Lübnan, Arap Ekonomik Zirvesine ev sahipliği yapmaya hazırlanırken siyasi arenaya iki acil sorunla ilgili anlaşmazlık hakim durumda. Bunlardan ilki, 8 Mart Bloku’nun önümüzdeki hafta sonunda yapılacak zirveye Suriye rejiminin de davet edilmesi talebi. İkinci anlaşmazlık ise Muammer Kaddafi rejimi döneminde ülkeyi ziyaret eden Musa es-Sadr ve iki arkadaşı; Şeyh Muhammed Yakup ve gazeteci Abbas Bedreddin’in ortadan kaybolmasına ilişkin yaşanıyor. Söz konusu dosyanın yeniden açılmasını sağlayabilecek bilgiler verme konusundaki isteksizliği nedeniyle Libya’nın zirveye davet edilmemesi tartışma yaratmış durumda. Arap Birliği Ekonomik Zirvesi’ne Suriye’nin daveti, üyeliğini askıya alan Arap Birliği kararına bağlı olmasına rağmen Libya’nın zirvede yer almaması koşuluyla Şam rejiminin zirveye davet edilebileceği tartışılıyor. Tartışma, Cumhurbaşkanı Mişel Avn ve partisi Özgür Yurtsever Hareketi (ÖYH) ile Şii İkilisi (Hizbullah ve Emel Hareketi) arasındaki ilişkilerin geleceğine de ışık tutuyor. Her ne kadar şu ana kadar basında yer alan tartışma Cumhurbaşkanı Avn ve Emel Hareketi arasında sınırlı kalsa da Hizbullah’ın bu tartışmadaki rolü azımsanmıyor. Şii Yüksek İslam Konseyi’nin Libya heyetinin zirveye katılımını engellemeye yönelik hazırlıkları da gizlenmiyor. Ancak Hizbullah, Emel Hareketi ve Cumhurbaşkanı Avn’ın basın ofisleri tarafından yapılan açıklamalar doğrultusunda medyada yer alan siyasi tartışmalara uzak duruyor. Zira hükümetin kurulmasıyla ilgili anlaşmazlıklardan yararlanıyor izlenimi vermek istemiyor. Şii İkilisi, Lübnan’ın Arap Birliği Ekonomik Zirvesi’ne ev sahipliği yapmasını fırsat bilerek Suriye’nin zirveye davet edilmesini Libya’nın davet edilmemesi şartına bağlamış durumda. Söz konusu blok bunu Cumhurbaşkanı Avn’ın önüne bir denklem olarak koymak istiyor. Bu durum Lübnan’ın Şii ikilisinin, Cumhurbaşkanı Avn’ın ve özellikle hükümetin kurulmasıyla ilgili düğümün çözülmesi için Lübnanı destekleyen bölgesel ve uluslararası güçlerin kabul edilmesinin sonuçlarına katlanması gerektiği anlamına geliyor. Şarku’l Avsat’a açıklamalarda bulunan birçok bakanlıktan kaynağa göre zirve konusundaki anlaşmazlığın taraflar arasındaki siyasi çatışmayı ileri bir boyuta taşıyıp taşımayacağı veya hükümetin kurulmasıyla ilgili anlaşmazlıkları daha da artırıp artırmayacağı henüz bilinmiyor. Kaynaklar, Şii ikilisinin Avn’ın Arap Birliğinin Suriye’nin üyeliğini askıya alma kararını kıramayacağını çok iyi bilmesine rağmen bu konunun Cumhurbaşkanı Avn ve Meclis Başkanı Nebih Berri arasında bir anlaşmazlığa neden olabileceğini belirtti. Başbakan Saad Haririnin zirveye davet konusunun Cumhurbaşkanı’nın sorumluluğunda olduğunu belirterek Avn ve Berri arasındaki tartışmaya taraf olmak istemediğini aktaran kaynaklar, Hariri’nin bu isteksizliğinin Avn’ı yalnız bıraktığı anlamına gelmediğini ifade etti. Kaynaklar, Arap Birliği Ekonomik Zirvesi nedeniyle siyasi çatışmanın alevlenmesiyle Lübnan’ın Arap ülkeleri arasında ve uluslararası düzeydeki çıkarlarını sarsmamak için doğal bir atmosfer kurma arzusuna zarar veren “Direniş Ekseni’ne" katılmaya zorlanmasından endişeli. Kaynaklara göre bu durum Pariste gerçekleştirilen Sedir Konferansı’nın ekonomik durumu iyileştirme konusundaki hedeflerini olumsuz etkiliyor. Zira Lübnan’ın kendi kendine yeterlilik politikasından ayrılması, Hariri’nin Lübnan’a destek sağlanması talebine cevap veren ülkeleri ve uluslararası kurumları, ülkenin İran’ın liderlik ettiği “Direniş Ekseni”nin hegemonyasına girmek istediği gerekçesiyle pozisyonlarını yeniden gözden geçirmeye zorlayacak. Kaynaklar, Başbakan Haririnin belli bir siyasi rengi olmayan ulusal bir uzlaşı hükümeti kurmak istediğini aktardı. Ancak Haririnin hükümetin kurulmasına yönelik çalışmaları durdurmak ve bu çalışmaları 8 Mart Bloku ile birlikte hareket etmek isteyen Dışişleri Bakanı Cibran Basil’e bırakmakla suçlandığını sorguladılar. Şarku’l Avsat’a konuşan Hariri’ye yakın kaynaklar, suçlamalar karşısında şaşırdıklarını belirterek Hariri’nin bazı taraflarca “Bağımsız Sünni Temsilciler” başlıklı bir sorunu ortaya çıkaran Hizbullah’a doğrudan başvurması halinde kurabileceği hükümet için uygun atmosferi oluşturmak için ardı ardına fedakârlıklarda bulunmuş olacağını savundu. Cumhurbaşkanı Avn’ın