli yetkililerin rutin yurtdışı seferlerini iptal etmeye kadar varmış. 5- Bu olayın kazananları, rejimin yöntemleri ve halk desteğinden yoksun oluşu üzerine hayat kazanan İslamcı radikaller. Quai d’Orsay (Fransa Dışişleri Bakanlığı), geçtiğimiz aydan bu yana (yani 8 Temmuz’da Green ve Bushar arasındaki konuşmalardan beri – 783 no’lu raporumuza bkz.) bu konuda kayda değer bir hızlanma olduğunu düşünüyor. Burada İslamcı bir rejime giderek daha da kesin gözüyle bakılır oldu. Şu anda Başbakan tarafından hazırlanan bir bildiri var; buna göre İslami Selamet Cephesi’nin bir ya da iki sene zarfında iktidara geçeceği düşünülüyor. Ayrıca Cezayir’deki Fransa Büyükelçisi’nin yazmış olduğu bir yazıdan bizim için alıntı yapıldı (Lütfen bu kaynağı koruyun). Büyükelçi, İslami Selamet Cephesi’nin en fazla 18 ay içerisinde iktidara geleceğine inanıyor. 6- İslamcıların başarılarını nasıl siyasi bir güce dönüştürecekleri ya da FISin siyasi kadrosunun harekete tekrar nasıl entegre edileceği konusunda pek bir netlik söz konusu değil. Radikallerin bir aşamada buna ihtiyaç duyacağı aşikâr. İslami Selamet Cephesi’nin farklı terörist gruplarının aralarında uyum içinde çalışılacağına inanılmıyor. Mevcut rejimin düşürülerek iktidarın geçirilmesi için yapılan işbirliği istisna olmak üzere bu grupların bir gelecek eylem planına sahip olmadıkları düşünülüyor. Her ne kadar son zamanlarda diplomatların kaçırılması, bazı radikal gruplar arasında geliştirilen bir nevi örgütlü şebekenin varlığına işaret etse de. 5 Fransız’ın öldürüldüğü Aynullah saldırısı, şüphe yok ki silahlı grupların giderek daha cesur olduklarına dair dikkat çekici bir gösterge sunmaktadır. 7- Fransızlar, önümüzdeki aylarda Cezayir’deki İslamcıların gerçekleştirdiği terör eylemlerinde bir artış yaşanmasını bekliyor. Zayıf olsa da (Fransa’da birkaç tırın bulunması da dahil) dışarıdan silah yardımı yapıldığına dair kanıtlar Fransızlara, İslamcıların daha büyük bir cephanelik kurma ihtimalini ilham ediyor. Güvenlik güçleri geri çekilmekten başka bir şey yapamazken bunlar anca ateş güçlerini geliştirebilirler. Almanya ve İtalya üzerinden silah kaçakçılığı rotası şu an burada en çok tercih edilen ulaşım yolu olarak kabul ediliyor. Yeni silahlar, Afganistan’da çok şey öğrenmiş olan ‘Afgan’ Cezayirliler tarafından çok iyi bir şekilde kullanılabilir. Bunlar şu ana kadar Cezayir’de sadece küçük çaplı bir teröre dalma fırsatı bulabildiler.Bölgesel yankılar 8- İslamcı bir rejimin Cezayir’de iktidara gelmesi durumunda bunun Tunus, Fas ve hatta Mısır’da yankı bulacağına dair farklı görüşler var. Herkes, Cezayir’in komşularının gerek yeni rejimden kaçış gerekse de iktidarın değişmesi sonucunda muhtemel iç savaş sebebiyle harekete geçecek bir mülteci akını ile karşı karşıya kalacağı konusunda hemfikir. Fas ve Tunus’un köktenci tehdit ile başa çıkmak için Cezayir’den daha hazırlıklı olduğu konusunda bir görüş birliği söz konusu. Ancak özellikle istihbarat çevresinden olan bazıları, buna rağmen domino taşlarının önü alınamaz bir şekilde düşüşü olgusuna açık bir