​Davos Ekonomik Forumu ve Etiyopyalı ziyaretçisi

  • 1/28/2019
  • 00:00
  • 5
  • 0
  • 0
news-picture

Geri kalmak bir kader değildir. Uzun yıllar sorunlardan muzdarip bir halkın irade, vizyon ve doğru liderliğin bir araya gelmesi ile bu durumu tersine çevirmesi mümkündür. Etiyopya’nın da geçmişteki savaşlara takılıp kalması, etnik ve sınır çatışmalarının ateşinde yanmayı sürdürmesi, daha çok yoksullaşması ve aç kalması mümkündü. Ama Etiyopya bunun tam aksi yönünde ilerlemeyi tercih ederek çağa uymayı ve geleceğe doğru ilerleyen trene binmeyi seçti. Davos’ta düzenlenen Uluslararası Ekonomik Forumu toplantılarının düzenlendiği salonlardan birinde toplanan katılımcılar, Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed’i dinlerken tam olarak bunları hissetti. Bu 40 yaşındaki konuşmacı ülkesinin hikayesini biliyordu. Dinleyicilerine ülkesinin Eritre ile giriştiği ve 20 yıl süren savaşın etkilerinden ve neden olduğu felaketlerden, onun öncesinde Somali ile Ogaden bölgesi için girişilen savaş nedeniyle ödediği ağır bedelleri anlattı. Etiyopya’da “yoldaş” Mengistu Haile Mariam diktatörlüğünü, bu deneyimin yaşadığı büyük başarısızlığın nedenlerinden ve gençken tek parti diktatörlüğü ile mücadele etmek için silah taşıdığından bahsetti. Açlık kampları, burada ölen çok sayıda çocukları, Etiyopyalıların sanki bir tuzakmış gibi ülkelerinden nasıl kaçtıklarını anlattı. Etiyopya’da bulunan 80’den fazla etnik gruplar arasındaki kanlı çatışmaların nedenlerini ele aldı. Geçmişi okuyan Abiy Ahmed bundan çıkardığı dersleri de bizimle paylaştı. Etiyopya’nın başlıca düşmanının Eritre değil açlık olduğunu, kendi evinde yoksulluk ve geri kalmışlık karşısında hezimete uğrayan bir ülkenin komşu bir ülkeyi yenmesinin hiçbir anlamı olmadığını ifade etti. Abiy Ahmed ölüm, kötü beslenme ve işsizlikten başka bir şey getirmiyorsa bir etnik grubun başka bir etnik gruba üstün gelmesinin bir anlamı olmadığını anladığını, bunun için de tek çözümün geçmişteki savaşlardan uzaklaşmak, ortak bir geleceğe yönelmek, eşit fırsat dağılımını sağlamak ve ümit kapılarını açmak olduğu sonucuna ulaştığını belirtti. Etiyopya’nın bir dönüm noktasında olduğunu fark eden Abiy Ahmed, ülkesinin büyük bir karar aşamasında olduğunu anlamıştı. Etiyopya ya geçmişin bataklığında boğulmayı, Kıta ve dünya için ek bir yüke dönüşmeyi ya da kalkınma savaşına katılmayı, kesin bir karar alarak tamamen farklı bir sözlüğü benimsemeyi, bunun için gerekli bedeli ödemeyi seçecekti. Bu şekilde birlikte yaşam nefrete, ortaklık da intikama üstün geldi. Kanlarla çevrili kimliklerin sınırları ortadan kaldırıldı. Etiyopya kalkınma, ilerleme ve yatırım sözlüğünü benimseyerek durmadan ilerleyen teknolojik devrimler trenine katılmak için çabalamaya başladı. Etiyopya’nın bu çabalarını tanımlamak için Abiy Ahmed’in kullandığı slogan ise gerçekten de çok anlamlıydı: Duvarları yıkmak ve köprüler kurmak istiyoruz. Bundan sonra Etiyopya, komşuları ile savaşmak yerine onlarla ortaklıklar kuracaktı. İçeride tüm kurumları ile insan haklarına ve halkın iradesine saygılı bir hukuk devleti kurulacak ve yatırımcılar için cazip bir ortam yaratılacaktı. Bugün zamanın kendisinden daha hızlı olduğunu, hiçbir ülkenin sonsuza kadar refah ve rahatlık içinde yaşamayı garanti edemeyeceğini anlayan Abiy Ahmed, bazen bu sürekliliğin bir yıkıma ve çöküşe dönüşebileceğini de biliyor. Bu nedenle yönetime geldiğinden bu yana, 10 aylık süre içerisinde bir dizi reform başlattı. Bu reformların en önemlisi ise umudunu kaybetmiş olan halkına kazandırdığı yeni umuttu. Ülkelerinden ümitlerini kesip kaçan Etiyopyalılar bunu görüp geri dönmeye başladı. Etiyopya Başbakanı’nın Davos’ta ülkesinin Afrika Kıtası’nda en hızlı büyüme oranlarına sahip ülke olduğunu kanıtlayan rakamları açıklamasının yanı sıra Addis Ababa’nın baskı, siyasi muhalifleri ve gazetecileri tutuklama sayfasını kapattığı ve yolsuzlukla mücadelenin istisnasız herkesi kapsayacağını vurgulaması ülkede yaşanan değişimi anlamak için yeterlidir. Katılımcıları düşünmeye sevk eden bir diğer Afrikalı da Davos’taki kar gördüğünde şaşkınlık yaşayan Muhammed Hasan Mahmud’tu. Somali heyetindeki 28 yaşındaki bu