Bakanlar Kurulu’ndaki temsilcisine karşı çıkmamak için siyasi taraflar arasında bakanlık kotalarının dağıtılması konusunda esneklik gösterdiğini belirten kaynaklar, Sünni milletvekillerinin kendilerini Dışişleri Bakanı Cibran Basilin liderlik ettiği ÖYH’nin üyesi olmayan bir bakan tarafından temsil edilmeleri konusunda ısrar ederek bu anlaşmayı hızla terk ettiklerini aktardı. Diğer kaynaklar ise Basil’i söz konusu bakanın ÖYH’den olmasını talep ederek uzlaşının aksamasına neden olmakla suçladı. Hizbullah, kısa süre önce Başbakan Hariri’yi hükümetin kurulmasını geciktirmekle suçlamaya çalışmıştı. Son olarak Cumhurbaşkanı ile doğrudan karşı karşıya kalmamak için siyaset alanında ve medyada kampanya başlattı. Böylece, zaten gergin olan taraflar arasındaki anlaşmazlık daha da arttı. Bazı kesimler, Hizbullahın Hariri aleyhinde yürüttüğü kampanyayı daha ziyade Cumhurbaşkanı Avn ve buradan yola çıkarak Basil’le çatışmasını önlemek için yaptığı görüşünde. Hatta Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ın yardımcısı Hüseyin Halil, Hizbullah’ın hükümetin başında olması için Hariri’yi desteklemeye devam etmesi gerektiğini söyledi. Ancak kaynaklara göre Hizbullah’ın Hariri’ye bağlılığı, Hariri’nin Hizbullah’ın hükümet üzerinde hegemonya kurmasını kabul etmek istediği anlamına gelmiyor. Bu, onun Hizbullah’ın seçilmiş parlamentoyu kontrol etmesine ilişkin endişeleri olan uluslararası topluma meydan okuyacak bir hükümete başkanlık edecek konumda olmamasından kaynaklanıyor. Müstakbel Hareketi’nden kaynakların Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamalara göre Hizbullah hata yapıyor. Zira kaynaklar, Hariri’nin bir bedel, ortaklık ve dengeye dayalı siyasi kontroller barındırmayan bir hükümete liderlik etmeye hazır olduğu görüşündeler. Haririnin Hizbullahın üstünlüğü elinde tuttuğu bakanlık yapısını kabul edeceğini düşünmediklerini belirten kaynaklar, bunun sadece Hizbullah’ın Hariri’yi uluslararası ve Arap topluluklarıyla siyasi bir çatışmaya soktuğu için değil, aynı zamanda böyle bir hükümetin liderliğini kabul etmediği için olduğunu ifade etti. Bu nedenle Hizbullah, Hariri’ye yönelik saldırısının etkisini iki nedenden ötürü hafifletti. Öncelikler Hizbullah, eski Başbakan Necip Mikati ile arasında benzerlik sürdüğü sürece Hariri’nin yerine başka bir alternatif bulmaya gerek olmadığını düşünüyor. İkinci neden ise Hizbullah ve Bağımsız Sünni Milletvekilleri’nin koşulsuz ittifak listesinde bulunan isimlerin Haririye alternatif olmaması. Bu seçimin ayrıca Cumhurbaşkanı ve ÖYH’nin yanı sıra İlerici Sosyalist Parti ve Lübnan Kuvvetleri Partisi’nin reddi ile çakışacaktır. Bununla birlikte Meclis Başkanı Berri ve eski Milletvekili Süleyman Franjiye liderliğindeki Marada Hareketi dahi çıkmaza girmesi muhtemel bu siyasi maceraya dahil olmuyor. Cumhurbaşkanı Avn’ın Başbakan Hariri’yle başlattığı siyasi uzlaşıyı ihmal ettiği söylenemez. Ayrıca Hizbullah, Arap ülkeleri ve uluslararası düzeyde siyasi kartları kullanacak konumda olmadığını ve hükümeti kurmakla görevli kişinin gözünü korkutmaya çalışmanın boşa olduğunu biliyor. Diğer yandan şu an oldukça fazla olan siyasi çatışmaların Güney’deki mevcut duruma rağmen hükümetin kurulma süresinin uzamasına neden olması kaçınılmaz. Hükümetin kurulmasındaki başarısızlıkla birlikte ve belki de önümüzdeki Mart ayında Tunusta yapılması planlanan Arap Birliği Zirvesi’nden sonra bile Lübnan’ın Suriye’deki ilişkilerini normalleştirme sürecini yavaşlatması çerçevesinde Cumhurbaşkanı Avn ve ÖYH’nin Suriye rejimiyle arasındaki siyasi ilişkide yaşanan gizli gelişmelerde neler olup bittiğine dikkat edilmesi gerekiyor. Zira Cumhurbaşkanı’nın Arap Birliği’nin Suriye’nin üyeliğini dondurma kararını iptal etmeden ekonomik zirveye davet etmesi bekleniyordu. Suriye ile dengeli ve dostane ilişkiler kurulmasını destekleyen Cumhurbaşkanı Avn, Suriyeli mültecilerin yaşadıkları yerlere geri dönmelerini sağlamak üzere Şam rejimiyle temasa geçme çağrısında bulunmuştu. Ancak Avn bununla birlikte Suriye’nin bu konudaki bir takım taleplerine de cevap vermiyor. ÖYH’nin Suriye ile ilişkilerinin Dışişleri Bakanı Basil’in Lübnan’ın ‘kendi kendine yeterlilik politikasını takip edenlerden olmadıkları’ sözüyle mi sarsılıp sarsılmadığı ise bilinmiyor.
مشاركة :