alan görüyor. Bu konuda panik yaratmak için kasıtlı bir dokunuş var.Fransa-Cezayir 9- Fransızlar bir süreden beri İslamcıların iktidarı ele geçirmesi durumunda Cezayir’den gelecek sığınmacıları karşılamaya hazırlanmak adına acil durum planları hazırlıyor. Fransa’da yaşamak için yasal hakka sahip olanlar, göçün yoğun olarak tercih ettiği adres olan güneyde kamplarda karşılanacak ve ihtiyaçları tedarik edilecek. Ancak kitlesel göçün düzeyi konusunda hala bir anlaşmazlık söz konusu. İlginç olan DGSE’nin (MI6’nın Fransız eşdeğeri yani dış istihbarat) Fransa’ya gelmeye çalışacak olan Cezayirli vatandaşların muhtemel sayısını yarım milyon olarak tahmin etmesidir. Quai d’Orsay (Dışişleri Bakanlığı) bu tahminin doğruluğundan oldukça şüpheli. 10- Böyle bir kitlesel göç, Cezayirlilerin kendi aralarında olsa bile, Fransız topraklarında güvenlik sorunları doğuracaktır. Bizzat Pasqua’nın işaret ettiği gibi şu ana değin gözle görülür bir terör tehdidi yok. Pasqua’nın Cezayirli radikal İslamcılara karşı rastgele ve kapsamlı bir şekilde belge kontrolü, etrafında belirsiz şüphelerin dolandığı hedeflere karşı operasyonlar, radikal İslamcıların 24 liderine kadar uzanan sürgün tehdidi altındaki tutuklamalar ve benzeri uygulamalarla yürüttüğü korku kampanyası, tartışma yarattı. Muhalif siyasetçiler ve basın, bunu ters sonuçlar doğuracak kışkırtıcı bir iş olarak görürken birçokları da yapılacak başkanlık seçimleri çerçevesinde siyasi bir hareket olarak yorumladı. Ancak Pasqua, sağa mensup Le Figaro’dan destek aldı. Daha da önemlisi Alain Juppe ve Balladur, Cezayir veya başka herhangi bir yerde Fransa’nın çıkarlarına aykırı terör eylemlerine destek veren herhangi bir kişiye ‘siyasi bir işaret’ yöneltmeye yönelik ihtiyacı açık bir şekilde onayladı. 11- Aynullah’ta beş Fransız’ın öldürülmesi ve Pasqua’nın buna hem İslamcılar hem de yorumcuların Fransız politikasını Cezayir rejimine kayıtsız şartsız bir destek olarak tanımlamasına sebep olan tepkisi, Fransız bakanları Zeroual hükümetine yönelik desteklerinin ‘boyutunu’ tespit ederek Cezayir’e dair politikaları konusunda daha belirgin olmak zorunda bıraktı. Juppe, 11 Ağustos’ta bir televizyon röportajı ile bu çizgide yürümeye başladı. Onun sesi 14 Ağustos’ta Balladur’un yaptığı bir radyo görüşmesinde yankılandı. Fransa’nın ilk önceliği, Cezayir’deki vatandaşlarını (Fransız uyruğu taşıyan yalnızca 1500 kişi) korumaktır. Fransa’da Cezayir’deki dahili durum, Cezayirlilerin çözümledikleri bir iş; Fransa, rejime kayıtsız şartsız bir destek sunmuyor. Cezayir’in sorunları için bir güvenlik çözümü yok. İhtiyaç duyulan şey, koşullar el verdiğinde seçim düzenlemek de dahil olmak üzere (Juppe, temmuz sonunda Cezayir’in başkentinde iken Zeroual’e bunu demişti) siyasi bir çözüm ve insan haklarına saygıdır.Yorum 12- Fransa’nın rejime verdiği ve aslında ilk kez Cezayir Başbakanı Mokdad Sifi’nin Paris’e yönelik ziyareti esnasında gündeme gelen (755 no’lu rapora bkz. – Herkese yönelik değil) desteği tespit etmek, rejimin düşeceğine yönelik güçlü bir inancın kapsamına