genç hayatında ilk kez kar görüyordu. Onun hikayesi de çok acıydı. Somali’deki iç savaş döneminde doğmuş ve babasının öldürülmesinin ardından annesi ve kardeşleri ile Kenya’ya kaçmak zorunda kalmıştı. Bir süre Kenya’da bir mülteci kampından bir diğerine dolaştıktan sonra en son, yeni vatanları olarak gördükleri Kakuma Kampı’na yerleşmişler. Gerekli belgelere sahip olmadığı için üniversiteye gidemeyen Muhammed, yaşadığı kampta BM Mülteciler Yüksek Komiserliği temsilcileri ile Kenya hükümeti arasında iletişimi sağlayan kişi olmuş. Muhammed katılımcılara yaptığı konuşmada “Dünyada bugün 60 milyon mülteci bulunuyor. Dileğim, 20 yıl boyunca kamplarda yaşayan ve benim de dahil olduğum jenerasyonun son mülteci nesli olmasıdır” dedi. Ülkelere mültecilere yönelik bakış açılarını değiştirme çağrısında bulunan Muhammed konuşmasının devamında şu ifadeleri kullandı: “Mültecilerin sığındıkları ülkelerde hükümetler tarafından bir yük olarak görülmek yerine kalkınma çabalarının bir ortağı olarak görülmesinin zamanı gelmiştir. Mülteciler arasında yetenekli ve donanımlı olanlar da var. Bu kişiler de kendilerine fırsat verilmesi durumunda sığındıkları ülkelerdeki üretime katkıda bulunabilir.” Elbette Davos Ekonomi Forumu’nda Abiy Ahmed ve Somalili mülteci gençten daha önemli konuşmacılar da vardı. Bu iki örneği özellikle zikretmemin nedeni birçok Arap ülkesinin de halen geçmişin savaşlarına ve korkularına saplanıp kalmış olmasıdır. Bu ülkelerde halen “küçük savaşlar” bütçeleri tüketmeyi ve istikrarı sarsmayı, hükümetler devlet ve kurumlarının hayati önemdeki noktalarına yerleşen yolsuzluğu söküp atmaya çalıştıkça bir canavar gibi daha da hırçınlaşmayı sürdürmektedir. Somalili gencin tanıklığından bahsetmemin bir diğer nedeni ise bazı ülkelerimizi mültecileri severek misafir ederken bazıları da onlardan ya da onlar için duyduğu korkudan mültecileri kamplarda barındırmasıdır. 2019 Davos Ekonomik Forumu’nda başka birçok sorun ve kaygılar da ele alındı. Çin ve ABD arasında başlaması muhtemel ticaret savaşına yönelik endişe Foruma’a katılan herkeste görülüyordu. Bu savaşın bedelinin sadece dünyanın birinci ve ikinci ekonomileri ile sınırlı kalmayacağı uyarısında bulunan katılımcılar diğer ekonomilerin de bu kayıplardan etkileneceğini ifade etti. Çin Devlet Başkanı Yardımcısı’nın sözleri ise açık ve netti. Ticaret savaşlarının bir kazananı olmayacağını belirten Devlet Başkanı Yardımcısı, bu savaşın her iki tarafın da çıkarlarına zarar vereceğini vurguladı. Çin ekonomisindeki yavaşlama belirtileri ile ilgili artan korkuları gidermeye çalışan yetkili, Çin ekonomisinin sürdürülebilir kalkınmasını devam ettireceğini kaydetti. Katılımcıları meşgul eden konulardan bir diğer, de 4. Sanayi Devrimi, ufukları, özellikle yapay zeka alanında gerçekleştireceği değişimler, iş fırsatları ve işsizlik oranlarına etkilerinin ne olacağıydı. Bir diğer konu ise İngiltere’nin AB’den ayrılması ve bu ayrılığın nasıl gerçekleşeceği ile ilgili belirsizlikti. Aynı şekilde Forum’da küreselleşmenin unuttuğu ve dışladığı kişiler, dünyada yoksulluk oranlarının halen yüksek olması gibi konulara da dikkat çekildi. Bu iki olgunun siyasi ve güvenlik alanlarındaki huzursuzluğun uyarıcısı olduğu ve geniş göç dalgalarına, milliyetçi akımların yeniden güçlenmesine ve sert kimlik krizlerinin yaşanmasına yol açtığının altı çizildi. İklim değişikliği de geçmiş yıllara göre katılımcıların daha fazla ilgi gösterdiği konulardandı. Hükümetlerin büyük bir çoğunluğunun bu tehlike ile mücadelede üzerlerine düşenin çok azını yerine getirdiği göz önüne alınırsa dünyanın bekleme ve tereddüt politikasını daha fazla sürdüremeyeceği uyarısı yapıldı. Davos’ta liderlerin yaptığı konuşmalar ülkelerinin ve hükümetlerinin önceliklerini açığa çıkarırken katılımcılar arasında yapılan tartışmalar da dünyanın iki bloğa bölünmesi yönündeki endişelerinin halen sürdüğünü göstermiştir. Buna göre birinci blokta yer alan ülkeler teknolojiyi ve anahtarını elinde tutarken ikinci blok ise kalkınma ve gelişme treninde yer alabilmek için acı reçeteler uygulaması gereken ama bunu reddederek geçmişin ağlarına hapsolmayı seçen ülkelerden oluşacaktır.

مشاركة :