giriyor. Fransızların şimdi Cezayir’de Fransa’ya karşı beslenen derin kızgınlığın kuyusunda inşa edilen daha karmaşık bir terör tehdidini dikkate alması gerekiyor. İmza Mallaby Rıza Malik, İslamcılarla diyaloga karşı çıktığı için Başbakanlığı bırakıyor İngiltere Dışişleri Bakanının özel sekreterinden Downing Street-10’daki Başbakanlık konutundaki Philippe Leslie-Jones’a gönderilen 15 Nisan 1994 tarihli raporda Cezayir Başbakanının değiştiği şu ifadelerle aktarılmış: “Sayın Rıza Malik’in istifasından sonra, 11 Nisan’da Cezayir’in yeni başbakanı Sayın Mokdad Sifi göreve geldi. Sayın Sifi, daha önce Çalışma Bakanı olarak görev yaptı. Sayın Malik’in 8 ay önce bu göreve, ekonomik meselelerde IMF’nin taleplerini nispeten kabullenen planı sebebiyle getirildiğine inanılıyor. Cezayirlilerin IMF ile niyet mutabakatı imzalamasının hemen ardından gelen istifası ise İslamcı radikallerle diyaloga karşı çıkmasının bir sonucu olabilir. Başkan Zeroual, İslamcı radikallerle olan tehlikeli silahlı çatışmayı bitirmek için üzerine müzakere edilmiş bir çözüm bulma çabalarına daha hoşgörülü yaklaşan bir başbakan getirme fırsatından yararlandı. Yeni Başbakan, hükümette özellikle sanayi, enerji ve ekonomi alanlarında üst düzey görevlerde bulundu. Başbakan John Major’un Sayın Sifi’ye bir tebrik mektubu yazması uygun olur. Belki (Başbakan’ın 31 Aralık’ta IMF ile anlaşma imzalaması için yüreklendirdiği) Sayın Malik’e de bir mektup göndermek isteyebilir. İki taslak mektubu gönderiyorum (Başbakan onları göndermeye karar verirse diye)”İngiltere Başbakanı 31 Aralık 1993’te, yazdığı 28 Kasım tarihli son mektubuna yanıt olarak Rıza Malik’e bir mektup gönderdi. Major’un mektubu şöyle: “Cezayir zorlu bir krizle karşı karşıya kaldı. Biliyoruz ki Cezayir’de şiddet yanlısı olmayan siyasi gruplarla siyasi bir diyalog başlatmaya çalışıyorsunuz. Bu çabalarınızda size destek göstereceğiz. Ekonomik reformları hayata geçirme konusunda gerçekleştirdiğiniz önemli gelişmeyi ve IMF ile işbirliği yapmakla elde ettiğiniz tecrübeyi haber aldığım için memnun oldum. IMF ile uyumlu bir program için IMF ile bir diyalog başlatma kararınızı memnuniyetle karşılıyorum. Bu çabanızda size başarı diliyorum. Bir program için anlaşmaya varılıp da yürütme kuruluna sunulduğunda her zaman yaptığımız gibi yapıcı ve tarafsız bir şekilde inceleyeceğiz. Sosyal yansımaları göz önünde bulundurarak ekonomi yapısını destekleyen sağlam bir IMF programına destek sunacağımızdan emin olabilirsiniz. Enerji Bakanı Tim Igar’ın Kasım ayında gerçekleştirdiği başarılı ziyareti duyduğuma sevindim. Her ne kadar bu ziyaret kısa olsa da birçok meselenin masaya yatırılıp ticari fırsatların tartışılmış olduğu anlaşılıyor. Ben, Güneybatı Cezayir’de büyük gaz rezervinin ortak olarak geliştirilmesi için Sonatrach ile ilerletilen müzakerelerde BP’yi de görmek konusunda daha fazla teşvik ediyorum. Müzakereler başarıya ulaşmazsa bu proje, stratejik açıdan önemli olan yeni enerji kaynaklarının geliştirilmesinde İngiltere’nin büyük bir role sahip olmasını garanti edecektir.”

مشاركة :